177. DERS (Nahl Suresi, 65 - 69) Bal Mu’cizesi

6ّ5- وَاللّهُ أَنزَلَ مِنَ الْسَّمَاء مَاء فَأَحْيَا بِهِ الأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا “Allah gökten birsu indirdi de, onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat verdi.”

Oradaki bitkiler kupkuru hâle geldikten sonra, bu su ile onları yeniden bitirdi, hayat verdi.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ “Şüphesiz ki bunda dinleyen kimseleriçin büyük bir ayet vardır.”Şüphesiz bunda tefekkür ve insafla kulak veren bir kavim için bir ibret, bir ders vardır.Ayet’ten murat, onları cehaletten ilme geçiren bir delâlettir.

 

 66- وَإِنَّ لَكُمْ فِي الأَنْعَامِ لَعِبْرَةً “Gerçekten süt veren hayvanlarda siziniçin bir ibret vardır.

نُّسْقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهِ مِن بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَّبَنًا خَالِصًا سَآئِغًا لِلشَّارِبِينَ “Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından, içenlere halis ve içimi kolay bir süt içiriyoruz.”

Ayetin bu kısmı, ibreti beyan eder.

Hayvanın yemiş olduğu gıdalar, midede hazmedilir. Bunlardan posa olmayan latif gıda meydana gelir. Sıvı hâle gelmiş bu latif gıdadan kan yapılır. Süt de fışkıdan süzülen kandan yaratılır.İbnu Abbastan şöyle nakledilir:

“Hayvan otunu yiyip, yedikleri midede hazmedilince aşağısında fışkı, ortasında süt, yukarısında ise kan meydana gelir.”

Şayet bu rivayet sahihse, murat şu olabilir: Bu yenilenler, sütün ve kanın maddesini meydana getirir. Çünkü süt ve kan midede meydana gelmez.

Süt ve kan gibi bedendeki diğer sıvıların meydana gelmesinde Allahın sanatını düşünen kişi,

-Bunların yerlerinin hazırlanması,

-Akışlarının sağlanması,

-Bunları meydana getiren sebeplerin ve bunlarda tasarrufta bulunan kuvvetlerin her birinin uygun vakitte çalışmalarını görüp Cenab-ı Hakkın hikmetinin kemâlini ve rahmetinin sonsuzluğunu ikrar etmeye mecbur kalır.

Kan ve fışkı arasından gelen bu süt, sâfidir. Ne kanın rengi kendisine bulaşır ne de fışkının kokusu.

Çıkış yerinin tazyiki sebebiyle beraber olduğu kesif parçacıklar kendisine karışabilecek iken, onlardan süzülerek çıkar.

 

 67- وَمِن ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًا “Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir rızk edinirsiniz.”

Kuru hurma, kuru üzüm, pekmez, sirke gibi güzel bir rızık elde ediyorsunuz.

Ayet, şayet içkinin haram olmasından önce nazil olmuşsa, içkinin kerahetine delâlet eder. Sonra nazil olmuşsa da kınama ve minneti cem etmektedir.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ “Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kim seler için büyük bir ayet vardır.”

İşte bunda, akıllarını ilâhî ayetleri tefekkür ve teemmülde kullananlar için bir ibret vardır.

 

68- وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ “Rabbin bal arısına şöyle vahyetti:”

Buradaki vahiy, ilham anlamında, kalbine bırakmak manasındadır.

أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.”

“Dağlardan, ağaçlardan…” denilmesi, arının her dağ ve ağaçta yuvası olmamasındandır. Ayette, arının yuvası insanın binasına benzetilerek “ev” ifadesiyle söylenmiştir. Çünkü arının evi, en mahir mühendislerin âletlerle ve inceden inceye çalışmalarla daha güzelini yapamayacakları bir sanat harikasıdır. Arının yuvasından “ev” ibaresiyle bahsedilmesinde böyle bir inceliğe dikkat çekmek olabilir.

 

 69- ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ “Sonra bütün meyvelerden ye.”

Sonra, acı-tatlı canının çektiği her çiçekten ye.

فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً “Rabbinin kolay kıldığı yollarda git.”

Bal yapman için Rabbinin sana ilhamen gösterdiği yollarda git.

O yollarda gitmek sana zor gelmesin, döneceğin evine şaşırmadan git.

Allahın sana kolaylaştırdığı yollardan git.

Veya, sana emredilenlere tam bir itaatle git.

يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ “Onun karnından renkleri muhtelif bir sıvı çıkar.”Sanki burada arıya hitaptan insanlara hitaba bir geçiş var. Çünkü, onlara verilen nimetler anlatılmaktadır. Arının yaratılması ve kendisine göreviyle ilgili ilhamın verilmesi, insanlardan dolayıdır.

“Bir sıvı çıkar”

Bundan murat, baldır. Çünkü bal, aynı zamanda içilen bir şeydir.

Bazılarına göre, arı çiçekleri, kokulu yaprakları yer, bunlar onun karnında bal hâline dönüşür. Sonra kış için biriktirmek niyetiyle bunları çıkarır. Ayetin anlatımı buna uygundur.

Bazıları ise, balın meydana gelmesini şöyle açıklar: Arı, dolaşırken ağzıyla yaprak ve çiçekler üzerinde parça parça bulunan yapışkan, tatlı küçük parçaları toplar, bunları kovana yığar. Bunlardan hayli birikince bal meydana gelir.

Bu görüşte olanlar, ayette “o arının karnından bir sıvı çıkar” dediği hâlde, “arının karnı” ifadesini “arının ağzı” şeklinde tefsir ettiler.

Arının karnından çıkan bu sıvı, arının yaşına ve mevsime göre beyaz, sarı, kırmızı ve siyah gibi farklı renklerdedir.

فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ “Onda insanlar için bir şifâ vardır.”

Balın şifa olması, mesela balgamlı hastalıklarda doğrudandır. Bazı hastalıklarda ise, başka şeylerle karıştırılarak şifaya vesile olur.

Çünkü, balın kullanılmadığı macun çok çok azdır. Bununla beraber ayette “şifa” kelimesinin elif-lâmsız gelişi, her dert için değil, bazılarına deva olduğunu hissettirmektedir.

“Onda bir şifa vardır.”

Böyle ifade edilmesi, tazim için de olabilir. Yani “Onda büyük bir şifa vardır.”

Katade’den şöyle rivayet edilir: Adamın biri Hz. Peygambere geldi ve “kardeşimin karnı ağrıyor” dedi. Hz. Peygamber “ona bal şerbeti içir” buyurdu. Adam gitti ve sonra tekrar geldi, “içirdim, ama fayda vermedi” dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Git, ona bal şerbeti içir. Allah doğru söyledi, ama kardeşinin karnı yalancı çıktı.” Adam gitti, denileni yaptı. Allah, kardeşine şifa verdi, sapasağlam hâle geldi.

Denildi ki: “onda bir şifa vardır” ifadesinden murat Kur’andır, veya Allahu Teâlânın arıyla ilgili anlattıklarıdır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ “Şüphesiz ki bunda düşünen kimseleriçin çok büyük bir ayet vardır.”

 

Çünkü arıya bu ince ilimlerin ve hayret verici fiillerin verilmesini hakkıyla düşünen bir kimse, ona bunları ilham eden ve sevkeden kudretli, hikmetli bir yaratıcı olması lâzım geldiğini kati olarak bilir

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
16. Nahl
Gönderi tarihi: 12-04-2014
1,505 kez okundu
Block title
Block content