190. DERS (İsra Suresi, 61 - 77) İblis’in Düşmanlığı

61- وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ “Hani meleklere, “Âdem’e secdeedin” demiştik.”

فَسَجَدُواْ إَلاَّ إِبْلِيسَ “İblis’ten başka hepsi secde ettiler.”

قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا “O ise, “çamurdan yarattığına secde mi ederim?” dedi.”

“Çamurdan yarattığına secde mi ederim?” ifadesinde, İblisin Hz. Âdemi büyük olarak tanımayışının illetine bir ima vardır.

 

62- قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ “İblis dedi: Şu benden üstün kıldığına bak!”

İblisin bu ifadesinde, “niye O’nu bana üstün kıldın ki?” manası hissedilmektedir.

لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاً “Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendime bağlayacağım.”Onların hepsini yoldan çıkaracağım. Ancak çok azını kontrolüm altına alamam.

İblisin, insanların çoğunu kolayca saptıracağını bilmesi,

-Ya Allah’ın bunu reddetmeyişinden bilmiştir.

-Ya meleklerin, “Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi (halife) kılacaksın?” (Bakara, 30) demelerinden çıkardığı bir hükümdür.

-Veya insanın vehim, şehvet ve gadap özelliklerinden hareketledir.

 63- قَالَ اذْهَبْ “Allah dedi: “Git!”

فَمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَاء مَّوْفُورًا “Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki cehennem cezanızdır, hem de mükemmel bir ceza.”

Bu ifade, Cenab-ı Hakkın İblisi kovması ve yapmayı planladığı şeylerle onu baş başa bırakmasını ifade eder.

“Cehennem cezanızdır” ifadesi, İblise tâbi olanlara yönelik bir hitap olması da caizdir.

 

64- وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ “Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat.”Davetinle onları fesada çağır.

وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ “Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü!”

Ayet, aldattığı insanlara İblisin tasallutunu anlatan bir temsil de olabilir. Bir baskın esnasında önce kuvvetli bir sesle insanlar ürkütülür, yerlerinden kaldırılır. Ardından süvarî ve piyadelerle hücum edilip işleri bitirilir.

وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ “Mallarda ve çocuklarda onlara ortakV ol!”

İblisin insanların malına ortak olması, malı haramdan kazanıp toplamaya ve uygunsuz yerlerde harcamaya sevketmesi yönündendir.

İblisin insanlara çocukta ortak olması,

-Gayr-ı meşru beraberliğe teşvik edip veled-i zina olmalarını sağlamak,

-Onlara Abduluzza gibi isimler verdirmek,

-Onları batıl dinlere, kötü sanatlara ve çirkin işlere yönlendirmek suretiyle yoldan çıkarmasıyla gerçekleşir.

وَعِدْهُمْ “Ve onlara vaatlerde bulun.”

İblis, insanları batıl vaatlerle oyalar. Mesela,

-Putların şefaatçi olacaklarını söyler.

-Atalarının iyi insanlar olduğunu söyleyerek onları avutur.

-Tûl-i emel ile oyalayıp tevbelerini tehir ettirir.

وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا “Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.”

Ayet metninde geçen gurur, doğru zannettirecek şekilde hatayı süslemektir.

 

 65- إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ “Doğrusu kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur.”Her ne kadar burada “kullarım” ifadesi genel gelmişse de “…Ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan muhlas kulların müstesna.” (Hicr, 40) ayetinde kayıtlı olarak ifade edilmiştir. Ayrıca, “kullarım” ifadesinde yer alan izafet, bunun “muhlis kullarım” manasında kullanıldığını gösterir.“Kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur.”Sen onları yoldan çıkaramazsın.

وَكَفَى بِرَبِّكَ وَكِيلاً “Ve vekil olarak Rabbin yeter.”

 

66- رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ “Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemileri yüzdürür.”

Bu sayede kâr elde eder, sizde olmayan mallara kavuşursunuz.

إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا “Şüphesiz O, size çok merhametlidir.”

Muhtaç olduğunuz şeyleri size müheyya kılarak ve normal şartlarda zorlukla ulaşacağınız şeyleri size kolaylaştırarak rahmetini gösterir.

 

67- وَإِذَا مَسَّكُمُ الْضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَن تَدْعُونَ إِلاَّ إِيَّاهُ “Denizde başınıza bir felaket geldiği zaman, Allah’tan başka bütün yalvardıklarınız ortadan kaybolur.”

Bundan murat, boğulma korkusudur. O zaman, başınıza gelen olaylarda kendilerinden yardım istedikleriniz hepsi hatırınızdan gider. Sadece Allah hatırınıza gelir. Böyle bir durumda ancak O’na yalvarırsınız.

Veya mana şöyle de olabilir: Böyle bir hengâmede, tapmış olduklarınızın hepsi size yardım hususunda ortada görülmez, kaybolur gider. Size ancak Allah yardım edebilir.

فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ “O, sizi kurtarıp karaya çıkarınca ise, yüz çevirirsiniz.”

Ama Allah sizi boğulmaktan kurtarıp karaya çıkardığında, tevhidden yüz çevirirsiniz.

وَكَانَ الإِنْسَانُ كَفُورًا “Doğrusu insan çok nankördür.”

Ayetin bu kısmı, insanın yüz çevirmesinin ileti gibidir.

 

68- أَفَأَمِنتُمْ أَن يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا “Yoksa O’nun sizi kara canibinde yerin dibine geçirmesinden yahut üzerinize taş yağdırmasından emin mi oldunuz?”

“Yoksa emin mi oldunuz?” denilmesi, emin olmadıklarını ifade içindir. Mukadder cümleler ile, ayetin manası şöyledir: “Kurtuldunuz da emin mi oldunuz? Bu emin olmak sizi yüz çevirmeye mi sevketti? Asla emniyette değilsiniz. Çünkü denizde sizi boğarak helâk etmeye kâdir olan Zât, karada da sizi yerin dibine geçirerek veya başka şekilde helâk etmeye kâdirdir!”

Ayette “canib” kelimesinin kullanılmasında şu manaya tenbih vardır: “Onlar sahile ulaştıklarında küfre düştüler ve yüz çevirdiler. Hâlbuki bütün yanlar ve cihetler Allahın kudretinde eşittir. Aklı başında olan kimse, bu canip ve cihetlerin hiç birinde kendini helâk sebeplerinden emin görmez.”

ثُمَّ لاَ تَجِدُواْ لَكُمْ وَكِيلاً “Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.”

Sonra, sizi bundan koruyacak bir vekil de bulamazsınız. Çünkü O’nun yaptığını kimse engelleyemez.

 

69- أَمْ أَمِنتُمْ أَن يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفا مِّنَ الرِّيحِ فَيُغْرِقَكُم بِمَا كَفَرْتُمْ “Yoksa sizi tekrar denize döndürüp de üzerinize kasırga göndermeyeceğinden ve böylece küfrünüz sebebiyle sizi boğmayacağından emin mi oldunuz?”Allah, bir takım gerekçeler meydana getirir, sizi tekrar denizde yolculuğa sevkeder. Bu yeni yolculuğunuzda, önüne çıkan her şeyi kırıp geçiren bir fırtınayı üzerinize gönderir.“Küfrünüz sebebiyle”

Burada küfürden murat, Allaha şirk koşulması veya daha önceki kurtarılmalarına karşı nankörlükte bulunmaları olabilir.

ثُمَّ لاَ تَجِدُواْ لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا “Sonra bize karşı size yardım edecek bir koruyucu bulamazsınız.”O zaman yardım için veya azabın çevrilmesi için bize karşı bir destekçi de bulamazsınız.

 

 70- وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ “Andolsun ki biz, Âdemoğullarını mükerrem kıldık.”

İnsanın mükerrem kılınması,

-Suretinin güzelliği,

-Mu’tedil mizacı,

-Boyunun itidali,

-Akıl ile ayırt edebilmesi,

-Konuşarak ve işaretle anlatabilmesi,

-Yazıyla meramını bildirmesi gibi özelliklere sahip olması,

-Ona dünya ve ahirette geçimini sağlayacak sebeplere ulaşabilmesi,

-Yeryüzünde olanlara hâkim kılınması,

-Çeşitli alanlarda sanat öğrenecek kapasitede yaratılması,

-Ulvî ve süflî sebep ve neticelerin kendilerine faydalı olacak şekilde sevkedilmesi gibi durumlardır. Bunlar, tek tek saymakla bitmeyecek kadar çoktur.

Mesela, bu konuda İbnu Abbas şuna dikkat çeker: Hayvan yiyeceğini ağzıyla alır. İnsan ise onu eliyle tutar, ağzına götürür.

وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ “Karada ve denizde onları taşıdık.”

İnsanı, denizde gemilerle, karada hayvanlarla seyahat ettirdik. Bu seyahatlerinde ne arz onlardan dolayı çöktü, ne de deniz onları içine aldı.

وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ “Ve temiz yiyeceklerle onları rızıklandırdık.”

Gerek onların fiilleriyle, gerekse hiçbir fiilleri olmadan lezzetli yiyeceklerle onları rızıklandırdık.

وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً “Onları yarattıklarımızın birçoğuna üstün kıldık.”İnsanın ekser mahlûkata üstün kılınması,

-Onlara galip gelmesi ve hükmetmesiyledir.

-Veya şeref ve itibar yönündendir.

“Birçoğuna üstün kıldık” derken, bundan hariç tutulanlar melekler cinsi veya insanların kendi içlerinden çıkan havas (seçkin) kimselerdir. İnsan cinsinin tümüyle diğerlerine üstün kılındığının ifâde edilmemesinden, bazı insan fertlerinin onlara üstün kılınmayışı lâzım gelmez. Mesele, tartışmalı bir konudur. Bazıları “Birçoğuna üstün kıldık” ifadesindeki “çoğuna” kelimesini “tamamına” şeklinde te’vil etmişlerse de, bu zorlamalı bir te’vildir.

 

71- يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ “Kıyamet günü bütün insanları imamlarıyla çağırırız.”

İnsanların “imamlarıyla” çağrılması çeşitli şekillerde açıklanmıştır. Şöyle ki:

-Biz o kıyamet günü insanları peygamberleriyle ve dinde önderlik yapan kimselerle çağırırız.

-Onları kitaplarıyla veya dinleriyle çağırırız.

-Biz onları, yapmış oldukları her şeyi kaydeden amel defterleriyle çağırırız. O gün “ey şu amel defterinin sahibi” denilir. Yani, o günde insanların nesep bağları kesilir, herkes kendi ameliyle baş başa kalır.

-Biz o gün insanları inanç ve amellerine sevkeden kuvveleriyle çağırırız.

-Denildi ki: “İmamları” ifadesinden murat anneleridir. Bu Hz. İsa’nın özel konumuna saygı olarak yapılacaktır. Bu şekilde çağrılma ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyinin konumları ortaya çıkacaktır. Bir de zina çocukları mahcup edilmeyecektir.

فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُوْلَئِكَ يَقْرَؤُونَ كِتَابَهُمْ وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً “O gün, kimin amel defteri sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmazlar.”

İşte, amel defterini bu şekilde sağından alanlar, onu görünce sevinçle ve iftiharla okurlar. Onların mükâfatlarından en küçük bir şey bile eksiltilmez.

Amel defterini okumanın, onu sağdan almaya bağlanması şuna delâlet eder: Amel defterini solundan alan ise, onda olanlara aşina olunca, şiddetli bir mahcubiyet ve şaşkınlık hâli yaşar. Bu hâl, onu okumaktan alıkor. Bundan dolayı ayette “ama sol tarafından alanlar” şeklinde durumları anlatılmadı. Bununla beraber, ayetin devamı bunu hissettirmektedir.

 

72- وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى “Kim bu dünyada kör ise ahirette de kördür.”

Çünkü âmâ kişi bir şey okuyamaz. Mana şöyledir: “Her kimin şu dünyada kalbi kör ise, gerçekleri göremez. Bu insan ahirette de kör olur, kurtuluş yolunu göremez.”

وَأَضَلُّ سَبِيلاً “Ve yolca daha şaşkındır.”

Orada, dünyadakine nisbetle çok daha şaşkın bir hâldedir. Çünkü ahirette artık ebedi saadeti kazanmak istidadı olmayacaktır. (Ahiret, şu dünyada kazanılır.) Ayrıca kendisine yeni bir süre de tanınmayacaktır.

Denildi ki: Ahirette gerçekleri görmek, o kâfirlere bir fayda vermez.

Ayette, gerçekleri görmeyen kimseye “âmâ denilmesi, istiare yoluyladır.

 

73- وَإِن كَادُواْ لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ لِتفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ “Az kalsın sana vahyettiğimizden başkasını bize iftira etmen için seni bile fitneye düşüreceklerdi.”

Sebeb-i Nüzûl

Ayet, Sakîf kabilesi hakkında indi. Şöyle demişlerdi: Diğer Arab kabilelerine karşı iftihar edeceğimiz şu ayrıcalıkları bize tanımazsan emrine girmeyiz:

-Öşür vermeyiz.

-Seferberliğe katılmayız.

-Namazda rükûya varmayız.

-Bütün faiz alacaklarımızı alırız, ama faiz borçlarımızı ödemeyiz.

-Bir sene daha Lât putumuza karışılmasın.

-Mekkeyi “harem bölgesi” ilan ettiğin gibi, bizim vâdimizi de harem olarak ilan et. Şayet diğer Arab kabileleri “niye böyle yaptın?” derlerse, “Allah bana emretti” dersin.

Denildi ki: Ayet, Kureyş hakkında indi. Hz. Peygambere dediler ki: Bizim ilahlarımızı tanımadıkça ve elinle onlara dokunmadıkça, Hacerü’l-Esvedi istilam etmene fırsat vermeyiz!”

وَإِذًا لاَّتَّخَذُوكَ خَلِيلاً “O takdirde, seni dost edinirlerdi.”

Şayet Sen onların isteğine uysan, fitneye düşürmeleriyle Benim velâyetimden uzak biri olarak Seni dost edinirlerdi.

 

74- وَلَوْلاَ أَن ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدتَّ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلاً “Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin.”

Aldatmalarının kuvveti ve hilelerinin şiddeti yüzünden neredeyse onlara meyletmiş idin. Lakin Biz Seni koruduk, onlara meyletmekten, hatta meyletmeye yaklaşmaktan bile muhafaza ettik.

Ayet, kuvvetli sebepler olmasına rağmen Hz. Peygamberin onlara icabete niyetlenmediği hususunda açıktır. Ayrıca ayet, peygamberin ismetinin Allahın tevfiki ve koruması ile olduğuna bir delildir.

 

75- إِذاً لَّأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ “O takdirde, hayatın azabını ve ölümün azabını sana kat kat tattırırdık.”

Şayet böyle bir şeye meyletseydin, böyle bir fiili yapana verdiğimiz cezanın iki katını hem dünyada, hem de ahirette sana kat kat verirdik. Çünkü büyüklerden meydana gelen hata da büyük olur.

Denildi ki: Ayete “hayatın azabı ve ölümün azabı” manası da verilebilir.

Denildi ki: Hayat azabından murat ahiret azabı, ölüm azabından murat ise, kabir azabıdır.

ثُمَّ لاَ تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا “Sonra bize karşı kendin için hiçbir yardımcı bulamazdın.”Sonra, Senden azabı def için bize karşı herhangi bir yardımcı da bulamazsın.

 

76- وَإِن كَادُواْ لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الأَرْضِ لِيُخْرِجوكَ مِنْهَا “Seni yurdundan çıkarmak için neredeyse dünyayı başına dar edeceklerdi.”(Ey peygamber) Neredeyse Mekke halkı, yaptıkları düşmanlık ile seni iz’aç edip Mekkeden çıkmak zorunda bırakacaklardı.

وَإِذًا لاَّ يَلْبَثُونَ خِلافَكَ إِلاَّ قَلِيلاً “Ama o zaman onlar senin ardından pek az kalırlardı.”

Nitekim öyle oldu. Hz. Peygamberin hicretinden bir yıl sonra Bedir’de helâk oldular.

 

77- سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا “Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün elçilerimiz hakkındaki âdetimizdir.”

Allah, peygamberleri hakkında önceden beri böyle hareket etmeyi bir prensip edinmiştir.

وَلاَ تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلاً “Bizim sünnetimizde (âdetimizde/prensibimizde) herhangi bir değişme göremezsin.”

 

Yani, içlerindeki peygamberi oradan çıkmaya zorlayan her millet, Allah tarafından cezalandırılmıştır.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
17. İsra
Gönderi tarihi: 14-04-2014
1,541 kez okundu
Block title
Block content