186. DERS (İsra Suresi, 23 - 30) Anne - Baba Hakları

23- وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ “Rabbin kesin olarak şunları emretti:Ancak kendisine ibadet edin.”Çünkü, ibadet tazimin en ileri şeklidir. Böyle bir tazime ancak ve ancak sonsuz azamet ve nimet sahibi olan Zat layıktır.

Ayet, üstte ondokuzuncu ayette bildirilen ahiret çalışmasının bir tafsili gibidir.

وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا “Ve anne - babaya iyilik yapın.”

Çünkü anne baba, kişinin vücut bulmasına ve yaşamasına zahiri sebeptirler.

إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa…“Senin yanında” ifadesinden murat, “Senin himayende, senin tekeffülün altında” manasıdır.

فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ “Sakın onlara “öf” bile deme.”Onlardan meydana gelebilecek nahoş bir şey olduğunda sızlanma, onlara bakmaktan şikâyetçi olma.

Onlara “öf” demek bile yasak olunca, tarîk-ı evlâ ile diğer eziyetlerin men edildiği anlaşılır.

Bundan dolayıdır ki Hz. Peygamber (asm) Hz. Huzeyfe’yi, müşrikler safında olan babasını öldürmekten men etti.

وَلاَ تَنْهَرْهُمَا “Ve onları azarlama.”

Ayet, önce onlara güzel muamelede bulunmayı emretmişti. Bununla da onlara eziyet verecek şeylerden yasakladı.

Hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda, kaba davranıp onları azarlama.

وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا “Ve onlara güzel söz söyle.”Onlara “of” demek, azarlamak yerine; incitici yanı hiç olmayan hoş, güzel şeyler söyle.

 

24- وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ “İkisine de şefkatle tevazu kanatlarını ger.”

Onlara mütevazı ol, onları himayen altına al.

Nitekim Hz. Peygambere de şöyle emredilir:

“Ve mü’minlere şefkat kanatlarını ger.” (Hicr, 88)

Onlara merhamet kanatlarını ger. Çünkü daha dün kendilerine muhtaç olan çocuklarına bugün kendileri muhtaç hâle gelmişlerdir.

وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا “Ve şöyle de: Ey Rabbim! Onlar beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et.”

Allahın sonsuz merhametiyle onlara merhamet etmesi için dua et, senin fani merhametinle yetinme. Şayet kâfir iseler, Allahtan onlar için hidayet temennisinde bulun.

“Onlar küçükken beni terbiye etmişler, bana bakıp terbiyemle meşgul olmuşlardı. Sen de onlara merhamet et. Merhamet edenlere vaadin var, bana merhametini gösteren anne-babamı merhametine mazhar kıl” şeklinde dua et.

Rivayete göre, bir adam Hz. Peygambere şöyle sordu: “Annem babam yaşlı hâlde yanımdalar. Onların küçükken bana yaptıklarını bu şekilde ödemiş sayılır mıyım?”

Hz. Peygamber şöyle dedi: “Hayır, ödemiş sayılmazsın. Çünkü onlar sana bakarlarken senin yaşamanı istiyorlardı. Ama sen onlara bakarken ölümlerini arzuluyorsun!”

 

25- رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ “Rabbiniz nefislerinizde ne olduğunu en iyi bilendir.”

Allah, hangi maksatla onlara iyilik yaptığınızı, onlara gösterilmesi gereken saygıyı içinizden gösterip göstermediğinizi bilir.

Ayet, kişinin baktığı anne-babasına karşı içinde bir hoşnutsuzluk veya onların varlığından rahatsızlık duyma gibi durumlara bir tehdid gibidir.

إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا “Eğer salih kimseler olursanız, elbette O kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır.”

Şayet siz salah kasteden kimseler olursanız, onlarla muamelenizde gönlünüzün daraldığı bir zamanda sizden sadır olan incitici bir söz veya kusuru affedendir.

Ayette büyük bir tahşidatla, anne-babaya karşı kalpten geçenlere bile dikkat edilmesi nazara verilmektedir.

Ayetin, tevbe eden herkes hakkında genel bir hükmü ifade etmesi de caizdir. Anne-babasına karşı çok büyük hatalar işlemiş olanlar da, tevbe edip durumlarını düzelttiklerinde ayetin şümulüne girerler.

 

26- وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ “Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver.”

Akrabalara karşı,

-Sıla-i rahim (gidip gelmek, hatırlarını sormak)

-Güzel muamele,

-Kendileriyle iyi geçinmek.

-Onlara iyilikte bulunmak gibi görevlerini yap, akrabalık hakkını eda et.

Ebu Hanife şöyle der: Yakın akrabalar fakir olduğunda, onların hakkı kendilerine infakta bulunmaktır.

وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا “Bununla beraber malını saçıp savurma.”

Malı, uygunsuz yerde sarfederek saçıp savurma, israf olacak şekilde infak etme.

Hz. Peygamberden şöyle nakledilir:

Hz. Peygamber, abdest alan Sa’da “Bu ne israf böyle?” dedi.

Sa’d, “abdestte de israf olur mu?” diye sordu.

Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Akan bir nehirden de abdest alsan, orda da israf olur.”

27- إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ “Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir.”

Saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir, onlar gibi şerli olurlar. Çünkü malı zayi ve telef etmek bir şerdir.Veya, saçıp savuranlar şeytanlara dost ve tâbi olurlar. Çünkü israf etmede ve malı günahta sarfetmede onlara itaat ederler.

Sebeb-i Nüzûl

Rivayete göre, bazı Arablar develeri boğazlıyor, bunlar üzerine kumar oynuyorlar, mallarını şöhret için saçıp savuruyorlardı. Allahu Teâlâ bu ayetle onları böyle taşkınlıklardan alıkoydu ve yakınlara vermekle emretti.

وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا “Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.”

Dolayısıyla ona itaat etmemek gerektir.

 

28- وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاء رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلاً مَّيْسُورًا “Eğer Rabbinden beklediğin bir rahmet için, onlardan yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, o vakit onlara yumuşak söz söyle.”Akraba, miskin ve yetime bir şey verememe durumunda geri çevirmekten haya ediyor ama Rabbinin rahmetinden bir rızık sana gelmesini de umuyor “imkanım olunca bundan veririm” diyorsan, onlara durumu kısaca izah ile Allahtan rahmet dileyerek yumuşak söz söyle.

Denildi ki: “Kavl-i meysur” “Allah sizi zengin kılsın”, “Allah bizi de sizi de rızıklandırsın” gibi sözlerle onlara dua etmektir.

 

29- وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ “Elini boynuna asıp bağlama.”

وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ “Onu büsbütün de açma.”“Elin boyuna asılması” cimrilikten, “eli büsbütün açmak” ise savurganlıktan kinayedir.[1>

Ayet hem cimriliği, hem de israfı yasaklar. Bu ikisinin ortası olan cömertliği ise emreder.

فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا “Yoksa kınanmış ve pişman bir şekilde otururkalırsın.”

Yoksa cimrilikten dolayı kınanır, saçıp savurduğundan dolayı ise pişman olursun.

Sebeb-i Nüzûl

Hz. Cabir şöyle anlatır: Hz. Peygamber aramızda oturmakta iken bir çocuk geldi, “Annem senin elbiseni giymek istiyor” dedi. Hz. Peygamber, “git sor bakalım, hangi elbisemi istiyormuş?” buyurdu. Çocuk annesine gidip sordu. Annesi, Hz. Peygamberin o an sırtında olan elbisesini istediğini

söyledi. Durumu öğrenen Hz. Peygamber evine girdi, üzerindeki elbiseyi çıkarıp çocuğa verdi, kendisi elbisesiz kaldı. Bilal-i Habeşi ezan okuduğunda Hz. Peygamber mescide gidemedi. Mescitteki cemaat kendisini beklediler, ama O, çıkamadı. Bu münasebetle bu ayet nazil oldu.

Cenab-ı Hak sonra teselli verip şöyle buyurdu:

 

30- إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ “Gerçekten Rabbin, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve dilediğini daraltır.”

Allah, kusursuz hikmetine bağlı olan meşietiyle rızkı genişletir veya daraltır. Dolayısıyla, rızık yolunda karşılaşılan zahmetler, ancak Senin maslahatın içindir.

إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا “Şüphesiz ki O, kullarına Habîr – Basîr’dir.”

Allah onların gizli-açık hâllerini bilir. Onlara gizli kalmış maslahatlarını da bilir, ona göre muamele eder.

Şöyle bir mana da murat olabilir: Bolluk ve darlık, her şeyin sırlarını ve aşikâr hâllerini bilen Allahın bir tasarrufudur. Ama kullara düşen, iktisatlı yaşamaktır.

Veya “Allah bazen bolca verir, bazen da daraltır. Siz de O’nun ahlâkıyla hareket ediniz, tamamen eli sıkı olmayınız, ama tümüyle eli açık da olmayınız.”

Ayet, devamındaki ayete de bir hazırlık gibidir:


 

[1> Türkçede bu, “eli sıkı”, “eli açık” ifadeleriyle anlatılır.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
17. İsra
Gönderi tarihi: 12-04-2014
2,393 kez okundu
Block title
Block content