53- وَقُل لِّعِبَادِي “Ve kullarıma söyle!”Mü’min kullarıma söyle:
يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ “Sözün en güzelini söylesinler.”
Müşriklere güzel söz söylesinler, haşin konuşmasınlar.
إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ “Çünkü şeytan aralarına fesat sokar.”Çünkü şeytan aralarındaki mücadeleyi ve şerri kızıştırır, alevlendirir. Ola ki onlara söylenecek haşin söz onların inadına ve düşmanlıklarının artmasına yol açar.
إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا “Şüphesiz şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”
54- رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ “Rabbiniz sizi en iyi bilendir.”
إِن يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ “Dilerse size merhamet eder.”
أَوْ إِن يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ “Veya dilerse azab eder.”
Ayetin bu kısmı, onlara söylenecek güzel sözün bir tefsiridir. Yani, onlara böyle güzel şeyler söyleyin. Doğrudan “siz cehennem ehlisiniz” demeyin. Çünkü böyle demek onları şerre iter.
Ayrıca, onların akıbeti gaybtır, ancak Allah bilir.[1>
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلاً “Seni onların üzerine vekil göndermedik.”
“Biz Seni, onları zorla imana getirmen için göndermedik. Seni ancak bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Dolayısıyla onlara mudâra yap.[2> Ashabına da onlara tahammül etmelerini emret.
Sebeb-i Nüzûl
Rivayete göre, müşrikler eziyette ileri gidince, Müslümanlar hâllerini Rasûlullaha şikâyette bulundular. Bu münasebetle bu ayet nazil oldu.
Denildi ki: Müşriklerden biri Hz. Ömer’e kötü sözler söyledi. O da bu adamı cezalandırmaya niyetlendi. İnen bu ayetle Allahu Teâlâ affı emretti.
55- وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ “Rabbin göklerde ve yerde kim varsa hepsini en iyi bilendir.”Allah, göklerde ve yerde olanları ve onların hâllerini en iyi bilendir. Onlardan dilediğini nübüvveti için, dilediğini de velâyeti için seçer.
Sebeb-i Nüzûl
Ayet, “Ebu Talibin yetimi bir peygamber ve karnı aç, sırtı çıplak kimseler de peygamber ashabı mı olurmuş?” diyen Kureyşe bir reddir.
وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَى بَعْضٍ “Andolsun ki biz peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık.”
Biz peygamberlerin bir kısmını bir kısmına,
-Ruhanî faziletlerle,
-Ve cismanî alâkalardan teberri ile üstün kıldık.
Yoksa mallarının ve kendilerine tâbi olanların çokluklarıyla değil.
وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا “Davud’a da Zebur’u verdik.”
Hatta Hz. Davud da kendisine verilen saltanatla değil, O’na indirdiğimiz vahiyle üstün oldu.
Denildi ki: Ayet-i Kerîme Hz. Peygamberin üstün kılınışına bir işarettir. Devamı ise üstün kılınma cihetine bir tenbihtir:
Şöyle ki: Hz. Peygamber (asm) son Peygamberdir ve ümmeti de en hayırlı ümmettir. Zeburda “Salih kullarım arza varis olacaklar” diye onlardan bahsedilmiştir. (Enbiya, 105)
56- قُلِ ادْعُواْ الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِهِ “De ki: Ondan başka ilâh olduğunu zannettiğiniz şeyleri çağırın (size yardım etsinler.)”
فَلاَ يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنكُمْ وَلاَ تَحْوِيلاً “Ama onlar ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de değiştirebilirler.”duğum gibi, onlarla mudâra ile de emrolundum.”
De ki: Allahın dışında ilah olarak kabul ettiğiniz melekler, Hz. İsa ve Hz. Üzeyir gibiler, sizden hastalık, fakirlik, kıtlık gibi zararları gideremezler. Bunları sizden başkasına da çeviremezler.
57- أُولَئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَى رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ “Onların yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar.”
Sizin ilah kabul ettiğiniz bu kimseler, Allaha itaatle O’na yakın olmaya çalışırlar. Onların en yakın olanı böyle ibadetine dikkat ederse, diğerlerini varın siz düşünün.
وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ “Ve O’nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar.”
Ve bunlar diğer kullar gibi O’nun rahmetini umar, azabından ise korkarlar. Böyle iken nasıl olur da bunların ilah olduğunu iddia edersiniz?
إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا “Çünkü Rabbinin azabı, sakınılması gereken bir azaptır.”
Çünkü Rabbinin azabı, Peygamber ve meleklerce bile sakınılması gereken bir azaptır.
58- وَإِن مَّن قَرْيَةٍ إِلاَّ نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَدِيدًا “Hiç bir belde yoktur ki, kıyamet gününden önce biz onu helak etmeyelim yahut şiddetli bir azab ile azaplandırmayalım.”
Ayette ifade edilen helâk, normal ölüm veya toptan helâk etmek, şiddetli azap ise, öldürülmek ve çeşit çeşit belâlar şeklinde olabilir.
كَانَ ذَلِك فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا “Bu, Kitap’ta yazılıdır.”Kitap’tan murat Levh-i Mahfuz’dur.
59- وَمَا مَنَعَنَا أَن نُّرْسِلَ بِالآيَاتِ إِلاَّ أَن كَذَّبَ بِهَا الأَوَّلُونَ “Bizi, mu’cizeler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır.”Kureyşin talep etmiş oldukları mu’cizeleri göndermekten bizi alıkoyan, ancak ve ancak Âd ve Semud gibi onlara benzeyen kavimlerin bu mu’cizeleri yalanlaması oldu. Şayet Kureyşe de böyle mu’cizeler göndersek, öncekiler gibi yalanlayacaklardı, o zaman da âdetimiz üzere toptan helâk edileceklerdi. Hâlbuki biz, onları toptan helâk etmemeye hükmettik. Çünkü içlerinde iman edecekler var veya onların çocukları ilerde iman edecek.
Cenab-ı Hak ardından mu’cize isteyip de inanmayan, bu yüzden de helâk edilen bazı milletleri zikredip şöyle buyurdu:
وَآتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُواْ بِهَا “Semûd’a, açık bir mu’cize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi.”Onların talebi üzere göz açıcı, gerçeği ortaya koyucu bir mu’cize olmak üzere dişi deveyi verdik. Onlar ise, o mu’cizeyi inkâr ile zulmettiler.Veya, o deveyi boğazlamak suretiyle kendilerine zulmettiler.
وَمَا نُرْسِلُ بِالآيَاتِ إِلاَّ تَخْوِيفًا “Oysa biz, ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.”
Onların talep ettikleri mu’cizeleri, biz ancak onları toptan helâk edecek bir azaptan korkutmak için göndeririz. Korkup gereğini yapmazlarsa, azap başlarına iner.
Veya doğrudan onlardan bir talep olmasa da biz bir kısım mu’cizeler ve Kur’an ayetleri göndeririz. Bunlarla onları ahiret azabından korkuturuz. Çünkü, -ey Peygamber!- Senin kendilerine gönderildiğin kimselere şu dünyada toptan azap verilmeyecek, hesapları kıyamet gününe te’hir edilecektir.
60- وَإِذْ قُلْنَا لَكَ “Bir zaman sana şöyle demiştik:”Hatırla o zamanı ki, Biz Sana şöyle vahyetmiştik:
إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ “Şüphesiz Rabbin insanları kuşattı.”
Onların hepsi, Senin Rabbinin kabza-i kudretindedir.
Bundan murat, Cenab-ı Hakkın Kureyşi kuşatması olabilir. Düşmanı kuşatan Onu kolayca helâk edebildiği gibi, Cenab-ı Hak da Kureyşi helâk etmeye kâdirdir. Bu mana ile ayet, Bedir savaşını müjde olarak vermektedir.
“Kuşattı” şeklinde geçmiş zaman sığasıyla söylenmesi, vukuunun kesinliğinden dolayıdır.
وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلاَّ فِتْنَةً لِّلنَّاسِ “Sana gösterdiğimiz o rüyayı (temâşâyı) yalnız insanlara bir imtihan için yaptık.”Bundan murat, Hz. Peygambere mi’raç gecesinde gösterilenlerdir.
Mi’racı uykuda ruhanî bir olay olarak değerlendirenler, ayette “rü’ya” ifadesinin kullanılmasını delil olarak gösterdiler. Uyanıkken olduğunu söyleyenler ise “rü’ya” kelimesini “rü’yet” şeklinde değerlendirdiler.
Veya bundan murat, Hz. Peygamberin Hudeybiye yılında görmüş olduğu rüyadır. Bu rüyada Hz. Peygamber Mekkeye girdiğini görmüştü.Veya bundan murat, “Hani o vakit Allah sana uykunda onları az gösteriyordu.” (Enfal, 43) ayetinden hareketle Bedir Savaşı hakkında gördüğü rüyadır. Bununla alakalı şöyle rivayet edilir: Hz. Peygamber (asm) Bedir suyuna geldiğinde şöyle demişti:“Şimdi ben sanki onların ölüp yere yıkılacakları yerlere bakıyorum. İşte şurası falanın öleceği yer, şurası filanın öleceği yer…”Bu ifadeler Kureyşin kulağına gidince bu sözle dalga geçmişlerdi.Denildi ki: Hz. Peygamber rüyasında Ümeyye Oğullarından bir kavim gördü. Bunlar, Hz. Peygamberin minberine yükseliyorlar, maymunların sıçraması gibi sıçrıyorlardı. Hz. Peygamber bu rüya üzerine şöyle yorum yaptı: “Bu, onlara Müslüman olmaları sebebiyle dünyadan verilen paylarıdır.”Bu rivayete göre “yalnız insanlara bir imtihan için yaptık” ifadesinden murat, onların devirlerinde meydana gelen olaylardır.
وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي القُرْآنِ “Ve Kur’ân’da bildirilen lanetli ağacı da…”
“Lanetli ağaç”tan murat, zakkum ağacıdır.
Müşrikler cehennemdeki ağacı duyunca şöyle dediler: “Muhammed, cehennemin taşı yaktığını iddia ediyor, sonra da o cehennemde ağaç biteceğini söylüyor!”
Hâlbuki bazı canlılar ateşte oldukları hâlde yanmazlar. Deve kuşunun iç organları kor ateşten zarar görmez. Bunları bu şekilde ateşte koruyan Allah, elbette cehennemde ateşin yakmayacağı bir ağaç yaratmaya kâdirdir.
Kur’anda bunun lanetli olduğunun bildirilmesi, onu yiyecek olanların lanetli olmasıdır. Bu şekilde mecazen vasfedilmesi, daha etkili bir şekilde anlatmak içindir.
Veya cehennemin dibinde olduğundan “Lanetli ağaç” denilmiştir. Çünkü orası, rahmetten en uzak yerdir.Veya bu ağacın nahoş ve eza verici olması sebebiyle “Lanetli” olduğu bildirilmiştir. Nitekim zararlı yiyeceğe “lanetli yiyecek” denilir.
“Bundan murat; şeytan, Ebu Cehil ve Hakem Bin Ebi’l-Asi’dir” şeklinde te’viller de yapılmıştır.
وَنُخَوِّفُهُمْ “Onları korkutuyoruz.”
Biz onları çeşitli şekillerde korkutmaktayız.
فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ طُغْيَانًا كَبِيرًا “Fakat bu, onlara büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor.”
[1>Yani, siz onlara “cehennemliksiniz” derseniz isabet etmeme ihtimali de vardır. Çünkü ilerde neler olacak bilinmez. Mü’min biri irtidad edebildiği gibi, müşrik veya kâfir biri de imana gelebilir.
[2>Mudâra, muhatabın kötülüğünü bilmekle beraber onu idare etmek, onunla geçinmektir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “İnsanlarla savaşmakla emrolunduğum gibi, onlarla mudâra ile de emrolundum.