147. DERS (Hud Suresi, 61 - 68 ) Hz. Salih ve Semud Kavmi

61- وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا “Semud kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik).”

قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ “Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a ibadet edin.”

مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ “Sizin O’ndan başka bir ilâhınız yoktur.”

هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ الأَرْضِ “O sizi arzdan meydana getirdi.”

“Sizi arzdan yaratan Odur, başkası değil.”

Allahu Teâlâ Âdemi topraktan yarattığı gibi, Onun neslini yarattığı nutfeleri de topraktan yaratmıştır.

وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا “Ve sizi orada imara yetkili kıldı.”

O size arzda ömür verdi, hayatınızı devam ettirdi.

Veya sizi arzda imarete muktedir kıldı, onu imar etmenizi emretti.

Veya o arzda yaşadığınız yerleri size hibe olarak verdi, ömürleriniz bittiğinde sizden geri alacak, size varis olacaktır.

فَاسْتَغْفِرُوهُ “Öyle ise O’nun mağfiretini isteyin.”

ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ “Sonra da O’na tevbe edin.”

إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُّجِيبٌ “Şüphesiz Rabbim Karîb, Mucîb’dir.”

Şüphesiz benim Rabbimin rahmeti yakındır, dua edene icabet edendir.

 

62- قَالُواْ يَا صَالِحُ قَدْ كُنتَ فِينَا مَرْجُوًّا قَبْلَ هَذَا “Dediler: “Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin.”

Sende gördüğümüz rüşd ve kemâl emarelerinden bize bir efendi ve danışılan bir ulu kişi olacağını umuyorduk, din hususunda da bizim gibi düşüneceğini sanıyorduk. Ama senden bunları duyunca doğrusu ümidimiz kesildi.

أَتَنْهَانَا أَن نَّعْبُدَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا “Babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasak mı kılıyorsun?”

وَإِنَّنَا لَفِي شَكٍّ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ “Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz.”

Doğrusu biz, bizi davet ettiğin tevhidden ve putlardan teberri etmekten şüphe içindeyiz.

 

63- قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِن كُنتُ عَلَى بَيِّنَةً مِّن رَّبِّي وَآتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً فَمَن يَنصُرُنِي مِنَ اللّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ “Salih, dedi ki: Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbimden bir beyyine üzere isem ve bana tarafından bir rahmet vermişse, O’na karşı geldiğim takdirde kim beni Allah’tan koruyabilir?”

Ayette geçen “beyyine”, beyan ve basirettir. “Eğer Rabbimden bir beyyine üzere isem” derken kullandığı eğer ifadesi, kendisinden şüphelendiği için olmayıp, muhataplara bakan yönüyledir.

Ve O’ndan bana bir nübüvvet gelmişse, O’nun mesajını tebliğde ve O’na şirk koşulmasını men hususunda kendisine isyan edersem, O’nun azabından kim beni koruyabilir?

فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ “O zaman, zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz.”

Böyle bir durumda siz beni kendinize tâbi kılmak istemenizle, Allahın bana ihsan ettiğini boşa çıkarmakla ve beni azaba maruz bırakmakla ancak benim hüsranımı artırırsınız.

Veya, bana demiş olduklarınızla beni hüsrana düşürmekten başka bir şey yapmazsınız.

 

64- وَيَا قَوْمِ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً “Ey kavmim! İşte size mu’cize olarak Allah’ın dişi bir devesi.”

 فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ “Bırakın onu, Allah’ın arzında yayılıp otlasın.”

وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ قَرِيبٌ “Ona bir kötülük yapmayın, yoksa yakın bir azap sizi yakalar.”

“Yakın azaptan” murat, (ayetin devamının delalet ettiği gibi) üç gündür.

 

65- فَعَقَرُوهَا “Derken, o deveyi kestiler.”

فَقَالَ تَمَتَّعُواْ فِي دَارِكُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ “Bunun üzerine dedi ki: Diyarınızda üç gün daha yaşayın.”

“Diyarınızda” ifadesi “evlerinizde” anlamında olabildiği gibi “şu dünya diyarınızda” manasını da ifade edebilir.

ذَلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ “İşte bu, yalan çıkmayacak olan kesin bir vaaddir.”

 

66- فَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helâkten ve o günün zilletinden kurtardık.”

“O günün zilletinden” murat, sayha (şiddetli bir ses) ile helak edilmeleridir.

Veya kıyamet gününde meydana gelecek zilletleri ve sefil halleridir.

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ “Şüphesiz Rabbin Kavi’dir – Aziz’dir (kuvvetlidir, izzet sahibidir).”

 

67- وَأَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ “Ve o zalimleri bir sayha (korkunç bir gürültü) yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar.”

 

68- كَأَن لَّمْ يَغْنَوْاْ فِيهَا “Sanki orada hiç yaşamamışlardı.”

أَلاَ إِنَّ ثَمُودَ كَفرُواْ رَبَّهُمْ “Dikkat edin! Semûd, Rablerini inkâr etti.”

أَلاَ بُعْدًا لِّثَمُودَ (Yine) Dikkat edin! Semûd, Allah’ın rahmetinden uzak oldu!”

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
11. Hûd
Gönderi tarihi: 23-08-2013
1,334 kez okundu
Block title
Block content
musa (doğrulanmadı)

arkadaşlarla ders halinde haftada bir işliyoruz ...faydalanıyoruz Allah sizden razı olsun katkınızdan dolayı...