Kur'an Kadına mirasta haksızlık yapıyor mu?

 “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”

(Rum Suresi, 30:21)

 “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır... Cenab-ı Hak Kur’an’da her hak sahibine hakkını vermiştir.”

(Veda Hutbesi)

 Geçen hafta genel olarak Kur’an’ın kadına bakış açısı üzerinde konuşmuştuk. Sohbetimizin sonuna doğru, Thomas Kur’an’ın mirasla ilgili hükmünü hatırlatarak, kadına haksızlık yapıldığını iddia etmişti. Thomas ilgili ayeti Kur’an’ın semavî olmadığına delil olarak algıladığı için heyecanla söze başladı:

Geçen hafta, Kur’an’da miras konusunda, kadına yapılan haksızlığı sana sormuştum. Ne cevap vereceğini çok merak ediyorum. Çünkü kendini mutlak adalet sahibi olarak tanıtan bir Yaratıcı’nın atom tanesi kadar bile haksızlık yapmaması icap eder. Oysa mirasla ilgili Nisa Suresi’nin 11’inci ayeti, erkeğe, kadının iki katı pay veriyor. Yani erkeği açıkça kadından üstün görüyor.

– Haklısın. Mutlak adalet, herkese hak ettiğini vermeyi gerekli kılar. Ancak senin iddia ettiğin gibi Kur’an’ın kadına mirastan verdiği pay kesinlikle haksızlık değildir. Öncelikle şunu söyleyeyim: Eğer Kur’an erkeği kadından üstün görseydi servet dağıtımının söz konusu olduğu her konuda erkeğin payı, kadından daha fazla olmalıydı. İlginçtir, senin aktardığın miras ayetinin devamını ve bir sonraki ayeti dikkatle okusaydın bu soruyu sormazdın sanırım. Türkçede hoş bir hikâye var:

Bektaşi’ye sormuşlar: “Niye namaz kılmıyorsun?” Bektaşi cevap vermiş: “Kur’an’da ayet var, ‘Namaza yaklaşmayın’ diyor.” “Ayetin tamamını niye okumuyorsun?” diye itiraz gelince Bektaşi cevabı yapıştırmış: “Ben hafız değilim ki.” Oysa ayetin tamamı müminlere şöyle sesleniyor: “Ey müminler; siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa Suresi, 4:43)1

Erkeğe kadının iki katı pay öngören Nisa Suresi’nin 11’inci ayetinin ilk cümlesi şöyledir: “Allah size evlatlarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarının kızların iki katı olmasını emretmektedir.” Ayetin devamını okursan şu ifadeyi de bulursun: “Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana ve babanın her birinin terekeden payı altıda birdir.” Dediğin gibi Kur’an erkek ve kadın arasında bir ayrımcılık yapsaydı her zaman erkeğe daha fazla verirdi. Oysa miras dağılımında bile bazı şartlarda, ikisine yani anne ve babaya eşit pay öngörülmüş. Demek ki mirastaki payların farklı olması, Kur’an’ın erkeği üstün görmesinden değil, uygun gördüğü ekonomik ve sosyal sorumlulukların gereğinden kaynaklanıyor.

Neymiş ekonomik ve sosyal sorumluluklar?

– İslam evlenecek erkeğe iki malî sorumluluk getirmiştir. Birincisi, erkek evlenirken kadına “mehir” ödemelidir. İkincisi, evlendikten sonra evin geçiminden birinci derecede sorumluluk erkeğe aittir. İslam’ın hükümlerini bütün olarak tatbik eden bir toplumda kadına ekonomik olarak bir haksızlık söz konusu olamaz. Ancak birini alıp ötekini terk edince elbette haksızlık olur.

– “Mehir” dediğin anne ve babaya ödenen başlık parası mı?

– Hayır. Evleneceğin kadına mehir ödüyorsun. Mehir eşinin özel mülkiyeti oluyor. Kocanın mehir üzerinde hiçbir tasarruf hakkı yoktur.

Erkek evi geçindirmekle yükümlü olduğunu söyleyip mehire el koyamaz mı?

– Hayır. Kur’an bu konuda son derece açık hüküm getirmiştir: “... Belli bir fuhuş işlemedikçe onlara verdiğiniz mehrin bir kısmını ele geçirmek için onları sıkıştırmanız da size helal değildir...” (Nisa Suresi, 4:19) “Hem siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken onu nasıl (geri) alırsınız?” (Nisa Suresi, 4:21)

İslam erkeğe evin geçimini sağlama zorunluluğu getirmiş. Oysa kadın da çalışabilir.

– İslam, kadına çalışamazsın, dememiş. Aksine, Hz. Muhammed’in (a.s.m.) hanımı tüccardı. İslam, kadına öncelikle çocuklarını yetiştirme vazifesini yüklemiştir.

Böyle bir zorunluluk dinî olamaz. Kültüreldir. Kadın çocuk doğurmak ve emzirmek dışında erkeğin yaptığı her şeyi yapabilir.

– Sen anlaşılan feminist değerlerle İslam’ı tartmaya çalışıyorsun. Amerikan toplumunda bile şu anda doğru görülen birçok feminist değer, yarım asır önce tasvip edilmiyordu. İslam’ı, feminist değerlere göre yargılayıp “Niye kadın ve erkeği her konuda eşit yapmamıştır” diye yargılaman doğru değildir. İslam, kadına ve erkeğe farklı sosyal roller öngörüyor. Kadın, hiçbir şey yapmasın, eve kapansın demiyor. Ancak kadının birinci vazifesi, toplumu ayakta tutan altın nesiller yetiştirmektir.

Bu kültürel bir şeydir. Evrensel bir öğreti olamaz. Oysa İslam evrenseli ders vermeli.

– Kendimden misal vereyim. Eşim, kapitalist ve feminist değerlere göre bir çocuk kreşinde çalışıp başkalarının çocuklarının altını temizleyince modern olmuş oluyor. Oysa evde kendi çocuklarını yetiştirdiğinde gerici oluyor. Bu çarpık mantığı anlayamıyorum. Benim çalışmam evi geçindirmek için yetiyorsa eşimin dışarıya gidip başkalarının çocuklarını yetiştirmesi yerine, benim çocuklarımı yetiştirmesi daha iyi olmaz mı? Başkasının çocuğuna bakınca para kazanıyor. Bu nedenle de piyasada buna bir değer veriliyor. Öyleyse, evimin bir odası yerine, biraz uzakta kreş niyetine bir ev kiralayayım, eşim oraya gidip çocuklarıma baksın. Kapitalist sistem her şeyi piyasada alınıp satılan mal ve hizmet hâline getirmiş. Piyasa konusu olmayan şeylere değer biçmiyor. Oysa benim nazarımda eşimin evde çocuklarıma sunacağı hizmet, piyasada hiçbir şekilde satın alınamayacak bir hizmettir. Ne yazık ki kapitalist iktisat bunu hesaba bile katmıyor.2

Sana göre kısmî adaletsizlik mazur görülebilir. Bence Yaratıcı mutlak adalet sahibi olmalı ve hiç kimseye haksızlık yapmamalıdır. Miras dağılımında açıkça haksızlık var.

– Kur’an’da miras dağılımında manası tam anlaşılmayan Nisa Suresi 11. ayetindeki hükümdür. Onun dışında kadın da erkek de eşit alıyor. Bu istisnaî hükmün de hikmeti vardır. Sen hikmetini bilmediğin için itiraz ediyorsun.

Nedir hikmeti? Öğrenmek isterim.

– İzninle açıklayacağım.3Kur’an evrensel bir kitaptır. Hz. Muhammed’den (a.s.m.) kıyamete kadar bütün asırlara ve insanlara hitap ediyor. Biraz önce ifade ettiğim gibi iki asır öncesine kadar dünyanın birçok yerinde kadına hiçbir hak verilmiyordu. Kadınlar özel mülk edinemiyordu. Çalışıp gelir de elde edemiyorlardı. “Mehir” hakkıyla, İslam erkekten kadına bir servet transferi öngörüyor. Mehir, kadının özel mülkiyeti oluyor ve erkek bunu kadının rızasını almadan kullanamıyor. İkincisi, genellikle erkekler çalıştığı için eve sermaye kazanımının çoğu, erkeklerin eliyle gerçekleşiyordu. Erkek kardeşler, evlenerek başkasına gidecek kız kardeşini evden servetin yarısını götüren bir rakip olarak görüp zulüm etmesinler diye kıza, erkek kardeşin yarısı öngörülmüş. Ancak erkek evin geçimini sağlamakla sorumlu olduğu için aldığı fazlalığı mehir ve ev gideri olarak kadına tekrar aktarmış olur. Kız ve erkek çocukları olan iki aile düşünelim; ikisinin 100 bin dolar serveti olsun. Anne ve baba öldüğünde, birinci ailedeki oğlan 50 bin dolar alacak, iki kız kardeş 25 biner dolar alacak. Aynı şey ikinci aile içinde geçerli olsun. Bu durumda birinci ailedeki kız ikinci ailedeki oğlana varınca ailenin 75 bin doları olacak. Hakeza, ikinci ailedeki kız da birinci aileye gelince onların da 75 bin doları olacak. Aile hayatı yaşadıkları için neticede kimseye haksızlık yapılmayacak.

Senin misalin güzel de ya aileler arasında büyük gelir farkı varsa ne olacak? Yani birinci ailenin 5 bin doları ikincinin 100 bin doları olsa ne olacak?

– İki durum da söz konusu olabilir. Bazen erkek bazen de kadın bu işten zararlı çıkabilir. Bu sosyal bir normdur. Toplum için koyulan kurallarda umumî sonuçlara bakılır. Modern toplumlarda kanun koyucular, sosyal fayda ve zararı dikkate alarak kanun çıkarıyorlar. Bildiğin gibi, eyalet hükümetinin uygulamalarını takip eden bir araştırma merkezinde çalışıyorum. Bir uygulamayı eleştirirken umumî sonuçlara bakıyoruz. Eğer umumî olarak çok faydalıysa tenkit etmiyoruz. Değilse karşı çıkıyoruz.

Bence mutlak anlamda eşitlik olmalıydı. “Kadın da erkek de her halükârda mirastan eşit pay alır” denmeliydi. Yoksa kısmî dahi olsa adaletsizlik oluyor. Adil bir Yaratıcı böyle bir şey takdir etmez.

– Kısmî muhtemel kayıp yanında kadınların kazandıklarını dikkate alınca ortada bir zarar kalmıyor. Dediğim gibi bu sosyal bir normdur. Bütün sonuçlarını dikkate alınca bir haksızlık yok. Aslında çalışmayan kadına bir sermaye aktarımı vardır. Paylarının başlangıçta az olması da rakip gibi görünüp ezilmelerini önlemektir. İslam, evlenmeyi sosyal yapının gereği gördüğü için sonuçta bir haksızlık olmaz. Ancak aynı kuralı Batı toplumlarında uyguladığımızda büyük haksızlık olur. Çünkü burada evlilik müessesesi büyük oranda ölmüştür. Evlilik dışı ilişkiler neredeyse standart hâle gelmiştir. Oysa İslam’da bu tarz ilişkilere hiçbir şekilde izin verilmez.

Ben adaletsizliğe itiraz ediyorum. Yaratıcı mutlak adil olmalı. Kısmen dahi olsa adaletsizlik söz konusu. “Adaletsiz bir uygulamayı getiren din semavî olamaz” diyorum.

– Adaleti bir kıstas olarak kullanman gayet yerinde. Doğrusu Kur’an’ın dört temel gayesinden birisi adalettir. Kur’an’ı dikkatle okuduğunda ve Hz. Muhammed’in (a.s.m.) örnek uygulamalarına bakıldığında, İslam’ın gönderiliş gayelerinden birisi de her türlü zulme son verip hakiki adaleti yeryüzünde inşa etmektir. İslam’ı kendine rehber edinen ülkeler tarihte adalet timsali olmuşlardır. Doğrusu senin bu yöndeki eleştirilerinin bilgi yetersizliğinden veya önyargılarından kaynaklandığını düşünüyorum.

Önyargıyla baktığım yok. Adaletsizliğin olduğuna ilişkin somut deliller var. Miras dağılımındaki dengesizliğe bir açıklama getirdin.

Bu yazı yazarın Nesil Yayınları'ndan çıkan Rabbini Arayan Thomas -2- isimli kitabından alınmıştır.

 

Dipnotlar:

1 Thomas’ın okuduğu Kur’an mealine baktım. Dikkatini çeken tüm ayetlerin altını çizmişti. Yani tam Bektaşi gibi hareket etmişti. Mirasla ilgili ayetin, kız çocuğuna erkeğin yarısını öngören kısmı çizmiş,

ayetin devamındaki ibareyi çizmemişti.

2 Ülkelerin gayrı safi milli hasılaları hesaplanırken piyasada alınıp satılmayan mal ve hizmetler dikkate alınmıyor. Bir kreşte başkalarının çocuklarına bakan annenin ürettiği hizmet, milli hasılanın parçası oluyor, ancak evinde evladına bakan annenin yaptığı iş, hiç kaale bile alınmıyor. Kapitalist ideolojiden gelen garip bir çelişki.

3 Bediüzzaman Said Nursî, Kur’an’ın miras hükmünü tenkit edenlere şu cevabı verir: “Muhakemesiz medeniyet, Kur’an, kadına sülüs (üçte bir) verdiği için ayeti tenkit eder. Ekseriyet itibariyle bir kadın kendini himaye edecek birisini bulur. Erkek ise ona yük olacak ve nafakasını ona bırakacak birisiyle teşrik-i mesai etmeye mecbur olur. İşte bu surette bir kadın pederinden yarısını alsa kocası noksaniyetini temin eder. Erkek, pederinden iki parça alsa bir parçasını tezevvüç ettiği (evlendiği) kadının idaresine (geçimine) verecek; kız kardeşine müsavi (denk) gelir. İşte adalet-i Kur’aniye böyle iktiza eder. Böyle hükmetmiştir.” (Sözler, Yirmi Beşinci Söz)

 

Yazar:

Kategorisi:
Kur'an'ı Okuyan Bir Ateist'in Soruları ve Verilen Cevaplar
Gönderi tarihi: 29-08-2009
4,900 kez okundu