78- لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ “İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlendi.”
Yani, Allah onları Zebur ve İncilde, Hz. Davud ve Hz. İsa’nın dilleriyle lanetledi.
Denildi ki: Eyle ahalisi Cumartesi yasağını çiğnediler. Allah da onları Hz. Davud’un diliyle lanetledi ve kendilerini maymuna çevirdi. Maide ashabı (yani Hz. İsanın duasıyla gökten sofra inişine şahit olanlar) inkâra saptıklarında Hz. İsa onlara beddua etti ve lanetledi. Bunun sonucu olarak domuza çevrildiler. Bunlar beş bin kişi idi.
ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ “Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.”
Hayvana çevrilmeyi netice veren bu çirkin lanetin sebebi, onların isyanı ve kendilerine haram kılınan şeylerde haddi aşmaları idi.
79- كَانُواْ لاَ يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ “İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini alıkoymazlardı.”
لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ “Yapmakta oldukları ne kötüydü!”
80- تَرَى كَثِيرًا مِّنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ “Onlardan birçoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün.”
O ehl-i kitabın çoğunu, Hz. Peygambere ve mü’minlere olan kinleri sebebiyle müşrikleri dost edinir şekilde görürsün.
لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ “Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür:”
أَن سَخِطَ اللّهُ عَلَيْهِمْ “Allah onlara gadap etmiştir.”
وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ “Ve onlar azap içinde daimîdirler.”
81- وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِالله والنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاء “Eğer Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene inanıyor olsalardı, onları dost edinmezlerdi.”
وَلَكِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ “Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir.”
Onların çoğu, dinlerinden çıkmış veya nifaklarında ısrar eden ve direnen kimselerdir.
82- لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ “İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin Yahudiler ve Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün.”
Ehl-i imana en ziyade düşmanlık yapanların Yahudiler ve müşrikler olması,
-Tabiatlarının sertliğinden,
-Küfürde aşırılıklarından,
-Hevâya ittiba hususunda taşkınlıklarından,
-Taklid içinde olmalarından,
-Tahkîkten uzak kalmalarından,
-Peygamberleri yalanlamaya ve karşı gelmeye alışkın olmalarındandır.
وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَّوَدَّةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ قَالُوَاْ إِنَّا نَصَارَى “Onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınını da “Biz Hristiyanız” diyenler olduğunu görürsün.”
“Biz Hristiyanız” diyenlerin ehl-i imana sevgi içinde olmaları,
-Yüzlerinin yumuşaklığı,
-Kalplerinin rikkati,
-Dünyaya hırslarının az olması,
-İlim ve amelle daha ziyade meşgul olmaları sebebiyledir. Ayetin devamı buna işaretle şöyle der:
ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا “Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır.”
وَأَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ “Ve bir de onlar büyüklük taslamazlar.”
Ayette, tavazu, ilim ve amele yönelmek, şehevî şeylerden yüz çevirmek kâfirden de olsa medhe layık olduğuna bir delil vardır.
83- وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ “Peygamber’e indirileni dinledikleri zaman, bir kısım hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün.”
Ayetin bu kısmı, “onlar büyüklük taslamazlar” cümlesine atfedilmiştir. Burada, onların ince kalpli olmaları, kuvvetli bir haşyet hâli yaşamaları, hakkı kabulde tereddüt etmemeleri ve hak karşısında direnmemelerinin beyanı vardır.
Hak ve hakikatin daha bir kısmını bilmekle bunların gözleri yaşla dolmuştur. Ya, hepsini bilselerdi..?
يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا “Derler: Ya Rabbena! İman ettik.”
“İman ettik” demeleri, “öğrenmiş olduğumuz hakka inandık” anlamına gelebileceği gibi, “Hz. Muhammede iman ettik” anlamında da olabilir.
فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ “Bizi şahitlerle beraber yaz.”
“Bizi şahitlerle beraber yaz” demeleri, şu manaları ifade edebilir:
“Ey Rabbimiz, bizi bunun hak olduğuna şehadet edenlerle beraber yaz.”
“Ey Rabbimiz, bizi Hz. Muhammedin peygamberliğine şahitlik yapanlarla beraber yaz.”
“Ey Rabbimiz, bizi kıyamet günü diğer ümmetler üzerine şahit kılınan O’nun ümmetiyle beraber yaz.”
84- وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبُّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ “Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen hakka ne diye inanmayalım?”
Ayetin bu kısmı, mukadder bir suale cevap gibidir. Sanki onlara “niçin iman ettiniz?” diye sorulmuş, onlar da böyle cevap vermişlerdir.
85- فَأَثَابَهُمُ اللّهُ بِمَا قَالُواْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ Dedikleri bu söze karşılık Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükâfatlandırmıştır.”
Ayette “Dedikleri bu söze karşılık Allah onları mükafatlandırmıştır” denilmesi, onların inancını ifade eder.[1>
خَالِدِينَ فِيهَا “Orada ebedî olarak kalacaklardır.”
وَذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ “İşte bu, muhsin olanların mükâfatıdır.”
“Muhsin olanlar”dan murat, güzel tefekkür ve amelde bulunanlar veya yaptıkları işlerde güzelliği âdet hâline getirenlerdir.
Sebeb-i Nüzûl
Rivayete göre, bu dört ayet Habeş kralı Necaşi ve ashabı hakkında nâzil olmuştur. Hz. Peygamber Necaşi’ye mektup gönderdi, Necaşi mektubu okudu. Sonra Ebu Talibin oğlu Ca’feri ve onunla beraber Habeşistana hicret edenleri çağırdı. Ruhban ve keşişleri de huzuruna getirtti. Ardından Ca’fere kendilerine Kur’andan okumasını istedi.
Hz. Cafer onlara Meryem sûresini okudu. Gözyaşlarıyla dinlediler ve Kur’ana iman ettiler.
Bir başka rivayet ise şöyledir:
Necaşi’nin kavminden otuz veya yetmiş kişi Hz. Peygamberin huzuruna geldiler. Hz. Peygamber onlara Yasin sûresini okudu. Ağladılar ve iman ettiler.
86- وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ “İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ashabıdır.”
Allahın ayetlerini tasdik edenleri nazara verdikten sonra, yalanlayanların hâline geçilmesi, terğib ve terhibi cem etmek içindir.[2>
[1> Yani, inançlarına tercüman olan bu sözleri sebebiyle Allah onları mükâfatlandırdı.
[2> Yani, Cenab-ı Hak iman ve salih amelle cenneti kazananları nazara vererek bunlara teşvik ettiği gibi, inkâr ve isyanın kötü sonuçlarını nazara vererek de insanları kötü şeylerden sakındırır.