62- إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ “Mü’minler ancak, Allah ve Resülüne iman eden kimselerdir.”Allah ve Rasûlüne samimi bir şekilde inanan imanı kâmil mü’minlerin bir özelliği de şudur:
وَإِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلَى أَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتَّى يَسْتَأْذِنُوهُ “Onunla beraber iken önemli bir durum olduğunda, ondan izin almadan bırakıp gitmezler.”
Onlar,
-Cum’a,
-Bayram,
-Savaş,
-Meşveret gibi toplumu ilgilendiren bir meselede Hz. Peygamberle beraber iken peygamberi yalnız bırakmazlar, izin almadan ayrılmazlar.
Böyle durumlarda Peygamberden izin almadan ayrılmamanın imanın kemâlinden sayılması,
-İmanın sıhhatine bir tasdikçi gibi olmasından,
-Ayrıca muhlis olanı münafıktan ayırmasından dolayıdır. Çünkü, münafık olanlar böyle durumlarda sıvışmayı ve ayrılmayı âdet edinmişlerdir.
-Bir de Peygamberin izni olmadan böyle bir durumda ayrılmanın büyük bir günah olmasındandır. Bundan dolayı, peşinden gelen ayette bunu yine nazara vererek daha etkin bir şekilde te’kidde bulundu.
إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ “Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Rasûlüne iman etmiş kimselerdir.”Çünkü bu, izin isteyenin bir mü’min olduğunu ifade eder. İzinsiz ayrılmak ise, böyle değildir.
فَإِذَا اسْتَأْذَنُوكَ لِبَعْضِ شَأْنِهِمْ فَأْذَن لِّمَن شِئْتَ مِنْهُمْ “Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, onlardan dilediğine izin ver.”Ayette, işin önemini göstermek ve sıkı tutulmasını bildirmek vardır. Bu konuda yetki, Hz. Peygamberin görüşüne bırakılmıştır.
Bununla, bazı hükümlerin Hz. Peygamberin reyine bırakıldığına delil getirildi.
Ancak bu kanaatte olmayanlar ayetteki “dilediğine” ifadesinden muradın “izin isteyenin gerçekten bir özrü olduğunu bildiğinde, ona izin ver” şeklinde kayıtlı olarak açıkladılar.
وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللَّهَ “Onlar için Allah’tan mağfiret dile.”
İzinden sonra onlar için Allahtan mağfiret talep et. Çünkü, velev bir özre dayalı olarak da olsa böyle bir durumda izin istemek bir kusurdur. Çünkü bunda, dünya işini ahiret işinin önüne geçirmek vardır.
إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Şüphesiz Allah Ğafur – Rahîm’dir.”
Allah, kulların taşkınlıklarını bağışlar, onlara kolaylık göstererek merhamet eder.
63- لَا تَجْعَلُوا دُعَاء الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاء بَعْضِكُم بَعْضًا “Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın.”Peygamberin sizi çağırmasını birbirinize yaptığınız çağrıya kıyas etmeyin. Çünkü kendi aranızda yaptığınız çağrılarda,
-Yüz çevirmek,
-İcabette gevşeklik,
-İzinsiz dönmek gibi durumlar olabilir. Ama peygamberin sizi çağırmasında böyle yapmamalısınız. Çünkü O’nun çağrısına icabette bulunmak vaciptir, izni olmadan dönmek ise, haramdır.Denildi ki: Ayetten murat şudur: “Peygambere nida ederken, sesinizi yükselterek konuşmayın. “Ya Muhammed” şeklinde ismiyle değil, saygıyla “Ya Nebiyyallah, ya Rasûlallah” diyerek lakabıyla hitap edin.”
Veya “O’nun Rabbine olan duasını, sizin küçüklerinizin büyüklerinden istekte bulunması, büyüklerin de bazen icabet edip bazen reddetmesi türünden saymayın. Çünkü O’nun duası müstecaptır.”
قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الَّذِينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنكُمْ لِوَاذًا “İçinizden, birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir.”Bazıları Hz. Peygamberin bulunduğu topluluktan izin almadan, birbirini siper ederek usulca sıvışmaya çalışıyorlardı.Veya bazıları, kendisine izin verilen birinin yanında çıkarak sanki kendisine de izin verilmiş havası verdiriyordu.
فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ “Bu sebeple, O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elim bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.”Emrinin gereğini terk ile ve yolundan başka bir yol tutmak suretiyle O’nun emrine muhalefet edenler kendilerine dünyada bir fitne isabet etmesinden veya ahirette elem verici bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.
Bununla, buradaki emrin vücup için olduğuna delil getirildi. Çünkü emrin gereğini terk etmek, iki azaptan birini gerektirmektedir. Zira sakınılmasını emretmek, böyle bir azabı netice verecek durumlardan korkulmasına delâlet eder, bu da sakınmanın vücubunu lüzumlu kılar.
6ِِ4- أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ “Bilmiş olun, göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır.”
قَدْ يَعْلَمُ مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ “O, sizin ne durumda olduğunuzu çok iyi bilir.”
Ey mükellefler!
Allah sizin içinde bulunduğunuz hâlin dine muhalif veya muvafık, münafıkâne veya samimâne olduğunu muhakkak ki bilir.
وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا “Ona döndürülecekleri günde ise, yapmış olduklarını tek tek kendilerine haber verir.”Münafıklar o gün amellerinin karşılığını görmek üzere O’na döndürülürler. O da hem kınayarak, hem de cezasını vererek onların kötü amellerini kendilerine tek tek haber verir.
وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ “Allah, her şeyi bilendir.”
Hiçbir gizli hâl, O’na gizli değildir.
Hz. Peygamberden şöyle nakledilir:
“Her kim Nur sûresini okusa, geçmişte ve gelecekteki erkek ve kadın bütün mü’minler sayısınca kendisine mükâfat verilir.”