58- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ “Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler:”Üstteki ayetlerde, bahsi geçen hükümlere ve diğerlerine taatin vücubuna delâlet eden ilâhiyat meselelerine temas edildi, itaate vaadde bulunuldu, ondan yüz çevirmenin kötü sonuçlarına dikkat çekildi.
Bu ayetle ise, daha önce bir kısmı bildirilen fer’î hükümlere yeniden dönüldü.[1>
Ayet, hem erkeklere, hem de kadınlara hitap olmakla beraber, tağlip yoluyla erkeklere hitap edildi.[2>
Sebeb-i Nüzûl
Rivayete göre, Esma Binti Übey’in kölesi Mirsed, uygunsuz bir vakitte onun odasına girmişti. Ayet, bu münasebetle nâzil oldu.
Denildi ki: Hz. Peygamber (asm), ensardan bir köle olan Müdlic Bin Amr’ı öğle vakti Hz. Ömeri çağırması için gönderdi. Müdlic, Hz. Ömer uykuda iken içeri girdi. Hz. Ömerin elbisesi biraz açılmış idi. Hz. Ömer şöyle dedi: “Keşke Allahu Teâlâ büyüklerimizi, evlatlarımızı ve hizmetçilerimizi, bu saatlerde izin olmadan yanımıza girmekten yasaklasa…” Sonra Hz. Peygamberin yanına vardı. Ona, bu ayeti inmiş buldu.
Ayette büluğdan ihtilam olarak bahsedilmesi, büluğa ermenin en kuvvetli delili olmasındandır.
مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ “Sabah namazından önce.”Çünkü o vakit yataktan kalkma ve uyku elbisesini atıp normal elbiseyi giyme zamanıdır.
وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ “Öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit.”
Kaylule (öğle uykusu) için normal elbiselerinizi çıkardığınız zaman.
وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء “Ve yatsı namazından sonra.”
Çünkü yatsı sonrası elbiselerinizi çıkarıp yatağa girme zamanıdır.
ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ “Bunlar, mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir.”
Bu üç vakitte tesettürünüz tam olmaz.
لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ “Bu vakitlerin dışında ne sizin için,ne de onlar için bir mahzur yoktur.”Bunun dışındaki vakitlerde izin istemeyi terk etmede, size de onlara da bir günah yoktur.Ayette evlere izinsiz girilmesini yasaklayan ayete münafi bir şey yoktur ki, onu neshetmiş olsun. Çünkü bu ayet çocuklar ve köleler hakkındadır. Diğer ayet ise, hür ve büluğa ermiş kimseler hakkındadır.
طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ “Onlar, etrafınızda dolaşan kimselerdir, birbirinizle iç içesiniz.”Ayetin bu kaydı, bahsi geçen üç vakit dışında köle ve çocukların izin istemeden girip çıkmalarının gerekçesini anlatır. Çünkü içli dışlıdırlar, sıkça girip çıkmalar olmaktadır. Bunda, hükümlerin gerekçesini gösterme hususunda bir delil vardır. Keza bu üç vakitle diğer vakitler arasındaki farkta da, ilgili hükmün illetini göstermek vardır.
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ “İşte Allah size âyetleri böyle açıklar.”
Allah, burada olduğu gibi ahkâm ayetlerini işte böyle açıklıyor.
وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ “Ve Allah, Alîm’dir – Hakîm’dir.”
Allah, sizin hâllerinizi bilir, size hüküm olarak bildirdiği şeylerde hikmetle hükmeder.
59- وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ “Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler.”
Büluğa erdiklerinde, bütün vakitlerde izinli girsinler.
“Büluğa ermiş erkek kölenin, evin hanımının yanına girerken izin istemesi gerekir” diyen âlimler, bu ayetten delil getirdi.
Elcevap: Ayette üç vakitte izin istemesi gerekenler köleler ve büluğa ermemiş çocuklar şeklinde ifade edilmişti. Burada, çocukların büluğa erdiğinde izin istemelerinin emredilmesi, kölelerin buna dâhil olmadığını gösterir.
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ “Allah, âyetlerini size işte böyle açıklar.”
وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ “Ve Allah, Alîm’dir – Hakîm’dir.”
Bunun tekrarı, izin istemekle ilgili emri te’kid etmek ve meselenin önemini vurgulamak içindir.
6ّ0- وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاء اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ “Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zînetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur.”Hayızdan, hamile olmaktan kesilmiş yaşlı kadınların, yaşlarının ileri olması sebebiyle nikah ümidi kalmayan bu kimselerin, (manto, pardesü gibi) dış elbiselerini bırakmalarında kendilerine bir günah yoktur.
Ancak bunu yaparken “Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zînetlerini göstermesinler.” (Nur, 31) ayetinde gizlenmesi emredilen zînetlerini açığa çıkarmadan yapmaları gerekir.
Ayet metninde geçen “teberrüç” kelimesi, asıl olan gizli bir şeyi göstermeğe çalışmakta kendini zorlamaktır. Özellikle, kadının zînetini ve güzelliklerini erkeklere açmasında kullanılır.
وَأَن يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَّهُنَّ “Ama iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır.”
Bununla beraber iffetlice sakınmaları, kendileri için dış örtülerini çıkarmaktan daha hayırlıdır. Çünkü su-i zanna maruz kalmaktan kurtarır.
وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ “Allah Semi’ – Alîm’dir.”
Allah, onların erkeklere söylediklerini duyar, maksatlarının ne olduğunu bilir.
61- لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَى حَرَجٌ “A’maya bir sakınca yoktur.”
وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ “Topala bir sakınca yoktur.”
وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ “Hastaya bir sakınca yoktur.”
Âmâ, topal veya hasta olanlar, sağlam insanlarla yemek hususunda “belki beraber olmamızdan hoşlanmazlar” şeklinde endişe taşıyorlardı. Ayet, onların bu tarz sıkılmalarına lüzum olmadığını ifade eder.Savaşa çıkanlar, ayette sayılan kimselere evlerinin anahtarlarını teslim eder, “evin gibi hareket et, evdeki şeylerden ye iç” derlerdi. Onlar ise “belki gönül hoşluğuyla böyle söylememiş olabilirler” mülahazasıyla bundan uzak dururlardı. Ayet, bu endişeye lüzum olmadığını bildirdi.
Veya bunlar babalarının, evlatlarının veya akrabalarının evlerine çağrılıp kendilerine ikram edildiğinde onlara yük olmaktan çekinirlerdi. Ayet, buna gerek olmadığını bildirdi. Ancak, bunun için ev sahibinin rızasının bir izin veya buna delâlet eden bir karîne ile bilinmesi lazımdır.Veya bu İslâmın ilk döneminde idi, “Ey iman edenler! Yemek için izin verilmesi dışında, Peygamberin evlerine girmeyin, (erken gelip) yemeğin hazırlanmasını beklemeyin.” (Ahzab, 53) gibi ayetlerle neshedildi.
Ayetin cihaddan geri kalmakta onlara bir vebâl olmadığını ifade ettiğini söyleyenler olmuşsa da, ayetin evveli ve sonrası buna uygun görülmemektedir.
وَلَا عَلَى أَنفُسِكُمْ أَن تَأْكُلُوا مِن بُيُوتِكُمْ “Sizin için de kendi evlerinizden yemenizde bir sakınca yoktur.”
Çoluk-çocuğunuz, eşlerinizin bulunduğu evlerinizden yemenizde bir sakınca yoktur. Buna, çocukların evleri de girer. Çünkü evladın evi, “Sen de malın da babana aitsin” hadisinin delâletiyle babanın sayılır. Keza, Hz. Peygamber şöyle buyurur:
“Mü’minin en temiz ve helâl yiyeceği, kendi çalışmasının ürünü olandır. Çocuğu da onun bir çalışmasıdır.”
أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ “Babalarınızın evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ “Annelerinizin evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ “Erkek kardeşlerinizin evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ “Kız kardeşlerinizin evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ “Amcalarınızın evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ “Halalarınızın evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ “Dayılarınızın evlerinden.”
أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ “Teyzelerinizin evlerinden.”
أَوْ مَا مَلَكْتُم مَّفَاتِحَهُ “Veya anahtarlarına malik olduğunuz yerlerden.”
Son maddeden murat, vekâlet veya koruma yoluyla kişinin uhdesine ve tasarrufuna verilen bahçe veya davar gibi şeylerdir.
أَوْ صَدِيقِكُمْ “Yahut dostlarınızın evlerinden (yemenizde bir sakıncayoktur.)”
Çünkü samimi dost, kendi mallarından istifadenize gönül hoşluğuyla rıza gösterir.
Ancak, bütün bu kimselerin evlerinden yiyebilmenin şartı, ev sahibinin rızası olduğuna dair bir izin veya bir karîne olmasıdır.
Ayette bu yakınların sayılması, onlar arasında böyle şeylerin mutad olmasındandır. Veya bu, İslâmın ilk devrinde böyle iken, sonra neshedilmiş de olabilir.
Hanefiler, bu ayetten delil getirerek, mahremi olan bir yakınından mal çalan kimsenin elinin kesilmeyeceğine delil getirmişlerdir. Ama, mesele mezhepler arasında tartışmalıdır.
لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا “Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur.”Leys oğulları, kişinin tek başına yemek yemesini uygun görmüyorlardı.
Ensardan bazıları kendilerine bir misafir geldiğinde, ancak onunla beraber yemek yiyorlardı.
Bazıları da fıtrat itibariyle hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları yemekler farklı olduğundan, beraber yemekten kaçınıyorlardı.Ayet, bu gibi durumlara bir cevap olarak nazil oldu.
فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً “Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin.”
Bahsi geçen bu evlerden birine girdiğinizde dinen ve akrabalık yönüyle sizden olan ev sakinlerine selâm verin.Böyle bir selâm, O’nun emriyle sabit ve O’nun katından vaz edilmiştir.Veya şöyle de mana verilebilir: Allah tarafından hoş bir hayat dileğiyle onlara selâm verin.Çünkü böyle bir selâmla, ziyadesiyle sevap ve hayır umulur.
Verilen selâm, muhatabınızın gönlünü alır.Hz. Enes’den şöyle nakledilir:
Hz. Peygamber bana şöyle dedi:
“Ümmetimden kime rastlasan, ona selâm ver. Bu, senin ömrünü uzatır. Evine girdiğinde, hane halkına selâm ver, evinin hayrı-bereketi çoğalır. Duha (kuşluk) namazını kıl. Çünkü o, Evvâbin olan (yani Hakka yönelen) iyi kimselerin namazıdır.”
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ “İşte Allah size âyetleri böyle açıklar.”Cenab-ı Hak, bu sûrede birbirine yakın yerlerde (58-59. ayetlerde ve burada olmak üzere) bu ayeti üç defa tekrarladı. Bunda ziyadesiyle bir te’kid ve bununla biten hükümlerin büyüklüğünü bildirmek vardır. Bunların ilk ikisinin devamında Allahın Alîm ve Hakîm olması nazara verildi. Bu, ayetlerin beyanını iktiza eden durumu bildirir. Yani, Allah Âlîm ve Hakîm olduğu için size ayetleri böyle açıklıyor. Burada ise, açıklamaktan maksadın ne olduğunu bildirdi ve şöyle buyurdu:
لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون “Ola ki akledersiniz.”
Allahın beyan etmesi, işlerinizde hakkın ve hayrın ne olduğunu akletmeniz içindir.
[1> Daha önce, zina, namuslu kimselere iftira, başkasının evine girme adabı, gözlerin ve namusun korunması… ile ilgili ayetler bildirilmişti. Arada tevhid gibi temel konulara girildikten sonra, bu ayetle yeniden fer’î hükümlere temas edildi.
[2> Yani, ayetin lafzında hitap erkeklere olmakla beraber, kadınlar da aynı hükümlere tâbidirler