1- سُورَةٌ أَنزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا “(Bu), indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir.”
وَأَنزَلْنَا فِيهَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ “Ve onda apaçık âyetler indirdik.”
Onda, delâleti apaçık ayetler indirdik.
لَّعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ “Ola ki düşünüp öğüt alırsınız.”
Ola ki tezekkür eder, haramlardan sakınırsınız.
2- الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا مِئَةَ جَلْدَةٍ “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun!”Ayette önce “Zâniye” yani “zina eden kadın” denilmesi, zinanın daha çok kadının kendini erkeğe arzetmesiyle olmasındandır. Ayrıca erkeğin mefsedeti, kadına nisbetle tahakkuk eder.
Celd, insanın cildine vurulmasıdır. (Sopa cezası)
Evli olanların zina cezası recm olduğundan, yüz sopa cezasının evli olmayan zinakâr kadın ve erkeğe uygulanacağı tahakkuk eder.
İmam-ı Şafiî, Hz. Peygamberin “Zina eden bekârlara yüz sopa ve bir yıl da sürgün vardır” hadisinden hareketle, yüz sopaya ilâve olarak hür kimse için bir yıl sürgünü de ilave etti.
Ayette sadece yüz sopanın geçmesi, ayrıca bir yıl sürgün cezasının verilmesini ortadan kaldırmaz.
Evli kimselerin zina yapması durumunda,
-Hür olmaları,
-Bülûğa ermiş olmaları,
-Akıl sahibi olmaları,
-Sahih bir nikahla evli olmalarına bakılır. Bunlar varsa recm uygulanır.
Hanefiler, recmin tatbiki için Müslüman olma şartını da söylerler. Ama
Hz. Peygamberin iki Yahudiye de bu cezayı uygulamış olması, bunun şart olmadığını gösterir.
وَلَا تَأْخُذْكُم بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ “Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allahın dinini uygulamada o ikisine karşı sizi acıma duygusu kaplamasın!”
Allahın dinini tatbik ve hadd cezasını uygulamada gevşeklik edip hükmü atıl hâle getirmeyin.
Hz. Peygamber, böyle meselelerde acımanın yeri olmadığını ifade bâbında şöyle buyurmuştur: “Muhammedin kızı Fatıma da hırsızlık yapsa, elini keserdim.”
“Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız”
Çünkü iman,
-Allaha taatte ciddiyeti,
-Ve had ve hükümleri uygulamada gayreti iktiza eder.
Ayette “eğer inanıyorsanız” denilmesi, hükmün uygulanmasına teşvik içindir.
وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ “Ve mü’minlerden bir taife onların azabına şahit olsun.”
Mü’minlerden bir grup kimsenin bu had cezasının uygulanmasına şahit olması, cezayı daha şiddetli kılan bir durumdur. Çünkü bu şekilde rezil rüsvay edilmek, verilen azaptan çok daha fazla etki eder.“Taife” kelimesi “tavaf” kökünden gelir, “Bir şeyi kuşatan” anlamını ifade eder. Bunun en azı üç kişidir. Bir ve iki olabileceğini söyleyenler de olmuştur. Bundan murat, teşhirin gerçekleşeceği bir topluluktur.
3- الزَّانِي لَا يَنكِحُ إلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً “Zinakar erkek, zinakar veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez.”
وَالزَّانِيَةُ لَا يَنكِحُهَا إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ “Zinakar bir kadınla da ancak zinakar veya müşrik olan erkek evlenir.”
Çünkü genelde zinaya meyilli kimse, saliha kadınlara rağbet etmez. Gayr-i meşru beraberlik yaşayan kadınlara da salih erkekler ilgi duymazlar. Çünkü, şeklen birbirine benzerlik (müşakele), birbirine ülfet etmek ve beraber olmak için bir illettir. Birbirinden farklı olmak (muhalefet) ise, nefret ve ayrılık için bir sebeptir.
Ayette “Zinakar erkek, zinakar veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez” denildikten sonra normalde buna mukabil, “Zina eden kadın ise ancak zina eden biriyle veya bir müşrikle evlenir” denilmesi gerekirken, “Zinakar bir kadınla da ancak zinakar veya müşrik olan erkek evlenir” denilmiştir. Zira bundan murat erkeklerin onlara rağbette hâllerini beyan etmektir. Çünkü ayet kıt imkânı olan bazı muhacirler hakkında nazil oldu. Bunlar, bazı fahişe kadınlarla evlenmeye niyetlenmişlerdi. Cahiliye âdetlerine göre fahişe kadınlar, gelirlerinden bir kısmını kocalarına veriyorlardı. Bundan dolayı bu ayette “zina eden erkek” diye önce erkeğin durumu anlatıldı.
وَحُرِّمَ ذَلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ “Bu, mü’minlere haram kılındı.”
Çünkü zina ettiği bilinen bir kadınla bir mü’minin evlenmesinde,
-Fasıklara benzemek,
-Töhmete maruz kalmak,
-Aleyhinde konuşulmasına sebebiyet vermek,
-Nesep hususunda tenkid edilmek gibi bir takım mefsedetler vardır.
Bundan dolayı, ziyadesiyle te’kid için “bu, mü’minlere haram kılındı” denildi.
“Zinakar erkek, zinakar veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez” ayeti “evlenmesin” manasına da gelebilir.
Bir mü’minin zinakâr biriyle evlenme yasağı zâhirine göredir. Hüküm, varid olduğu sebebe özeldir.Veya “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden de salih olanları evlendirin.” (Nur, 32) ayetiyle hükmü mensuhtur. Çünkü ayetteki “bekârlarınız” ifadesi zina etmiş ama evlenmemiş kimseleri de içine alır.
Şu rivayet de bunu teyid eder: Hz. Peygambere önce zina eden, sonra da zina ettiğiyle evlenenin durumu sorulduğunda “evveli zinadır, sonu nikâhtır. Haram bir şey yapmaları, helâli haram kılmaz” buyurmuşlardır.
4- وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاء فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً “Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun.”
Birisine “ey fasık!”, “ey içki içen” gibi ifadeler kullanmak –isbat edemediğinde- tazîr cezasını gerektirir.Ayette nazara verilen iftira cezasının uygulanması için, iftira edilende şu şartlar gerekir:
-Hür olmak,
-Büluğa ermiş olmak,.
-Akıllı olmak,
-Müslüman olmak,
-Zina etmemiş olmak.
İftira edilenin kadın veya erkek olması fark etmez. İffetli bir erkeğe “zinakâr” diyen birisi, bunu isbat edemediğinde seksen sopa cezasına çarptırılır.
Ayette “iffetli kadınlar” diye ifade edilmesi,
-Ya ayetin inmesine sebep olan olayın özelliğinden,
-Veya bu tür isnatların kadınlara yapılmasının hem daha yaygın, hem de daha çirkin olmasındandır.Şahitlerin hepsinin aynı yerde bulunmaları şart değildir.
Sebebinin zinaya nispetle zayıf oluşu ve aslında meydana gelmiş olması ihtimali dolayısıyla, bu had cezası zinaya nispetle biraz daha hafif olarak uygulanır. Vurulacak sopa sayısı da bu yüzden biraz daha noksan kılınmıştır.
وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً أَبَدًا “Ayrıca onların şahitliğini asla kabul etmeyin.”
Hangi şehadet olursa olsun onlardan şahitlik kabul etmeyin. Çünkü onlar birer müfteri durumundadır.Burada “ebeden” kaydı “tevbe etmediği sürece” anlamındadır. Ebu Hanifeye göre ömrünün sonuna kadar yasak geçerlidir, tevbe ile bundan kurtulamaz.
وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “İşte onlar fâsıkların ta kendileridir.”
Onların fasık olduklarına hükmedilmiştir.
5- إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا “Ancak tevbe edip bundan sonra durumunu düzeltenler müstesna.”Ancak bu iftira olayından sonra yaptığı iftiradan tevbe eden ve amellerini telafi ile durumlarını düzeltenler bundan müstesnadır.
Amellerini telafiden murat,
-Hadd cezasının uygulanması için teslim olmak,
-Veya iftira ettiği kimseden helâllik almak gibi durumlardır.
Ayetteki istisna, hükmün aslına râcidir. Yoksa bundan dolayı had cezasının düşmesi lâzım değildir.[1>
Denildi ki: İffetli insanlara zina iftirasında bulunan kimse tevbe etse ve durumunu düzeltse, kendisi hakkındaki son hükümden, yani “işte onlar fasıkların ta kendileridir” hükmünden kurtulur.
فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Çünkü Allah, Ğafur – Rahîm’dir.”Ayetin bu kısmı, istisnanın bir illetidir[2>
6- وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُن لَّهُمْ شُهَدَاء إِلَّا أَنفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ “Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesidir.”
7- وَالْخَامِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَيْهِ إِن كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ “Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah’ın lanetinin kendisi üzerine olmasını dilemesidir.”
Sebeb-i Nüzûl
Ayet, Hilal Bin Ümeyye hakkında indi. Yatağında bir adam görmüştü.
Erkek bu şekilde şehadette bulununca, kendisinden iftira haddi cezası düşer. Karı-koca arasında da boşanma gerçekleşir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Zina iftirasıyla karı-koca birbiriyle lanetleştiklerinde asla tekrar bir araya gelemezler.”
Kadın, erkeğin bu tarz şehadetinden sonra “evet, doğrudur” derse kendisine zina haddi cezası uygulanır.
8- وَيَدْرَأُ عَنْهَا الْعَذَابَ أَنْ تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ “Kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, kadından cezayı kaldırır.”
9- وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِن كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ “Beşinci defa da,eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah’ın gadabının kendisi üzerine olmasını söyler.”
10- وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ “Şayet Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı…”
Ayette “Şayet Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı…” denildiğinde aslında cümle yarım kalmaktadır. Bu, tazim içindir. Yani, “Şayet Allahın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizi rezil ederdi ve cezanızı hemen verirdi.”
وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ “Ve Allah Tevvab - Hakîm olmasaydı…”
[1> Yani, namuslu kimselere iftirada bulunduktan sonra, “ben tevbe ettim” de mekle cezadan kurtulamaz.
[2> Yani, namuslu kimselere zina iftirasında bulunan kimse çok büyük bir günah işlemiştir. Böyle olmakla beraber bu günah ona tevbe kapısını kapatmış olmaz. Tevbe ettiğinde Allah tevbesini kabul eder. Çünkü O, Ğafurdur, Rahîmdir; mağfireti ve rahmeti boldur.