207. DERS (Taha Suresi, 57 - 76) Hz. Musa ve Sihirbazlar

 

57- قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَى “Dedi: Sen sihrinle bizi arzımızdan çıkarmak için mi geldin Ey Musa!?”Bu ifadesinden öyle anlaşılıyor ki, Firavun Hz. Musanın hak üzere olduğunu bildi ve saltanatına son vermesinden korktu. Çünkü sihirbaz birinin Firavun gibi bir hükümdarı ülkesinden çıkaramayacağı ortadadır.

 

 58- فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِ “O halde biz de sihrinin bir benzeriyle sana geleceğiz.”

فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنتَ مَكَانًا سُوًى “Şimdi, bizimle senin aranda senin de bizim de caymayacağımız bir vakit ve uygun bir buluşma yeri tayin et.”

 

59- قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى “Musa dedi: Sizinle buluşma zamanımız, zînet günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir.”“Zînet günü” hakkında çeşitli görüşler vardır:

-Aşura günü,

-Nevruz günü,

-Yıllık bayram günü.

Hz. Musanın, Firavunun sihirbazlarıyla karşılaşma günü olarak böyle bir günü seçmesi,

-Herkesin gözü önünde hakkın galip gelmesi ve batılın yok olup gitmesi,

-Bir de olayın her tarafta duyulması içindir.

 

6ّ0- فَتَوَلَّى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَى “Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve bütün hilesini toplayıp geldi.”Firavunun hilesinden murat, sihirbazlar ve âletleridir.

 

61- قَالَ لَهُم مُّوسَى وَيْلَكُمْ “Musa onlara dedi: “Yazıklar olsun size!”

لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ “Allah’a yalan uydurmayın,sonra bir azap ile kökünüzü keser.”Allahın ayetlerini “sihir” olarak niteleyip iftirada bulunmayın. Yoksa azap ile sizi helâk eder, hepinizin kökünü keser.

وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَى “İftira eden gerçekten hüsrana uğramıştır.”Firavunun perişan olması üstteki hükme bir misaldir. Çünkü o, saltanatı devam etsin diye Allaha iftira attı, hileler kurdu, ama bunlar kendisine bir fayda vermedi.

 

62- فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ “Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar.”

Sihirbazlar, Hz. Musanın kelâmını duyunca Onun durumu hakkında aralarında tartıştı, içlerinden bazısı “Bu sihirbaz sözü değil” dedi.

وَأَسَرُّوا النَّجْوَى “Ve gizlice konuştular.”“Şayet Musa bize galip gelirse, O’na uyalım” diye aralarında fısıldaştılar.Veya aralarında tartıştılar ve Musaya ne ile muaraza edecekleri hususunda ihtilaf ettiler ve gizlice meşverette bulundular.

 

63- قَالُوا إِنْ هَذَانِ لَسَاحِرَانِ “Dediler: Bu ikisi muhakkak sihirbazdır.”

يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَى “Sihirleriyle sizi arzınızdan çıkarmak ve de eşsiz dininizi yok etmek istiyorlar.”Bu ikisi, sizin en efdal olan dininizi ve gidişatınızı, dinlerini galip kılarak ortadan kaldırmak istiyorlar.Nitekim başka bir ayette Firavunun şu sözü nakledilir:“Beni bırakın, Mûsâ’yı öldüreyim, Rabbini yardıma çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum.” (Mü’min, 26)Veya bundan “Sizin dininizin mensupları olan İsrailoğullarını götürmek istiyorlar” manası kastedilmiş de olabilir.                                                                                                                   Çünkü İsrailoğulları onların arasında ilim erbabı kimselerdi. Hz. Musa, Firavuna vardığında “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.” (Şuara, 17) demişti.

 

64- فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ “Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin.”

Tam bir azimle ve yekvücut olarak bütün hilelerinizi bir araya getirin.

ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا “Sonra sıra halinde gelin.”

Sonra da saf saf sıra halinde gelin. Çünkü böyle geliş, görenlerin kalbinde çok daha heybete vesiledir.

Denildi ki: Bunların sayısı yetmişbin idi. Her birinin elinde bir ip ve bir asa vardı. Hepsi Hz. Musaya bir kişinin yönelmesi gibi yöneldiler.

وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَى “Bugün üstün gelen muhakkak kazanmıştır.”

 

 65- قَالُوا يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَى “Sihirbazlar dediler: Ey Musa! Ya sen at, yahut ilk atan biz olalım?”

 

 66- قَالَ بَلْ أَلْقُوا “Musa dedi: Hayır, siz atın.”

Onlar, bir edep göstergesi olarak tercih hakkını Hz. Musaya verdiler. Hz. Musa da onların edebine edeple mukabelede bulundu, önceliği onlara verdi. Böyle yapmakla, aynı zamanda onların sihirlerine aldırmadığını da gösterdi. Onlar “yahut ilk atan biz olalım?” derlerken, kendilerinin başlamasına meyillerini göstermişlerdi. Hz. Musa “siz atın” diyerek onların isteğini yerine getirdi.

Hz. Musa öncelik hakkını onlara vermekle, kendilerinde olanları ortaya koyup bütün hünerlerini göstermelerini, ardından ise Allahın delilini izhar edip hakkı batıl üzerine atarak batılın işini bitirmesini diledi.

فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى “Bir de ne görsün!Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki koşuyor gibi geldi.”Sihirbazlar, ellerindeki iplere ve değneklere cıva sürmüşlerdi. Bunların üzerine güneş vurunca kıpırdanma meydana geldi, insanlar bunları hareket ediyor şeklinde algıladı.

 

67- فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُّوسَى “Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.”

Hz. Musaya arız olan bu korku, beşer olmanın fıtri gereği idi.

Veya korkusu, insanların şüpheye düşüp de kendisine tâbi olmamalarından olabilir.

 

68- قُلْنَا لَا تَخَفْ “Dedik ki: Korkma!”Tevehhüm ettiğin şeyden korkma.

إِنَّكَ أَنتَ الْأَعْلَى “Çünkü en üstün olan muhakkak ki sensin.”Ayetin bu kısmı, yapılan nehyin illetini ifade eder ve Hz. Musanın galip geleceğini de te’kidli bir şekilde gösterir.

Yapılan te’kidler şöyledir:

-Atıf yerine yeni bir cümle ile başlanması,

-Tahkîk ifade eden اِنَّ “inne” edatı,

-Zamirin tekrarı,

-Açık bir galibiyete delâlet eden “uluv” kelimesinin kullanılması,

-Bu kelimenin “a’lâ” şeklinde en üstünlük mertebesinde ifade edilmesi.

 

69- وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا “Elindekini bırak, onların yaptıklarını yutsun.”

Cenab-ı Hakkın “asayı bırak” yerine “elindekini bırak” demesinde, asayı tahkir vardır. “Onların iplerinin ve asalarının çokluğuna aldırma. Elindeki odun parçacığını yere bırakıver.”

Veya tazim olarak da değerlendirilebilir: “Şu cisimlerin çokluğuna ve azametli görülmelerine önem verme. Çünkü Senin elinde, etki yönünden onlardan çok daha büyüğü vardır. Korkma, onu yere bırak!”

إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ “Onların yaptıkları ancak bir sihirbaz hilesidir.”

“Bir sihirbaz hilesidir” derken sihirbaz kelimesinin tekil getirilmesi cins ifade eder.

وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَى “Sihirbaz ise, nerede olursa olsun felah bulmaz.”

Sihirbaz ise, nerde olsa ve neye yönelse felâh bulmaz.

 

70- فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا “Böylece bütün sihirbazlar secdeye kapandılar.”

Hz. Musa elindeki asayı yere atınca, onların sihirlerini yuttu. O zaman sihirbazlar bunun bir sihir olmadığını, Allahın ayetlerinden bir ayet, mu’cizelerinden bir mu’cize olduğunu anladılar. Bunu anlamaları, yaptıklarına bir tevbe ve gördükleri harika durumdan hoşnutluk ve ona saygı olmak üzere kendilerini yüz üstü secdeye varmaya sevketti.

قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَى “Harun ve Musa’nın Rabbine iman ettik”dediler.”

Önce Hz. Harunu söylemeleri, yaşının daha büyük olmasındandır.

Veya ayet sonları gözetilerek böyle tercih edilmiştir.

Veya şöyle bir incelik söz konusu olabilir: Hz. Musayı küçüklüğünde Firavun yetiştirmişti. Sadece “Musanın Rabbine iman ettik” deseler veya önce Hz. Musayı zikretselerdi, belki de “Musanın Rabbi” ifadesinden Firavun anlaşılır, Harunun zikrinin de O’na tebaiyetle olduğu tevehhüm edilirdi.

Rivayet edilir ki: Secdeye vardıklarında cenneti ve oradaki menzillerini gördüler.

 

71- قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ “Firavun dedi: Size izin vermeden ona iman ettiniz ha?”

إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ “O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür.”

Bu sanatınızda o sizin büyüğünüz, işi en iyi bileniniz, üstadınızdır.

فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ “Andolsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim.”Sağ el ve sol ayaklarınızı kestireceğim.

وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ “Ve muhakkak sizi hurma dallarında astıracağım.”

İlk idam edenin Firavun olduğu söylenir.

وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَى “Ve hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu elbette bileceksiniz.”“Hangimiz” derken kastettiği kendisi ve Hz. Musadır.

Denildi ki: Kendisini ve sihirbazların iman ettiği Hz. Musanın Rabbini kastetti.

 

72- قَالُوا لَن نُّؤْثِرَكَ عَلَى مَا جَاءنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا “Dediler: Bize gelen bu beyyinat ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz.”

“Beyyinat”tan murat, mu’cizelerdir.

فَاقْضِ مَا أَنتَ قَاضٍ “Artık ne hüküm vereceksen ver.”

إِنَّمَا تَقْضِي هَذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا “Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.”

Senin hükmün olsa olsa şu dünya hayatında geçer. “Oysa ahiret daha hayırlı ve daha daimîdir.” (A’lâ, 17)

Ayetin bu kısmı “Artık ne hüküm vereceksen ver.” (“elinden geleni yap!”) ifadelerinin sebebini beyan ve sonraki sözlerine de bir hazırlık gibidir.

 

73- إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ “Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlaması için Rabbimize iman ettik.”Küfür ve günah hatalarımızı bağışlaması için ve bizi zorladığın sihre karşı Rabbimize iman ettik.

Rivayete göre, sihirbazlarla Hz. Musa arasında müsabaka olmazdan önce, sihirbazlar Firavuna “Bize Musayı uyurken göster” dediler. Yanına vardıklarında, asanın O’na muhafızlık yaptığını gördüler. Dediler “bu bir sihir değil. Çünkü sihirbaz uyuduğunda sihri ibtal olur!” Ama Firavun, mutlaka Hz. Musa ile müsabakaya çıkmalarını istedi.

وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى “Allah daha hayırlı ve daha devamlıdır.”

Allahın vereceği karşılık çok daha hayırlı ve devamlıdır.

Veya Allahın sevabı çok daha hayırlı, cezası ise çok daha devamlıdır.

 

74- إِنَّهُ مَن يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ “Her kim Rabbine bir mücrim olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır.”

لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيى “Orada ne ölür, ne de hayat bulur.”

Yani, her kim küfür ve isyanıyla Rabbine varırsa, O cehennemde ne ölür ki kurtulsun, ne de hoş bir hayat yaşar.

 

75- وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُوْلَئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَى “Kim de salih ameller işlemiş olduğu halde bir mü’min olarak O’na varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır.”

 

76- جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ “Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar.”

 “Adn cennetleri”, önceki ayetin sonunda geçen “yüksek dereceler”den bedeldir.

خَالِدِينَ فِيهَا “Onlar, orada ebedî kalacaklardır.”

وَذَلِكَ جَزَاء مَن تَزَكَّى “Ve işte bu, temizlenenlerin mükafatıdır.”

İşte bu, küfür ve günah kirlerinden temizlenen kimselerin mükâfatıdır.

Son üç ayet, sihirbazların sözünün devamı olarak bize nakledilebileceği gibi, doğrudan Allahın kelâmı olarak bize bildirilmiş de olabilir.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
20. Taha
Gönderi tarihi: 14-04-2014
1,534 kez okundu
Block title
Block content