320. DERS (Zümer Suresi, 68 - 75) Cehennem ve Cennet Zümreleri

68- وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ “Sûr’a üflenir ve göklerdeki herkes ve yerdeki herkes yere yıkılır.”

Sur’a ilk üfürüldüğünde göklerde ve yerde olanların hepsi ölü veya baygın olarak yere düşer.

إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ “Allah’ın dilediği kimseler hariç.”

Bundan muradın Cebrail, Mikail ve İsrafil olduğu söylendi. Çünkü bunlar sonra ölürler.

Denildi ki: Bundan murat hamele-i arştır.

ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ “Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış etrafa bakıyorlar.”

Şaşkın vaziyetteki bir kimse gibi, gözlerini etrafa çevirirler.

Veya kendilerine ne yapılacağını beklerler.

 

69- وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا “Arz, Rabbinin nuru ile nurlanmıştır.”

Arzın nurlanması, Allahın orada adaleti ikame etmesidir.

Adalete “nur” denilmesi,

Zulme “zulmet” yani “karanlık” denilmesi gibi, bulunduğu yeri zînetlendirmesi ve hukuku ortaya koyması sebebiyle, adalete de “nur” adı verilir. Nitekim hadiste şöyle buyrulur:

“Zulüm, kıyamet günü zulümattır.”

Veya bu nurdan murat, Allahın ışık veren cisimler vasıta olmadan orada yarattığı bir nurdur. Bundan dolayı bu nur Allah’a nisbetle ifade edilmiştir.

وَوُضِعَ الْكِتَابُ “Kitap ortaya konur.”

Kitaptan murat, insanların amel defterleridir.

Denildi ki: Bundan murat levh-i mahfuzdur. Bundaki kayıtlarla amel defterlerindeki kayıtlar mukabele edilir.

وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء “Peygamberler ve şahitler getirilir.”

 “Şüheda”dan murat, melekler ve mü’minlerden ümmetlerin leh ve aleyhinde şahitlik yapacak olanlardır.

Bundan muradın “şehitler” olduğu da söylenmiştir.

وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ “Ve aralarında hak ile hüküm verilir.”

Kullar arasında adaletle hükmedilir.

وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ “Ve onlara hiç haksızlık yapılmaz.”

Vaad edilen sevaptan daha azı veya kendisiyle tehdid edilen cezadan daha fazlası verilmek suretiyle onlara zulmedilmesi söz konusu değildir.

 

70- وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ “Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir.”

وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ “O, onların yaptıklarını en iyi bilendir.”

Onların fiillerinden hiçbir şey Allaha gizli kalamaz. Cenab-ı Hak ayetin devamında amellerinin karşılığının eksiksiz alınmasını şöyle tafsil etti:

 

71- وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرًا “İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler.”

Bu bölükler hâlinde olma, dalalet ve şerde farklı farklı derecelerine göre olacaktır.

حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا “Oraya vardıklarında oranın kapıları açılır.”

وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا “Ve cehennem bekçileri onlara şöyle der:”

Cehennem bekçilerinin onlarla konuşması, suçlarını başlarına vurmak ve kendilerini kınamak içindir.

أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا “İçinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?”

Ayet, din gönderilmeden mükellefiyet olmayacağına bir delildir. Çünkü cehennem bekçileri bu kınamalarını peygamberlerin gelmesi ve kitapları tebliğ etmeleri üzerine bina ettiler.

قَالُوا بَلَى “Onlar da, “Evet geldi” derler.”

وَلَكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ “Fakat kafirler hakkında azap kelimesi gerçekleşmiştir.”

Bundan murat, kendileri hakkında şekavetle ve cehennem ehli olmakla hükmolunmasıdır.

Ayette “bize” demek yerine “kâfirlere” denilmesi, bu durumun kâfirlere has olduğuna delâlet etmesi içindir.

Denildi ki: “Azap kelimesi”nden murat, “Rabbinin, ‘Andolsun ki cinlerden ve insanlardan cehennemi dolduracağım’ sözü tamam oldu.” (Hûd, 119) ayetidir.

 

72- قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا “Onlara şöyle denir: İçinde ebedî kalmak üzere girin cehennem kapılarından!”

فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ “Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!”

Bu sözü söyleyenin kim olduğunun bildirilmemesi, onlara denilenin dehşetini daha ziyade kılmak içindir.

Ayetteki “mütekebbir” kelimesindeki elif-lâm cins ifade eder.[1>

Bu ifade, onların cehennemde olmalarının hakkı kabulden tekebbürde bulunmaları sebebiyle olduğunu hissettirmektedir. Böyle olunca gerek tekebbürleri, gerekse diğer çirkin hâlleri cehenneme gönderilmelerine, azap kelimesinin kendileri hakkında gerçekleşmesine birer sebep olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurur.

“Allahu Teâlâ abdi cennet için yarattığında, ona cennet ehlinin amellerinden işlemeyi nasip eder. Öldüğünde de cennet ehlinin amellerinden bir amelle ölür, böylece cennete girer. Cehennem için yarattığında ise ona cehennem ehlinin amellerinden işletir. Öldüğünde cehennem ehlinin amellerinden bir amelle ölür, böylece cehenneme girer.”

 

73- وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا “Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, grup grup cennete sevk edilirler.”

Bir an önce ikrâm yurdu olan cennete ulaşmaları için sevk edilirler. Bu sevkin bineklerle olduğu söylenmiştir. Grup grup olmaları, şeref ve derecelerine göredir.

حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا “Cennetin kapıları açılmış olduğu halde oraya varırlar.”

Ayette, onlara olan ikram ve tazimin vasfedilemez derecede olduğuna bir işaret vardır.

Onlar daha gelmeden cennet kapıları kendilerine açılmıştır, bundan dolayı geldiklerinde kapıların açılmasını beklemezler.

وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا “Ve oranın görevlileri onlara şöyle der:”

سَلَامٌ عَلَيْكُمْ “Selâm Size!”

Bu selâm, artık onlara bundan sonra hoşlanmadıkları bir şeyin arız olmayacağını ifade eder.

طِبْتُمْ “Tertemiz oldunuz.”

Dünyadaki günah kirlerinden tertemiz hâle geldiniz.

فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ “Öyleyse ebedî kalmak üzere girin cennete!”

Ayette فَ “fe” (öyleyse) harfinin bulunması, onların tertemiz hale gelmelerinin cennete girmelerine ve orada ebedi kalmalarına sebep olduğunu anlatır.

Bu durum, günahkâr mü’minin Allahın affıyla cennete girmesine mani değildir. Çünkü, af dahi insanı temizler.

 

7ِِ4- وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ “Onlar şöyle derler: O Allaha hamdolsun ki bize olan vaadini gerçekleştirdi.”

Öldükten sonra dirilme ve amellere sevap verme vaadinde sadık oldu, bunları yerine getirdi.

وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء “Ve bizi arza varis kıldı.”

Burada “arz” ifadesinden murat, cennette yerleştirildikleri yerdir. Allahın onları buraya varis kılması, amellerine karşılık burayı vermesidir.

Veya varis olan kimsenin varis olduğu şeyde tasarrufu gibi, burada tasarrufta bulunmaya yetkili kılmasıdır.

نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء “Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz.”

Bizden her biri, kendi geniş cenneti içinde dilediği makamda olabiliyor. Bununla beraber cennette manevî makamlar vardır, cennettekilerin buralara gelmesine bir engel bulunmamaktadır.[2>

فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ “Çalışanların mükâfatı ne güzel oldu!”

 

75- وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ “Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün.”

Bu melekler, celâl ve ikram vasıflarıyla Allahı zikrederler. Bunu, tam bir lezzet alarak yaparlar.Bu ifadede, yüksek derecelerin en sonu ve orada bulunanların en âli lezzetlerinin Hakkın sıfatlarında istiğrak olduğunu hissettirmek vardır.

وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ “Artık onların arasında adaletle hüküm verilmiştir.”

Böylece mahlûkat arasında hak ile hükmedilmiş, bazısı cehenneme, bazısı da cennete alınmıştır.Veya, birbirlerine üstünlüklerine göre melekler arasında hükmedilmiş, her biri makamına uygun menzillere yerleştirilmiştir.

وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ “Ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir.”Aramızda hak ile hükmedilmesinden dolayı, âlemlerin Rabbine hamdolsun.

Bunu söyleyen mü’minler veya meleklerdir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Zümer sûresini okuyan kıyamet günü Allahtan ümidini hiç kesmez ve Allah ona, kendisinden korkanların sevabını verir.”

Hz. Aişe, Hz. Peygamberin her gece Zümer ve İsra sûrelerini okuduğunu rivayet eder.

Vallahu a’lem (Doğrusunu en iyi Allah bilir.)


[1> Yani, cehenneme gönderilen bu kâfirler, mütekebbir kimselerdir. Ama bundan hareketle, her mütekebbirin ebedi kalmak üzere cehenneme gönderilmesi lazım gelmez.

[2> Yani, cennette hem herkese kendi makamına münasip özel bir cennet vardır, hem de herkesin istifadesine açık ortak alanlar bulunmaktadır.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
39. Zümer
Gönderi tarihi: 15-04-2014
1,175 kez okundu
Block title
Block content