49- هَذَا ذِكْرٌ “İşte bu bir zikirdir.”
“İşte bu” ifadesi, onların bahsi geçen işlerine işaret eder.
Bu, onlar için bir şereftir.
Veya bu, zikirden bir nev olan Kur’andır.
وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ “Şüphesiz müttakiler için güzel bir dönüş yeri vardır.”
Cenab-ı Hak sonra onlara ve emsaline ne hazırlandığını şöyle anlattı:
50- جَنَّاتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الْأَبْوَابُ “Kapıları kendilerine açılmış olarak
Adn cennetleri vardır.”
“Adn cennetleri” ifadesi, “Rahmânın kullarına gıyaben vadettiği Adn cennetlerine girecekler.” (Meryem, 61) ayetinden dolayı özel isim mesabesindedir.
51- مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ “Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak, pek çok meyveler ve içecekler isterler.”Ayette yiyecek olarak sadece meyvenin söylenmesi, oradaki yiyeceklerin tamamen lezzet için olduğunu hissettirmek içindir. Çünkü (dünyada) gıda almak, vücuttan eksilenleri tamamlamak içindir. Orada ise, bir eksilme yoktur.
52- وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ “Yanlarında gözlerini kendilerin den ayırmayan yaşıt eşler vardır.”Bunlar, eşlerinden başkasına bakmazlar.
Bunların yaşıt olması, akran olanlarda birbirine sevginin daha fazla olmasındandır.
Veya bu dilberler birbirine akran olacaklar, içlerinde yaşlı ve de çocuk yaşta kimse olmayacaktır.Ayetteki “yaşıt” anlamındaki “etrab” kelimesi, “toprak” anlamındaki
“turab” kelimesinden gelir. Çünkü bunlar, aynı zamanda toprağa dokunmuşlardır.
53- هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ “O hesap günü için size vaad edilen,işte budur.”
“Hesap günü için” denilmesi, bu nimetlere böyle bir hesaptan sonra ulaşılacağı içindir.
54- إِنَّ هَذَا لَرِزْقُنَا “İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır.”
مَا لَهُ مِن نَّفَادٍ “Ona asla tükenme yoktur.”
55- هَذَا “İşte böyle!”Yani, “durum işte böyle…”Veya “işte bu, bahsedildiği gibi.”
وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ “Şüphesiz azgınlar için kötü bir dönüş yeri vardır.”
56- جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا “Cehennem! Oraya girecekler.”
فَبِئْسَ الْمِهَادُ “Orası ne kötü bir döşektir!”
“Ne kötü bir döşektir” ifadesinde istiare vardır.[1>
57- هَذَا “İşte böyle!”
فَلْيَذُوقُوهُ “Artık onu tatsınlar!
حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ “O, kaynar su ve irindir.”
58- وَآخَرُ مِن شَكْلِهِ أَزْوَاجٌ “O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplarda vardır.”
Bu, zikrolunanlara ilave olarak başka çeşit azaplar da vardır.
59- هَذَا فَوْجٌ مُّقْتَحِمٌ مَّعَكُمْ “İşte sizinle beraber cehenneme atılacak bir grup.”
Ayetin bu kısmı, cehenneme girdiklerinde küfrün azgın önderlerine söyleneni hikâye eder. Onlarla beraber bir grup insan da cehenneme atılmıştır. Bunlar, onlara dalâlette tâbi olan kimselerdir.
لَا مَرْحَبًا بِهِمْ “Onlara rahat ve huzur olmasın!”
Bu ifade, önder kimselerin kendilerine tâbi olanlara orada söyledikleri beddua olabilir. Yani, “rahat yüzü görmesinler!”
Veya “fevc” yani “bir grup” ifadesinin sıfatı olabilir. Yani, “size uymuş bu insanlar rahat yüzü görmesinler.”
Veya cümle içinde hâl olabilir: Yani “sizinle beraber cehenneme atılan bu grup, rahat yüzü görmeyecek bir hâlde ateşe gireceklerdir.”
إِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ “Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir.”
60- قَالُوا “Dediler.”Önderlere uyan tebea, şöyle dediler:
بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ “Hayır, size rahat ve huzur olmasın.”
Doğrusu, bu söylemiş olduğunuz “rahat yüzü görmesinler” ifadesine siz çok daha fazlasıyla layıksınız. Çünkü hem yoldan çıktınız, hem de yoldan çıkardınız.
أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا “Bizi ona siz sevk ettiniz.”
Bizi aldatarak ve teşvikte bulunarak kendi yapmış olduğunuz yanlış inançlar ve çirkin amellere siz sevk ettiniz.
فَبِئْسَ الْقَرَارُ “Orası ne kötü durak yeridir!”
Cehennem ne kötü bir yerleşim yeridir.
61- قَالُوا “Dediler:”
Etba’ durumunda olanlar şunu da söylediler:
رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ “Ey Rabbimiz! Buraya girmemize kim sebep olduysa, ateşte onun azabını bir kat daha artır.”
Bu, mevcut azabına bir kat daha azap verilmesini istemek olduğundan “Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanetle rahmetinden kov.” (Ahzab, 68) gibi olur.
62- وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَى رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ “Ve dediler: Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?”
Bunu söyleyen, küfrün önderleridir. Dünyada iken kendilerini seviyesiz gördükleri ve dalga geçtikleri fakir Müslümanları cehennemde göremeyince böyle söylemişlerdir.
63- أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا “Onlarla dalga geçerdik!”
أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ “Yoksa gözden mi kayboldular?”
Sanki şöyle demişlerdir: Onlar burada değiller mi, yoksa gözlerimiz onları görmedi mi?”
Ayette, küfrün liderlerinin gariban Müslümanları seviyesiz görmeleri ve onlarla dalga geçmelerinin, basar ve basiretlerinin azlığı sebebiyle kendi düşkünlüklerinden olduğuna bir delâlet vardır.
64- إِنَّ ذَلِكَ لَحَقٌّ “Şüphesiz bu, kesin bir gerçektir.”
Hikâyelerini anlattığımız kimselerin bu hâli, gerçeğin ta kendisidir, mutlaka bundan konuşulması gerekir.
Sonra da bundan muradın ne olduğunu şöyle açıkladı:
تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ “Cehennem ehlinin birbirleriyle çekişmesi.”
65- قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ “De ki: Ben ancak bir uyarıcıyım.”
Ey Peygamber! De ki: Ben ancak Allahın azabıyla uyaran biriyim.
وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ “Vahid - Kahhar olan Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.”O Vâhid’dir, zâtında ortağı ve kesreti (çokluğu) kabul etmez.
Kahhar’dır, kahrını dilediği her şeyi yapmaya kâdirdir.
66- رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Azîz- Ğaffar’dır.”
O, Azîz’dir, cezalandırdığında asla mağlup olmaz.
Ğaffar’dır, yani affedicidir, dilediğinin dilediği günahını bağışlar.
Bu vasıfları ifadede,
-Hem tevhidin anlatılması,
-Hem tevhid ehline vaat, hem de müşriklere tehdit vardır.
İki ayette geçen dört ilâhî isimden (Vahid, Kahhar, Azîz ve Ğaffar) üçünün ilâhî cezayı hatırlatan isimler olması, konunun özellikle müşrikleri uyarmak sadedinde olmasındandır.
[1> Döşek, istirahat içindir. Ama, bunların ateşten döşekleri istirahat için değil, azap için olacaktır.