285. DERS (Ahzab Suresi, 53 - 62) Adab-ı Muaşeret Ve Tesettür

 

53- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ “Ey iman edenler! Yemek için izin verilmesi dışında, Peygamberin evlerine girmeyin, (erken gelip) yemeğin hazırlanmasını beklemeyin.”

وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا “Fakat çağırıldığınız vakit girin.”

فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانتَشِرُوا “Yemeği yediğinizde de dağılın.”

Ayet, Hz. Peygamberin evinde yemek vakitlerini gözleyen ve yemek vakti geldiğinde girip oturan bazı kimseler ve emsaline hitap etmektedir. Hüküm olarak da onlara özel bir hüküm getirir. Yoksa hiç kimse için yemeğe çağrılmadan Hz. Peygamberin evine gitmesi ve yemekten sonra da orada kalması caiz olmazdı.

وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ “Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin.”

Aranızda konuşmak veya Hz. Peygamberin hane halkıyla konuşmak için de girmeyin.

إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنكُمْ “Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden haya ediyordu.”

Bu şekilde olur olmaz vakitte evine girilmesi ve lüzumsuz şeylerle meşgul edilmesi, vahyin nazil olduğu Hz. Peygambere ve O’nun hane halkına sıkıntı verir. Sizi sözüyle dışarı çıkarmaktan utanır.

وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ “Fakat Allah gerçeği söylemekten haya etmez.”

Yani, sizin üstte belirtilen durumlarda Peygamberin evinden çıkartılmanız haktır, dolayısı ile haya sebebiyle bunun terk edilmemesi gerekir. Nitekim Allah da terk etmemiş, çıkmanızı size emretmiştir.

وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاء حِجَابٍ “Hem O’nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun.”

Sebeb-i Nüzûl

Rivayete göre, Hz. Ömer Hz. Peygambere “Ya rasûlallah, sizin yanınıza iyi insan da, kötü insan da girip çıkıyor. Keşke “mü’minlerin anneleri” olan eşlerinize hicabı emretseniz” demişti. Bunun üzerine ayet nazil oldu.

Denildi ki: Hz. Peygamber (asm) bazı ashabıyla yemek yerken, adamın birinin eli Hz. Aişenin eline değmişti. Hz. Peygamber bundan hoşlanmadı, bu münasebetle ayet nazil oldu.

ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ “Böyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz ve hem de onların kalpleri için daha temizdir.”

Nefsanî ve şeytanî hatıra gelebilen şeylere karşı böyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha hayırlıdır.

وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ “Hem sizin Rasûlullah’a eziyet etmeye hakkınız yoktur.”

وَلَا أَن تَنكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِن بَعْدِهِ أَبَدًا “Ondan sonra ebediyyen hanımlarını nikâh etmeye de (hakkınız yoktur).”

O’nun vefatından veya boşamasından sonra, O’nun hanımlarından biriyle evlenmeniz ebedi olarak size haramdır.

Ayetin hükmü, Hz. Peygamberin evlenip ilişkiye girdiği hanımlarıyla ilgilidir. Rivayete göre Eş’as Bin Kays, Hz. Peygamberin kendisiyle evlendiği, ama isteği üzere boşadığı kadınla Hz. Ömer devrinde evlendi. Hz. Ömer recm hükmü uygulamak istedi. Hz. Peygamberin cinsel beraberlik olmadan kadını boşadığı bildirilince evliliklerine engel olmadı.

إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمًا “Çünkü bu, Allah katında sizin için çok büyüktür.”

Yani, O’na ezâ etmeniz ve hanımlarıyla evlenmeniz, Allah katında çok büyük bir günahtır.

Bunda, Allah tarafından rasûlüne bir tazim, ayrıca hayatında ve vefat hâlinde hürmetine bir icap vardır. Bundan dolayı, bu konuda şiddetli vaîdde bulunup şöyle buyurdu:

 

54- إِن تُبْدُوا شَيْئًا أَوْ تُخْفُوهُ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا “Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de, şüphe yok ki Allah her şeyi bilmektedir.”

Onları nikâhınız altına almak gibi bir şeyi dilinizle söylerseniz veya bunu kalbinizden geçirirseniz, her şeyi bilen Allah bunu da bilir ve bunun karşılığını size verir.

Asıl maksada delalet etmekle beraber, bu şekilde genel ifade edilmesinde ziyadesiyle korkutmak ve vaîdde mübalağada bulunmak vardır.

 

55- لَّا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِي آبَائِهِنَّ وَلَا أَبْنَائِهِنَّ وَلَا إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاء إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاء أَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ “Peygamber hanımları için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur.”

Bunlar, Hz. Peygamberin hanımlarına emredilen hicap hususunda istisna edilenlerdir.

Sebeb-i Nüzûl

Rivayete göre hicap ayeti indiğinde Hz. Peygamberin hanımlarının babaları ve akrabaları “bizde mi hicap arkasından onlarla konuşacağız?” demeleri üzerine ayet nazil oldu.

Ayette amca ve dayının geçmemesi, bunların bir nevi baba yerinden de olmasındandır. Nitekim şu ayette böyle olduğunu görürüz: “Onlar da şöyle dediler: Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan bir tek ilâha ibadet edeceğiz.” (Bakara, 133)[1>

Ayette geçen “kendi kadınları” ifadesinden murat, “mü’min kadınlardır.”

“Sahip oldukları köleler” ifadesinden murat, erkek ve kadın kölelerdir.

Denildi ki: Sadece kadın kölelerdir.

Bunun açıklaması Nur sûresinde geçmişti.

وَاتَّقِينَ اللَّهَ (Ey Peygamber hanımları) Allah’tan korkun.”

Size emrettiğim şeylerde Allahtan korkun.

إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا “Çünkü Allah her şeye şahittir.”

Hiçbir şey O’na gizli değildir.

 

56- إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ederler.”O’nun şerefinin izharına ve şanının tazimine özen gösterirler.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا “Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm edin.”Siz de aynı şekilde buna özen gösterin. Çünkü böyle yapmaya siz çok daha evlâsınız. Ve “Allahümme salli alâ Muhammed” (“Allahım, Muhammede rahmet et”) deyin.

Ve O’na “Esselâmü aleyke eyyühen –nebî” (Ey Peygamber, Allahın selâmı üzerine olsun) deyin.

Denildi ki: Selâmdan murat, O’nun emirlerine boyun eğmektir.

Ayet, Hz. Peygambere salât u selâm etmenin vücubuna delâlet eder.

Denildi ki: Her ne zaman Hz. Peygamberin zikri geçse, O’na salâvat getirmek vacibtir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Yanında benim adım anıldığı hâlde bana salâvat getirmeyenin burnu yere sürtülsün.”

“Yanında benim adım anıldığı hâlde bana salâvat getirmeyen ateşe girsin. Allah onu rahmetinden uzak kılsın”

Başkasına da salâvat getirmek, Hz. Peygambere tebaiyetle caiz olur.[2> Müstakil olarak ise, mekruhtur.[3> Çünkü, örfte salât u selâm Hz. Peygambere için bir şiar olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Hz. Peygamberin adı geçtikten sonra “azze ve celle” denilmez. Her ne kadar Hz. Peygamber azîz ve celil ise de…[4>

 

57- إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ “Şüphesiz ki Allah, Allah ve Rasûlü’ne eziyet verenlere, dünya ve ahirette lânet etmiştir.”

Lanetlenen bu kimseler, Allah ve Rasûlünün hoşlanmayacağı küfür ve günahları işleyenlerdir.

Veya bundan murat “Uhud harbinde Hz. Peygamberin dişini kırarak ve O’nun hakkında “şair, mecnun” gibi iftiralar ederek O’nu üzenler” manasıdır. Bu durumda “Allah” lafzının zikri, tazim içindir.Lafzın iki manaya ıtlakını caiz görenler, ayeti iki mana ile de tefsir etmişlerdir.

Allahın lanet etmesi, onları rahmetinden uzak kılmasıdır.

وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُّهِينًا “Onlara aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.”

 

58- وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُّبِينًا “Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.”

“Eziyet edenler” ifadesinden murat, “eza vermeyi gerektiren bir cürüm olmadan, haksız yere erkek ve kadın mü’minlere eza verenler” manasıdır.

Sebeb-i Nüzûl

Denildi ki, ayet Hz. Aliye eza eden münafıklar hakkında indi.

Denildi ki: Hz. Aiyeşe iftira edenler hakkında indi.

Denildi ki: Ayet, namuslu kadınların peşinden giden zinakâr erkekler hakkında nazil oldu.

 

 59- يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, cilbablarını (dış elbiselerini) üzerlerine örtsünler.”

Onlara söyle, bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında başlarını ve bedenlerini dış örtüleriyle örtsünler.

ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ “Bu, onların tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır.”

Bu şekilde örtünmeleri, kendilerinin cariyelerden ve hafif meşrep kadınlardan ayrılması için daha uygundur.

O zaman, kendilerine şüpheyle bakılmaz, ezaya maruz kalmazlar.

وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا “Bununla beraber Allah Ğafur’dur – Rahîm’dir.”

Allah, onların daha önceki hâllerini affeder. O, kullarına merhamet eder.

Öyle ki, en ince maslahatlarına varıncaya kadar, onların yararına olan şeyleri gözetir.

 

60- لَئِن لَّمْ يَنتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَدِينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ “Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalplerinde bir hastalık olanlar ve Medine’de dedikodu yapanlar, bu yaptıklarına son vermezlerse, mutlaka seni onlara musallat ederiz.”

Ayette bahsedilenler,

-Münafıklar,

-Kalbinde iman za’fiyeti ve bu konuda sebatsızlık olanlar,

-Veya dinde sarsıntı geçirmelerinden dolayı kalbinde kötü duygular besleyenler, Müslümanların seriyyeleri hakkında haber yaymak gibi kötü ve yalan haber yayanlardır.

İşte bunlar bu yaptıklarına son vermezlerse, Sana onlarla savaşmanı ve sürgüne göndermeni veya onları sürgün talebine mecbur kılacak şeyler yapmanı emrederiz.

ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فِيهَا إِلَّا قَلِيلًا “Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar.”

Ayetteki “sonra” ifadesi, onların sürgüne gönderilmesi ve Hz. Peygamberin komşuluğundan ayrı kalmalarının, başlarına gelen musibetten daha büyük olduğuna delâlet etmek içindir.

“Az bir zamandan fazla komşu kalamazlar.”

Bundan murat, onların ancak çok az bir zaman Medinede veya komşuluğunda kalabilmeleridir.

 

61- مَلْعُونِينَ “Melun olarak.”

أَيْنَمَا ثُقِفُوا أُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتِيلًا “Nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve öldürülürler.”

Yani, Senin komşuluğunda ancak lanetli bir şekilde kalırlar ve nerede görülürlerse öldürülürler.

 

62- سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ “Allah’ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu budur.”Yani, Allah geçmiş ümmetlerde böyle ceza vermeyi bir prensip edinmiştir: Peygambere karşı münafıkane hareket eden ve kötü ve yalan haberlerle O’nu zayıflatmaya çalışanlar öldürülecektir.

وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا “Ve sen Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.”

Çünkü Allah kendisi değiştirmez, başkasının da değiştirmeye gücü yetmez.


[1> Hz. Yakub, vefatına yakın oğullarına “benden sonra neye ibadet edeceksiniz?” diye sorduğunda böyle cevap vermişler, Hz. İsmail aslında amcaları iken, Onu da ataları arasında saymışlardı

[2> Mesela, “Hz. Muhammed ve Ebubekir” denildikten sonra “Allah ikisine de salât etsin” denilebilir.

[3> Mesela, “Ebubekir” dedikten sonra “Allah O’na salât etsin” denilmez.

[4> “Azze ve celle”, “Azizdir, celildir” anlamında olup Allah lafza-ı celâlinden sonra söylenir. Allahın şiarını Peygamberi için kullanmak uygun olmadığı gibi, Peygamberin şiarı olan salât u selamı başkaları için kullanmak da uygun değildir.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
33. Ahzab
Gönderi tarihi: 15-04-2014
1,678 kez okundu
Block title
Block content