26. DERS (Bakara Suresi, 221 - 225) Evlilik Meseleleri

221 -  وَلاَ تَنكِحُواْ الْمُشْرِكَاتِ حَتَّى يُؤْمِنَّ “İman etmedikleri sürece müşrik kadınlarla evlenmeyin.”

 

“Müşrik kadınlar” ifadesi ehl-i kitap kadınları da içine alır. Çünkü ehl-i kitap, “Yahudiler, “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğludur” dediler.”

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler.” (Tevbe, 30-31) ayetlerinde nazara verildiği gibi, müşriktirler. Lakin (Maide, 5) “…(Ehl-i kitab’tan) muhsanat olan kadınlar da, kendilerine mehirlerini vermeniz, onlarla evlenip zina etmemeniz ve gizli dost tutmamanız kaydıyla size helâldir” ayeti ehl-i kitap kadınlarla evliliğin caiz olduğunu beyanla hükmü tahsis etti.

Sebeb-i Nüzûl

Rivayete göre Hz. Peygamber (asm) Mekkede bulunan bazı Müslümanları çıkarması için Mirsed’i Mekkeye gönderdi. Mirsed’in orada cahiliye döneminde iken sevdiği Anak isimli bir kız vardı. Anak, Mirsedin yanına geldi, yalnız kalmak istedi. Mirsed, “ben Müslümanım, böyle başbaşa kalamayız” dedi.

Bunun üzerine Anak, “öyleyse benimle evlenir misin?” diye sordu. Mirsed “evet, ama peygambere sormam gerekir” dedi. Hz. Peygambere sorunca, üstteki ayet nâzil oldu.

 

وَلأَمَةٌ مُّؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ “Mü’min bir cariye, -sizin hoşunuza gitse bile- müşrik bir kadından daha hayırlıdır.”

Hür veya köle bir mü’min kadın, bir müşrik kadından daha hayırlıdır.

Ayetin metnindeki “eme”, “köle kadın” anlamında olmakla beraber, hüküm hür- mü’min kadınları da evleviyetle içine alır. Zaten bütün insanlar bir yönüyle Allahın kölesi hükmündedir.

 

وَلاَ تُنكِحُواْ الْمُشِرِكِينَ حَتَّى يُؤْمِنُواْ “İman etmedikleri sürece, müşrik erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin.”

 

وَلَعَبْدٌ مُّؤْمِنٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ “Mü’min bir köle -sizin hoşunuza gitse bile- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır.”

Ayet, genel bir ifade ile gelmiştir, hükmü geneldir.

 

أُوْلَئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ “İşte onlar ateşe davet ederler.”

“İşte onlar” derken, müşrik kadın ve erkeklere işaret edilmiştir. Bunlar, cehennem ateşini netice verecek küfre çağırırlar. Dolayısıyla bunlarla beraber olmak ve akrabalık bağı kurmak mü’minlere yakışmaz.

 

يَدْعُوَ إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ “Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor.”

“İzni ile” derken,

-Allahın tevfiki ve kolaylaştırması,

-Veya kaza ve iradesi anlaşılabilir.

وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ   “ Ve âyetlerini insanlara açıklıyor, umulur ki öğüt alırlar.”

 

222-  وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ “Sana kadınların ay başı halinden soruyorlar.”

 

Sebeb-i Nüzûl

Cahiliye ehli (İslam öncesi Arablar), Yahudî ve Mecusilerin yaptığı gibi hayızlı kadınla beraber yatmıyor, beraber yemek yemiyorlardı. Bu durum Ebu’d-Dehdah’ın bir grup sahabe içinde onların durumunu sormasına kadar devam etti. Bu sual üzerine, ayet nâzil oldu.

Buraya kadarki ayetlerde ardı ardına “Sana soruyorlar” şeklinde altı ayet vardır. Bunlardan ilk üçünde atıf vav’ı yoktur, sonrakilerde ise vardır. Belki de bu, ilk üç soru farklı vakitlerde, son üç soru ise bir vakitte sorulmasındandır. Böyle olunca atıf vav’ı ile bunlar birbirine bağlanmıştır.

 

قُلْ هُوَ أَذًى “De ki: O bir ezadır (rahatsızlıktır).”

Hayız, nahoş, eza verici bir şeydir, uzaklaştırıcı bir özellik gösterir.

فَاعْتَزِلُواْ النِّسَاء فِي الْمَحِيضِ “Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan uzak durun.”

 

Öyleyse, hayız hallerinde iken onlarla cinsel ilişkiye girmeyiniz. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Size emredilen, hayız hallerinde cinsel ilişkiye girmemektir. Yoksa acemlerin yaptığı gibi, onları evlerden çıkarmak değildir.”

 

Ayette hayızın eza verici olduğu nazara verildikten sonra, onlarla cinsel beraberliğin yasaklanması atıf harflerinden (fe) ile yapıldı. Bu ise, hükmün illetini hissettirmektir.

وَلاَ تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّىَ يَطْهُرْنَ “Ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.”

Ayetin bu kısmı, hükmü te’kid ve hududunu beyandır.

 

فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللّهُ “Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın.”

Ayetten, onlarla beraberlik için yıkanmaları gerektiği anlaşılır. Ebu Hanife, hayızdan kurtulduklarında yıkanmadan da beraber olunabileceğini söyler.

  إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ  “Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri de sever.”

Şüphesiz Allah günahlardan tevbe edenleri ve hayızlı kadınla ilişkiye girmek ve ters yönden ilişkiye girmek gibi çirkin işlerden uzak kalan temiz insanları sever.

 

223- نِسَآؤُكُمْ حَرْثٌ لَّكُمْ  “Kadınlarınız, sizin için bir tarladır.”

 

Ayet, tarlaya bırakılan tohumların sünbüllenmesi misali, kadının rahminin de doğacak çocuk için bir tarla gibi olduğunu teşbih yoluyla ifade eder.

 

فَأْتُواْ حَرْثَكُمْ أَنَّى شِئْتُمْ  “O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın.”

Ayetin bu kısmı, bir önceki ayette yer alan “Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın” ifadesini beyan gibidir.

 

وَقَدِّمُواْ لأَنفُسِكُمْ “Ve kendiniz için hazırlık yapın.”

Sizin için sevap olarak biriktirilecek şeyleri, önden gönderin.

Bundan murat, çocuk talebinde ön hazırlık veya cinsel ilişki öncesi Besmeleye işaret de olabilir.

 

وَاتَّقُواْ اللّهَ “Allah’tan korkun.”

Günahlardan kaçınarak Allahtan korkun.

وَاعْلَمُواْ أَنَّكُم مُّلاَقُوهُ  “Ve bilin ki O’na mülaki olacaksınız.”

Öyleyse, ilerde sizi mahcup etmeyecek işler yapın.

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ “Mü’minleri müjdele!”

Kâmil mü’minleri ikrama mazhariyet ve daimî nimetlerle müjdele.

 

224-  وَلاَ تَجْعَلُواْ اللّهَ عُرْضَةً لِّأَيْمَانِكُمْ أَن تَبَرُّواْ وَتَتَّقُواْ وَتُصْلِحُواْ بَيْنَ النَّاسِ “İyilik etmek, takvaya sarılmak ve insanlar arasını ıslah etmek hususunda Allah’ı yeminlerinize siper yapmayın.”

 

Mistah, ifk olayında Hz. Aişeye iftira atmıştı.[1>  Hâlbuki Hz. Ebubekir kendisine maddi yardımda bulunuyordu. Hz. Ebubekirin artık ona bir şey vermeyeceği hususunda yemin etmesi üzerine, ayet nazil oldu.

Veya Abdullah Bin Raveha, eniştesi Beşîr Bin Numanla konuşmayacağı ve onunla kız kardeşinin arasını düzeltmeyeceği hususunda yemin etti. Bu münasebetle ayet nazil oldu.

Ayetin manası: “Hayırlı şeylerle alakalı olarak yaptığınız yeminlere Allahı bir siper/ engel yapmayın” demektir.

Hz. Peygamber İbnu Semure’ye şöyle der: “Bir şeye yemin edip, ama yemin ettiğinden başkasını yapmak daha hayırlı ise, o işi yap, yeminin için de kefaret ver.”

Ayete “iyi biri olmanız, takvaya erişmeniz ve insanlar arasını düzeltmeniz için, sıkça yemin ederek Allahı engel yapmayın” şeklinde de mana verilebilir. Nitekim böyle bir manaya “Yemin edip duran aşağılık kimseye itaat etme!” (Kalem, 10) ayetinde işaret edilmekte, çokça yemin eden kınanmaktadır. Çünkü çokça yemin eden Allaha karşı gelmede de cesur olur. Böyle olunca iyi, müttaki ve insanlar arasını düzelten güvenilir biri olamaz.

 

وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ  “Allah, Semi’dir - Alîm’dir.”

Allah yeminlerinizi işitir, niyetlerinizi bilir.

 

225-   لاَّ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِيَ أَيْمَانِكُمْ   “Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz.”

 

Ayette, “vallahi evet, vallahi yapmam” gibi sırf te’kid için dil alışkanlığı olarak söylenen ifadelerin tam anlamıyla yemin sayılmadığı anlatılmıştır. (Buna yemin-i lağv denilir.)

 

وَلَكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ   “Fakat kalplerinizin kazandığından (bile bile yaptığınız yeminlerden) sizi sorumlu tutar.”

Yani, Allah yemin kasdı olmaksızın yemin tarzında söylediklerinizi ukubet ve kefaretle cezalandırmaz. Lakin doğrudan yemin kasdıyla söylediklerinizi bunların her ikisi veya biriyle cezalandırır.

Ebu Hanifeye göre yemin-i lağv, kişinin yanlış zan üzere yemin etmesidir. Yani “Allah, hata ile yapmış olduğunuz yeminlerde sizi cezalandırmaz. Lakin bile bile yalan yere yemin etmenizi cezalandırır.”

 

وَاللّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ     “Allah, Ğafur – Halîm’dir.”

Allah Ğafur’dur, yemin-i lağvı cezalandırmaz. Halîm’dir, ciddi olarak yapılan yeminde de hemen ceza vermez, tevbe için fırsat tanır.

 


[1> Bu olay, ayrıntılı bir şekilde Nur sûresi 11-20 ayetlerinde anlatılmaktadır.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
2. Bakara
Gönderi tarihi: 14-01-2011
12,967 kez okundu