218. DERS (Hac Suresi, 1 - 10) Kıyametin Dehşeti

1- يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının!”

إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ “Çünkü kıyamet depremi çok büyük birşeydir.”

Kıyamet depremi, bütün her şeyi harekete geçirmesiyle çok müthiş bir şeydir.

Denildi ki: “Kıyamet depremi”nden murat, güneş batıdan doğmadan az zaman önce meydana gelecek bir depremdir. Bunun kıyamete nisbeti, onun alâmetlerinden olduğu cihetledir.

Cenab-ı Hak, insanlara emrettiği takva’ya illet olarak kıyametin dehşetini gösterdi. Ta ki akıllarıyla onu tasavvur etsinler ve takva zırhı dışında bir şeyin onları emin kılmayacağını bilsinler. Takvaya sarılarak kendilerini korumaya çalışsınlar.

 

 2- يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ “Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer.”Ayet, kıyametin dehşetini tasvir eder.

Öyle dehşetlidir ki, süt emziren anneler, emzirdiğinden vazgeçer.

عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا “Ve her hamile dişi, karnındakini düşürür.”

وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُم بِسُكَارَى “Ve insanları sarhoş görürsün,hâlbuki sarhoş değillerdir.”İnsanları sarhoş gibi görürsün, hâlbuki gerçekte sarhoş değillerdir.

وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ “Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir.”

İşte bu şiddetli azabın dehşeti onların akıllarını uçurmuş, temyiz güçlerini ortadan kaldırmıştır.

 

3- وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ “İnsanlardan bazıları bir ilme dayanmadan Allah hakkında mücadeleye girer.”

Sebeb-i Nüzûl

Nadr Bin Haris hakkında indi. Cedelci biri idi.

-“Melekler Allahın kızlarıdır.”

-“Kur’an, öncekilerin masallarıdır.”

-“Öldükten sonra dirilmek yoktur” gibi iddialarda bulunuyordu.

Ayet, her ne kadar onun münasebetiyle inmişse de, hem onu, hem de emsalini içine alır.

وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَّرِيدٍ “Ve her azılı şeytanın ardına düşer.”

Böyleleri mücadele ederken veya bütün hâllerinde şeytana uyar.

 

4- كُتِبَ عَلَيْهِ “Şeytan hakkında şöyle hüküm verilmiştir:”

أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ “Her kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve dehşetli ateş azabına sevk eder.”

Ona tâbi olanı yoldan çıkarmak onun işidir. Çünkü fıtratı böyledir.

Şeytan, cehennem ateşini netice verecek şeylere sevk etmekle bunu gerçekleştirir.

 

 5- يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ “Ey insanlar! Eğer öldükten  sonra dirilmekten şüphede iseniz (bilin ki):”Öldükten sonra dirilmenin imkânından ve mukadder olmasından bir şüphe içindeyseniz, şuna dikkat edin:

فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ “Size beyan etmek için biz sizi topraktan, sonra nutfeden sonra bir alakadan, sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yarattık.”

O zaman ilk yaratılışınıza bakın. Bu bakış sizi yaratanın biz olduğu hususunda şüphenizi ortadan kaldırır.

İnsanın topraktan yaratılışı,

-Hz. Âdemin doğrudan topraktan yaratılması

-Veya meninin topraktan meydana gelen gıdalardan yaratılması yönüyledir.

Alaka, camid kan parçası,

Mudğa, bir çiğnem et parçasıdır.

“Yapısı belli belirsiz bir et parçası.”

Bundan murat;

-Noksan ve ayıbı olmadan düzgün yaratılanla, düzgün olmayan,

-Tam olanla, düşük olan,

-Şekil verilenle, verilmeyen gibi durumlardır.

İnsanın bu şekilde merhale merhale yaratılması,

-Allahın kudretini ve hikmetini göstermek,

-Bir defa değişme, bozulma ve meydana gelmeyi kabul edenin, ikinci defa kabul etmesi gerektiğini ortaya koymak,

-Birinci defa değiştirmeye ve şekillendirmeye kadir olanın, ikinci defa aynısını yapmaya elbette gücü yettiğini bildirmek içindir.

Ayette “size beyan etmek için” denilip neyin beyan edildiğinin söylenmemesi, bu fiilleri yapan Zâtın, sayılamayacak şekilde kudretini ve hikmetini ortaya koyduğunu gösterir.

وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاء إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى “Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız.”

“Belli süre”den maksat, doğumdur. Bu ise, en az süresi altı ay, en fazlası dört senedir.

ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا “Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız.”

İnsanların tedrici olarak yaratılmasının iki maksadı nazara verilmiştir:

1-İlahî kudretin bu şekilde gösterilmesi.

2-Doğuma kadar rahimlerde kalmaları, sonra da büyüyüp mükellefiyet çağına gelmeleri.

ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ “Sonra olgunluk çağına erişirsiniz.”

Sonra insan kuvvet ve akılda kemâlini bulur.

وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى “Bununla beraber kiminiz vefat ettirilir.”

Bir kısmınız bu döneme geldiğinde veya daha evvelinde ölür.

وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا “Kiminiz de bir ilimden sonra hiçbir şey bilmemek üzere, ömrün en fena zamanına ulaştırılır.”

Ömrün en fena zamanı (erzeli- ömür)den murat, yaşlılık dönemidir.

Bu yaşlılık döneminde kişi âdeta çocukluk dönemindeki hâline döner. Aklı noksan, anlayışı az olur. Yaptığını unutur, tanıdığını tanımaz hâle gelir.

Ayet, yeniden yaratılış için ikinci bir delildir. İnsan, ömrünün seneleri içinde, ilâhî tasarrufla böyle birbirinden farklı, hatta birbirine zıd hâllere maruz kalmaktadır. Bunlara kâdir olan Zât, elbette benzerlerini yapmaya da kadirdir.

وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً “Bir de yeryüzünü kupkuru görürsün.”

فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ “Fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.”

Bu da, öldükten sonra dirilmeye üçüncü bir delildir. Gayet açık ve gözler önünde olmasından dolayı, Allahu Teâlâ bunu Kitabında mükerrer bir şekilde nazara vermiştir.,

 

6- ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ “İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır.”

Bununla, üstteki ayetlerde nazara verilen

-İnsanın çeşitli tavırlarda yaratılması ve birbirine zıd hâllerde çevrilmesi,

-Arzın ölümünden sonra diriltilmesine işaret edilmiştir.

İşte bunlar, Cenab-ı Hakkın bizzat vacibu’l- vücud olması ve eşyanın onunla vücut bulmasındandır.

وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى “Ve şüphesiz ölüleri O diriltir.”

İşte bunlar, O’nun ölüleri diriltmeye kâdir olduğunu gösterir. Yoksa ölü nutfeler ve ölü arz hayat bulmaz, canlanmazdı.

وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Ve şüphesiz O her şeye kadirdir.”

Çünkü O’nun kudreti kendi Zâtındandır. Her şeye nisbeti eşittir. Mademki bilmüşahede O’nun bazı ölüleri diriltmeye kudreti görülmektedir. Buradan, O’nun bütün ölüleri diriltmeye kâdir olduğuna hükmedilir.

 

7- وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا “Ve kıyamet muhakkak gelecektir, bunda bir şüphe yoktur.”

Çünkü bir şeyin değişmesi, bütün bütün değişmesinin öncülerinden ve habercilerindendir.

وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ “Ve şüphesiz Allah kabirlerde olanları diriltecektir.”

Allah bunu vaat etmiştir, elbette vaadini yerine getirecektir.

 

8- وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ “İnsanlardan bazıları bir ilme dayanmadan Allah hakkında mücadeleye girer.”

Aynı ifade, bu sûrenin üçüncü ayetinde geçmişti. Burada tekrar edilmesi, te’kid içindir.

وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ “Ayrıca bir delile ve aydınlatıcı bir kitaba da dayanmaz.”

Bu kimse, bu mücadelesinde ne bir istidlâle dayanır, ne de aydınlatıcı bir vahye.

Üçüncü ayette nazara verilen mukalled, burada nazara verilen ise mukallid hakkında olabilir.[1>Ayette geçen “bir ilme dayanmadan” ibaresindeki ilimden murat, fıtrî ilimdir. Devamında nazara verilen hidayet (rehber) ve Kitabın buna atfının sahih olması için, böyle değerlendirmek gerekir.

 

 9- ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ “Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayarak (böyle yapar.)

Ayet metnindeki “saniye ıtfihi” “yanını bükmek” demektir. Bundan murat kibirlenmektir veya hakkı küçümseyerek ondan yüz çevirmektir.

Onun bu mücadelesi, Allah yolundan saptırmak içindir.

Kişi, hidayete yönelmekle onu elde edebilir. Ama kibirlenmesi ve hakkı küçümsemesi kendisini hidayetten alıkor, dalalete sevk eder.

لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ “Ona dünyada bir rezillik vardır.”

Sebeb-i nüzulü açısından bakıldığında, Nadr Bin Haris Bedir günü zillete maruz olmuştur.

وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ “Kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.”

Ahirette de yakıcı ateşle cezasını çekecektir.

 

10- ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ “Bunlar, senin ellerinle kazandıkların yüzündendir.”

Kıyamet günü kendisine şöyle denilir: Bu zillet ve azap verme, kendi işlemiş olduğun küfür ve günahlar sebebiyledir.

وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ “Ve şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir.”

Allah kimseye zulmetmez, ancak yaptıklarının karşılığını onlara verir.


[1>Yani Allah hakkında bir ilme dayanmadan mücadeleye girişenlerin bir kısmı önder tabakadır, taklid edilir. Bir kısmı da başkalarını takliden böyle bir mücadelenin içinde yer alırlar

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
22. Hac
Gönderi tarihi: 14-04-2014
1,593 kez okundu
Block title
Block content