21. DERS (Bakara Suresi, 190 - 195) Allah Yolunda Savaş

190-وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ “Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın.”

 

İ’lay-ı kelimetullah ve Allahın dinini aziz kılmak için savaşın.[1>

Denildi ki: “Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın” hükmü, “Onların sizinle topyekûn savaşması gibi, siz de müşriklerle topyekûn savaşın.” (Tevbe, 36) ayetinden önce indi.

Bunun manası “sizinle savaşanlarla siz de savaşın, ama yaşlı, çocuk, ruhban ve kadın gibi savaşmayanlarla savaşmayın” olabilir.

Ayrıca bundan “bütün kâfirlerle savaşın” manası da anlaşılabilir. Çünkü onlar mü’minlerle zaten savaş halindedirler.

 

Sebeb-i Nüzûl

Birinci manayı şu rivayet teyid eder: Müşrikler Hudeybiye senesi Hz. Peygamberi ve Müslümanları Mekke’ye umre için girmekten engellediler. Hz. Peygamber de gelecek yıl üç günlüğüne Mekke’ye girmeyi serbest bırakmaları karşılığında barış imzaladı. Diğer yıl umrenin kazası için dönüldü. Müslümanlar haremde veya haram ayda kendilerine bir saldırı olursa karşılık vermenin haram olmasından korktular. Bu münasebetle, üstteki ayet nazil oldu.

 وَلاَ تَعْتَدُواْ “Fakat haddi aşmayın.”

Savaşta haddi aşmak şu gibi tarzlarda olur:

-Savaşı başlatan taraf olmak.

-Ortada barış anlaşması varken saldırmak.

-Baskın düzenlemek.

-Savaş esnasında düşmanın burnunu, kulağını kesmek tarzında taşkınlıklar.

-Öldürülmesi yasak olanları öldürmek.

 

إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبِّ الْمُعْتَدِينَ “Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.”

 

“Allahın sevmemesi”, “Allah onlara hayır murat etmez” demektir.

 

191-وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ “Onları nerede yakalarsanız öldürün.”

وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ “Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.”

Bu, Mekkenin fethinde yapılmıştır. Teslim olmayanlar Mekkeden çıkarılmıştır.

وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ “Fitne, öldürmeden daha şiddetlidir.”

Vatanından çıkarılmak gibi insanı mihnete atan durumlar, etkisinin devamlı olması ve nefse daima elem vermesiyle, öldürmekten daha zor durumlardır.

Şu manaya da dikkat çekilmiştir: O mübarek Ka’be çevresinde yaşamakla beraber Allaha şirk koşmaları ve sizi oraya girmekten alıkoymaları, sizin orada onları öldürmenizden daha kötü bir durumdur.[2>

 

وَلاَ تُقَاتِلُوهُمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتَّى يُقَاتِلُوكُمْ فِيهِ “Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın.”

 

Mescid-i Haram dahilinde savaşı başlatan siz olmayın, oranın hürmetini ihlal etmeyin.

فَإِن قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْ “Sizinle savaşırlarsa onları öldürün.”

Oranın hürmetini ihlal edip savaşı onlar başlatmışlarsa, onlarla savaşın, “acaba caiz mi?” demeyin.

كَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَ “Kâfirlerin cezası işte böyledir.”

 

192- فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah Ğafur – Rahîm’dir.”

Savaşa ve küfre son verirlerse, Allah onların eski hallerini bağışlar, kendilerine merhamet eder.

 

193- وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلّهِ “Bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.”

 

Şirk kalmayıncaya, din tümüyle Allahın olup şeytanın dinde bir nasibi olmayıncaya kadar onlarla savaşın.

 

فَإِنِ انتَهَواْ فَلاَ عُدْوَانَ إِلاَّ عَلَى الظَّالِمِينَ “Vazgeçerlerse, saldırı ancak zalimlere karşıdır.”

Eğer şirke son verirlerse, bunlara saldırmayın. Çünkü, sert davranmak ancak zalim olana karşı güzel olur.

Ayette “onlar” demek yerine “zalimler” şeklinde ifade edilmesi, onlara yapılması gereken sert muamelenin illetini gösterir.

Zulmün cezasının ayette “udvan” olarak ifade edilmesi, müşakele üslûbudur. Şu ayette de benzeri bir durum görürüz:

“O hâlde kim size haddi aşarsa (saldırırsa), siz de size yaptığının aynıyla ona haddi aşın (saldırın.)(Bakara, 194)

Ayette şu mana da olabilir: Şirke son verenlere saldırırsanız, zâlimlerden olursunuz ve durum aleyhinize döner.

194-  الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ “Haram ay, haram aya karşılıktır.”

 

Sebeb-i Nüzûl

Hudeybiye senesinde müşrikler onlarla Zilkade ayında savaşmıştı. Müslümanların kaza umresi için çıkmaları da aynı aya rastladı. Haram aylardan olduğu için onlarla savaşmaktan hoşlanmadılar. Bununla kendilerine şu mesaj verildi: “Bu ay, öteki aya mukabildir, hürmetinin çiğnenmesi de diğerine mukabil olacaktır, dolayısı ile aldırmayın!"[3>

وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ “Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir.”

Korunması gereken her hürmette kısas vardır. Onlar haram ayın hürmetini çiğneyerek sizi Mescid-i Harama girmekten alıkoydular, siz de onlara misilleme yapın. Şiddet kullanarak içeri girin, savaşırlarsa da onları öldürün.

فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ “O hâlde kim size haddi aşarsa (saldırırsa), siz de size yaptığının aynıyla ona haddi aşın (saldırın.)

Bu, yukarıda ifade edilenlerin özeti gibidir.

 

وَاتَّقُواْ اللّهَ “Allah’a karşı gelmekten sakının.”

Allahtan korkun da, size izin verilmeyen hususlarda taşkınlık yapmayın.

وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ “Ve bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.”

Bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir, onları korur, durumlarını düzeltir.

 

195- وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ “Allah yolunda infak edin.”

Cimrilik yapmayın, Allah yolunda harcayın.

وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ “Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın.”

İsrafla, geçim cihetini zayi ederek veya savaştan ve savaş için harcamaktan geri durarak kendinizi tehlikeye atmayın. Çünkü böyle yapmanız düşmanı kuvvetlendirir, sizi helak etmek için üzerinize gelmelerine yol açar.

Sebeb-i Nüzûl

Bu manayı Ebu Eyyûb el-Ensar’den rivayet edilen şu olay teyid eder:

“Allah İslamı galip kılıp Müslümanların da sayısı artınca ailelerimize ve mallarımıza döndük. Evlerimizde durup kendi işlerimizi takibe başlayınca bu ayet nazil oldu.”

Ayetin şu yönü de olabilir: Cimrilikle ve mal sevgisiyle kendinizi tehlikeye atmayın. Çünkü bunlar, daimî helâke yol açar.

وَأَحْسِنُوَاْ “Ve iyilik edin.”

“Amellerinizi ve ahlakınızı güzelleştirin.”

Veya “Muhtaç olanlara ikramda bulunun.”

 

إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ “Çünkü Allah iyilik edenleri sever"

 


[1> İ’lay-ı kelimetullah, Allahın dinini yüceltmektir.

[2>  Birisini öldürmek elbette çok büyük bir olaydır. Ama dininden dolayı insanları yurtlarından etmek veya onları işkence içinde bırakmak âdeta hergün öldürmek hükmünde olduğundan, katl’den daha şedid durumlardır.

[3> Yani, gerekirse savaşın.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
2. Bakara
Gönderi tarihi: 23-12-2010
6,249 kez okundu