Kâf Suresi Meali

Araçları Göster/Gizle
Suat Yıldırım Meali
  1. Fatiha sûresi

  2. Bakara sûresi

  3. Âl-i İmran sûresi

  4. Nisâ sûresi

  5. Mâide sûresi

  6. En'âm sûresi

  7. A'râf sûresi

  8. Enfal sûresi

  9. Tevbe sûresi

  10. Yûnus sûresi

  11. Hûd sûresi

  12. Yusuf sûresi

  13. Ra'd sûresi

  14. İbrâhim sûresi

  15. Hicr sûresi

  16. Nahl sûresi

  17. İsrâ sûresi

  18. Kehf sûresi

  19. Meryem sûresi

  20. Tâhâ sûresi

  21. Enbiyâ sûresi

  22. Hac sûresi

  23. Mü´minûn sûresi

  24. Nur sûresi

  25. Furkân sûresi

  26. Şuarâ sûresi

  27. Neml sûresi

  28. Kasas sûresi

  29. Ankebût sûresi

  30. Rûm sûresi

  31. Lokmân sûresi

  32. Secde sûresi

  33. Ahzâb sûresi

  34. Sebe' sûresi

  35. Fâtır sûresi

  36. Yâsîn sûresi

  37. Sâffât sûresi

  38. Sâd sûresi

  39. Zümer sûresi

  40. Mü´min sûresi

  41. Fussılet sûresi

  42. Şûrâ sûresi

  43. Zuhruf sûresi

  44. Duhân sûresi

  45. Câsiye sûresi

  46. Ahkâf sûresi

  47. Muhammed sûresi

  48. Fetih sûresi

  49. Hucurât sûresi

  50. Kâf sûresi

  51. Zâriyât sûresi

  52. Tûr sûresi

  53. Necm sûresi

  54. Kamer sûresi

  55. Rahmân sûresi

  56. Vâkı'a sûresi

  57. Hadîd sûresi

  58. Mücâdile sûresi

  59. Haşr sûresi

  60. Mümtehine sûresi

  61. Saff sûresi

  62. Cum'a sûresi

  63. Münâfikûn sûresi

  64. Teğâbûn sûresi

  65. Talâk sûresi

  66. Tahrîm sûresi

  67. Mülk sûresi

  68. Kalem sûresi

  69. Hâkka sûresi

  70. Meâric sûresi

  71. Nûh sûresi

  72. Cin sûresi

  73. Müzemmil sûresi

  74. Müddesir sûresi

  75. Kıyâmet sûresi

  76. İnsân sûresi

  77. Mürselât sûresi

  78. Nebe sûresi

  79. Nâziât sûresi

  80. Abese sûresi

  81. Tekvir sûresi

  82. İnfitâr sûresi

  83. Mutaffifin sûresi

  84. İnşikâk sûresi

  85. Bürûc sûresi

  86. Târık sûresi

  87. A'lâ sûresi

  88. Gâşiye sûresi

  89. Fecr sûresi

  90. Beled sûresi

  91. Şems sûresi

  92. Leyl sûresi

  93. Duhâ sûresi

  94. İnşirâh sûresi

  95. Tîn sûresi

  96. Alâk sûresi

  97. Kadir sûresi

  98. Beyyine sûresi

  99. Zilzâl sûresi

  100. Âdiyât sûresi

  101. Kâria sûresi

  102. Tekâsür sûresi

  103. Asr sûresi

  104. Hümeze sûresi

  105. Fîl sûresi

  106. Kureyş sûresi

  107. Mâûn sûresi

  108. Kevser sûresi

  109. Kâfirûn sûresi

  110. Nasr sûresi

  111. Tebbet sûresi

  112. İhlâs sûresi

  113. Felak sûresi

  114. Nas sûresi

Meal Oku
Meal
Kur'an Mealinde Ara
Arama Yapılacak Bölüm
Sûre Hakkında
Mekkî olup, 45 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve huruf-i mukattaa kabilinden olan Kâf harfinden almıştır. Bu sûre, kâinatta bulunan ve Allah Teâlanın üstün kudret ve hikmetine delâlet eden bazı varlıklardan bahseder, bunları yapanın, mahşerde insanları diriltmeye de kadir olduğunu bildirir. Dini yalan sayan bazı eski kavimlerin âkıbetlerini hatırlatır. Cuma, bayram ve bazan sabah namazlarında bu sûrenin Hz. Peygamber (a.s.) tarafından okunduğu nakledilmektedir.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Kâf. Şanlı şerefli Kur'ân hakkı için.

2-3. Doğrusu, onlar, kendilerinden birinin, uyarıp irşad etmek için gelmesine şaşırdılar da kâfirler: "Bu, ne tuhaf şey!" dediler, "Biz ölüp de toprak olduktan sonra mı dirileceğiz? Bu, aklın alamayacağı kadar uzak bir ihtimal!" [10,2]

4. Biz toprağın, onların bedenlerini hücre hücre nasıl çürüttüğünü tafsilatıyla biliriz. Zaten yanımızda herşeyin kayıtlı olduğu şaşmaz bir sicil vardır.

5. Bilakis onlar, kendi önlerine kadar gelen gerçeği yalan saydılar. Artık onlar kararsızlık ve perişanlık içindedirler.

6. Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da Bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi? [67,3-4]

Gökyüzü âlemi akıllara durgunluk verecek derecede geniş ve muazzamdır. Dünyamızdan yüzbinlerce defa daha büyük gezegenler uzayda top gibi, saniyede birkaç kilometre hızla yüzerler. Güneş sistemi samanyolu galaksisinin bir köşesine sıkışmış küçük bir yer işgal eder. Oysa daha başka bir milyon kadar galaksi mevcuttur. Bunları yaratıp varlıkta tutan muazzam kudretin ilkin yoktan yarattığı hayatı, ölüm uykusundan sonra diriltmeye gücü yetmez olur mu?

7. Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik. [51,49; 36,36]

8. Bütün bunları, Allah'a yönelecek her kula Yaradan'ın kudretini hatırlatması, dersler veren birer basiret nişanesi ve ibret numunesi olması için yaptık.

9-10. Gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilen ekinler, salkım salkım meyveleriyle ulu hurma ağaçları yetiştirdik.

11. Bütün bunlar kullarımıza rızık vermek içindir. Hem o su ile ölü toprağa hayat verdik. İşte ölmüş insanların mezarlarından çıkışı da böyle olacaktır. [40,57; 46,33; 41,39]

12-14. Onlardan önce Nûh halkı, Ashab-ı Ress, Semûd, Âd, Firavun halkları. Lût'un hemşehrileri, Ashab-ı Eyke ve Tübba' halkı da hakkı yalanladılar. Evet onların hepsi peygamberleri yalancı saydılar da tehdidime müstehak oldular, azaba çarptırıldılar.

Arap kaynaklarında Ress adında iki yer bilinmektedir. Biri Necid, diğeri Hicaz'ın kuzeyinde olup birincisi daha meşhurdur.

15. Biz ilkin yoktan yaratmadan bir âcizlik, becerisizlik mi gösterdik ki bu tekrar yaratmada acze düşelim? Hayır! Öyle değil, onlar da böyle olmadığını bilirler. Ama yine de onlar bu yeniden yaratılıştan (dirilmeden) şüphe içindedirler. [30,27]

16. İnsanı Biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini de Biz pek iyi biliriz. Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız.

17-18. Zaten onun sağında ve solunda yerleşmiş iki kayıtçı vardır. Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki yanında, bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın. [82,10-12]

İnsanlar yirminci asırda sesleri ve görüntüleri kaydeden nice aletler geliştirdiler. Bu aletler Allah'ın kâinatta zerrelere yaptırdığı kayıt işlemini tesbit etmeye çalışmaktadırlar. Allah'ın melekleri bu aletlere muhtaç değildirler. İnsanın kendi vücudu ve çevresindeki şeyler, onun bütün yaptıklarını ve konuştuklarını en ince ayrıntıları ile kaydeden bir kamera veya teyp gibidir. Kıyamet günü, kendi kulağı ile dünyada söylediklerini işitecek ve yaptıklarını gözleriyle görecektir. Demek Allah kullarına sırf kendi ilmine göre muamele etmeyecek, bilakis adâletin; iddia, delil, inkâr, şahit, savunma gibi bütün şartlarını yerine getirecektir.

19. Vakti geldiğinde ölüm sekeratı başlayınca, can çekiştiği sırada insana "İşte" denir, "senin en çok nefret edip kaçtığın şey!"

20. Sûra üfürülür kalk borusu çalar. İşte bu da tehdit edilen azabın günüdür.

21. O gün herkes beraberinde bir muhafız, bir de şahit olarak Yüce Divana gelir.

22. Allah ona buyurur: "Sen bundan gaflet içindeydin. İşte gözünün önünden perdeyi kaldırdık, şimdi artık gözün pek keskindir!" [19,38; 32,12]

23. Yanındaki arkadaşı "İşte!" der, "onun defteri! Her ne yapmışsa, burada yazılı!"

Yanındaki arkadaşı, bazı müfessirlere göre şahit melektir.

24-26. Allah muhafızla şahide veya cehennem görevlisi iki meleğe: "Atın!" buyuracak, "atın cehenneme, her nankör, inatçı kâfiri: Hayra mani olan, haddi aşıp azan, şüpheye dalanı! Allah'ın yanısıra başka bir tanrı benimseyeni! Atın onu o çetin azaba!"

Hayır; bazan mal, bazan iyilik mânasına kullanılır. Burada her ikisi de mümkündür. O şahsın, malından Allah'ın ve kullarının haklarını vermediğini ifade eder. Yahut hayır ve iyilikten, hem kendisini hem de başkalarını engellediği mânasına gelir.

27. Yanındaki arkadaş: "Ya Rabbî," der, "onu ben saptırmadım, kendisi zaten haktan iyice uzak bir sapıklık içinde idi." [14,22]

Yanındaki arkadaşı, şeytan onun cehenneme atılacağını anlayınca böyle diyecektir. Burada siyaktan, Allah'ın mahkemesinde bu iki yoldaşın birbirini suçladıkları anlaşılmaktadır. Anlaşılan kâfir insan, şeytan arkadaşının kendisini saptırdığını ileri sürünce o, bu cevabı vermektedir.

28-29. "Çekişmeyin huzurumda!" buyurur Allah, "Çünkü Ben daha önce gelecek tehlikeyi size bildirmiştim. Benim verdiğim kararlar değiştirilmez. Ben, kullarıma asla zulmetmem!"

30. O gün cehenneme Biz: "Doldun mu,?" dedikçe O: "Daha yok mu?" diye iştahını dile getirir.

31. Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır.

32-33. Onlara: "İşte, denir, buydu size vâd edilen mükâfat. Hakka yönelen, koruması gereken her şeyi koruyan, insanların görmediği yerlerde bile Rahman'a hep saygılı olan ve daima Rabbine dönen bir gönül ile gelen herkese bu mükâfat vardır.

"Rahman'ı görmediği halde O'na saygı duyan" mânası da mümkündür. "O'nun Rahman olduğunu bilmesine rağmen, rahmetine güvenerek günah işlemedi, O'na saygısızlık etmedi" inceliğini düşündürmesi de mümkündür.

34. "Haydi selametle girin oraya, bugün artık ebediyet günüdür."

35. Orada onlara istedikleri her şey verilir. Nezdimizde bundan da fazlası vardır. [10,26]

36. Kendilerinden önce Biz öyle nesiller helâk ettik ki onlar, bunlardan daha güçlü kuvvetli idiler. Hakimiyetlerini yaymış, şehir şehir dolaşmış, "ölümden kaçıp kurtulacak bir yer yok mu?" diye her tarafı delik deşik etmişlerdi, ama hep eli boş dönmüşlerdi.

37. Elbette bunda, içinde bir kalb taşıyan veya zihnini derleyip toplayarak can kulağıyla dinleyen kimseler için alacak bir ders vardır.

38. Biz gökleri, yeri, ikisinin arasındaki bütün varlıkları altı günde yarattık da Bize en ufak bir yorgunluk dokunmadı. [46,33; 40,57]

39. O halde sen onların söylediklerine karşı sabret! Gerek güneşin doğuşundan, gerek batışından önce Rabbine hamd ederek ibadet et.

40. Geceleyin de, secdelerin peşinden de Ona ibadet et. [17,79]

Secdelerin peşinden yapılan tesbihattan maksat, namazdan sonra yapılan zikir ve tesbihat olabilir. Farzdan sonra kılınan nafile namazlar da olabilir. Hz. Peygamber (a.s.) her namazdan sonra fakirlerin 33'er kere sübhanallah, el-hamdülillah ve Allahu ekber zikrine devam etmekle zenginlerin Allah yolunda harcamalarla elde ettikleri yüksek dereceleri kazanacaklarını bildirmiştir.

41. Münâdînin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

42. Bütün insanların o sayhayı kesin ve gerçek olarak işitecekleri güne kulak ver. İşte o gün mezarlarından kalkış günüdür.

43. Muhakkak ki hayatı veren de, hayatı alıp öldüren de Biziz. Evet, herkes Bizim huzurumuza dönecektir.

44. Yerin yarılıp kendilerinin büyük bir hızla mahşer meydanına koşacakları gün, mutlaka gelecektir. Bu diriltip mahşerde toplama Bize göre çok kolaydır. [54,50; 31,28]

45. Biz onların aykırı iddialarını pek iyi biliyoruz, ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin. Senin yapacağın iş, sadece tehdidimden endişe edecek kimseleri Kur'ân ile irşad etmektir. [13,40; 88,21-22; 2,272]