331. DERS (Şura Suresi, 13 - 19) İlâhî Talimat

 

1ّ3- شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى “Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğimizi size de din kıldı:”

O, din olarak size Nûh’un ve Muhammedin dinini ve bunlar arasında gelip geçen şeriat sahiplerinin dinlerini vazetti. Bu, bütün ismi geçen peygamberler arasında ortak bir özelliktir.

Ayetin devamı, bunu tefsir eder:

أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ “Dini dosdoğru tutun.”

Bundan murat, tasdiki gerekenlere iman etmek ve Allahın hükümlerine uymaktır.

وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ “Ve onda ayrılığa düşmeyin!”

Bu asılda ihtilafa düşmeyin.

Ama, dinlerin füruatına gelince, “Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol kıldık.” (Maide, 48) ayetinde nazara verildiği gibi, farklı farklıdır.

كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ “Fakat kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi.”

Davet ettiğin tevhid, o müşriklere ağır geldi.

اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاء “Allah, ona dilediğini seçer.” Allah ona dilediğini seçer” ifadesindeki zamir,

-Kendisine davet ettiği tevhide,

-Veya dine raci olabilir.

وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ “Ve kendine yönelenleri de ona sevk eder.”

Ona yönelene, irşat ve tevfikte bulunarak hidayet eder, yol gösterir.

 

14- وَمَا تَفَرَّقُوا إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ “Onlar ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki haddi aşmalar yüzünden ayrılığa düştüler.”

Bu ayrılığa düşenler, önceki milletlerdir. “Kitap ehli, ancak kendilerine beyyine geldikten sonra ayrılığa düştüler.” (Beyyine, 4) ayetinden hareketle ehl-i kitap olduğu da söylenmiştir. Bunlara, ayrılığa düşmenin yasaklanan bir durum olduğu bilgi olarak geldiği hâlde, böyle ayrılığa düşmüşlerdir.

Veya ayette nazara verilen ilim, Hz. Peygamberin geleceğinin bilgi olarak onlara verilmesidir.

Veya peygamberlerin, kitaplar ve başka ilim sebeplerine sahip olmalarıdır. Ama onlar, bu ilim sebeplerine iltifat etmemişlerdir.

Onların bu ayrılığı, düşmanlık yapmak veya dünyayı talep gibi sebeplerle meydana gelmiştir.

وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى لَّقُضِيَ بَيْنَهُمْ “Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi.”

Bu belli süre (ecel-i müsemma),

-Kıyamet günü,

-Veya mukadder olan ömürlerinin sonudur.

İşte böyle bir ecel olmasaydı, batıl yolda olanların hepsi hemen helâk edilirlerdi. Çünkü bunlar çok büyük günahlar işlemişler, cezayı hak etmişlerdir.

وَإِنَّ الَّذِينَ أُورِثُوا الْكِتَابَ مِن بَعْدِهِمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ “Ve onlardan sonra Kitab’a mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedir.”

Bunlar,

-Hz. Peygamber devrindeki ehl-i kitaptır.

-Veya ehl-i kitaptan sonra Kur’ana varis olan müşriklerdir.

Bunlar, kitaplarından bir şüphe içindedirler, onu gerçekte olduğu gibi bilmezler veya hakkıyla ona inanmazlar,

Veya Kitaptan murat Kur’andır, bunlar Kur’andan şüphe içindedirler.

 

15- فَلِذَلِكَ فَادْعُ “Onun için sen durma davet et.”İşte bu ayrılıktan dolayı onları tevhid esasında ittifaka davet et.Veya “Sana verilenlere tâbi olmaya çağır.”

وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ “Ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”

وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ “Onların hevâ’larına uyma.”

Onların batıl vehimlerine uyma.

وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ “Ve de ki: Allah kitap olarak ne indirdiyse hepsine iman ettim.”

“İndirilen kitapların tamamına inandım” de. Bazısına inanan, bazısını ise inkâr eden kâfirler gibi yapma.

Allah kitap olarak ne indirdiyse hepsine iman ettim” ifadesi, nazarî (teorik) kuvvetin kemâline işaret eder.

وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ “Ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.”

Aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum” ifadesi ise ameli (pratik) kuvvetin kemâline işaret eder.

اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ “Allah Rabbimiz ve Rabbinizdir.”

Hepimizi yaratan ve hepimizin işini üstlenendir.

لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ “Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir.”

Hepimiz, yaptığımızın karşılığını göreceğiz.

لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ “Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur.”

Aramızda tartışılacak bir durum yoktur. İnad etmek dışında tartışmayı gerektiren, muhalif kalmayı icab ettiren bir durum yoktur. Çünkü hak, gayet net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا “Allah, hepimizi bir araya toplar.”

Allah kıyamet günü bizi bir araya getirir.

وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ “Dönüş de ancak O’nadır.”

Aralarında hüküm vermesi için herkesin mercii O’dur.

Ayette kâfirlere karşı savaşı terke delâlet eden bir durum olmadığından, “savaş ayetiyle bunun hükmü kaldırılmış” denilmesi uygun değildir.[1>

 

16- وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِن بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ “Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delili Rableri katında batıldır.”

-İnsanların icabet edip Allahın dinine girmelerinden,

-Veya Allahu Teâlânın, Rasûlüne icabetle Bedir günü O’na nusret vermesinden,

-Veya ehl-i kitap olanlar Hz. Peygamberin nübüvvetini ikrar ettikten sonra Allahın dini hakkında tartışmaya girenlerin, Rab’leri nezdinde hüccetleri kıymetsizdir, batıldır.

وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ “Onlara bir gadap vardır.”

İnatlarından dolayı üzerlerine bir gadap vardır.

وَلَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ “Ve onlar için çetin bir azap vardır.”

Ve onlar için küfürlerine karşılık çok şiddetli bir azap vardır.

 

17- اللَّهُ الَّذِي أَنزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ “O Allah ki, hak olarak Kitab’ı ve mizanı indirdi.”Allah, bütün semavî kitapları batıldan uzak bir şekilde hak olarak indirdi. İndirdiği kitaplarla inanç esaslarını ve hükümleri ortaya koydu.

Mizan’dan murat, hakların kendisiyle ölçüldüğü ve insanlar arasında eşitliğin sağlandığı dindir.

Veya mizandan murat adalettir. Allah, adaletle ilgili hükümler indirdi.

Veya bundan murat, doğrudan terazi de olabilir. Allah, böyle bir aleti insanlara ilhamen bildirdi.

وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ “Nereden bileceksin, belki de o saat (kıyamet) yakındır.”

Dolayısıyla Kitaba tâbi ol, dine göre amel et, amellerinin tartılacağı ve karşılığının verileceği gün ansızın gelmeden adaletle hareket etmeye devam et!

 

18- يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا “Ona inanmayanlar, onun hemen gelmesini isterler.”

Kıyametin geleceğine inanmayanlar, alay ederek hemen onun gelmesini istediler.

وَالَّذِينَ آمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا الْحَقُّ “İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler.”

أَلَا إِنَّ الَّذِينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَفِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ “İyi bilin ki, kıyamet hakkında tartışanlar çok uzak bir dalalet içindedir.”

Böyleleri, haktan çok uzak bir sapıklık içindedir.

Çünkü, öldükten sonraki hayatın gelmesi, gözle görülmeyen olaylar içinde gözle görülenlere en çok benzeyenidir.[2> Dolayısıyla, yeniden dirilişi imkansız gören biri, diğer gaybî şeyleri hayli hayli inkâr eder.

 

19- اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ “Allah, kullarına çok lütufkârdır.”

Onlara öyle ikramlarda bulunmuştur ki, fehimler bunları tam anlayamaz.

يَرْزُقُ مَن يَشَاء “Dilediğini rızıklandırır.”

Ona dilediği şekilde rızık verir. Kullarından her birine, hikmetinin iktizasına göre özel olarak bir çeşit ikramda bulunur.

وَهُوَ الْقَوِيُّ العَزِيزُ “O, Kavî’dir – Azîz’dir.”

Kavi’dir, kudreti aşikârdır. Aziz’dir, asla mağlup olmaz, hükmüne engel olunmaz.


[1> Ayeti böyle yorumlayanlara karşı bir cevaptır.

[2> “Dünü getiren yarını da getirir. Dünyayı yaratan ahireti de yaratmaya kâdirdir. Ölümünden sonra arzı dirilten, toprağın altındaki çürümüş kemikleri de diriltir. Yoktan yaratan, yeniden yaratmakta zorlanmaz” gibi ifadeler, bu gaybî olayı bize âdeta gözle görülür hâle getirir.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
42. Şura
Gönderi tarihi: 16-04-2014
1,138 kez okundu
Block title
Block content