298. DERS (Yasin Suresi, 1 - 12) İmam-ı Mübîn

Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Yasin sûresine “muimma” denir, okuyana dünya ve ahiretin hayrını kazandırır. Ayrıca ona “dâfia” ve “kâdıye” denir, okuyandan her türlü kötülüğü def eder ve onun bütün ihtiyaçlarını karşılar.”

 

1- يس “Yâ-sîn.”

“Yasîn” ifadesi, manada ve i’rabda elif-lâm-mîm gibidir.

Denildi ki: Yasîn, Tay kabilesinin dilinde “ey insan” anlamına gelir.

 

2- وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ “Hikmetli Kur’ân’a andolsun ki.”

 

 3- إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ “Şüphesiz Sen gönderilen rasûllerdensin.”

 

4- عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ “Sırat-ı müstakim (dosdoğru bir yol) üzeresin.”

Sırat-ı müstakim üzere olmaktan murat, tevhîd ve bütün işlerde istikamettir.

Hz. Peygamberin Allahın gönderdiği elçilerden olması her ne kadar istikamet üzere olmasını iltizam ederse de, bu şekilde açık bir ifadeyle de belirtilmiştir.

 

5- تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ (Kur’an), Azîz – Rahîm (mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah ) tarafından indirilmiştir.”

 

6- لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ “Ataları uyarılmamış bir kavmi uyarman için.”

Uzun bir fetret dönemi yaşanmış, o zamanki Arabların ecdadı peygamber uyarısından uzak kalmışlardı. Bu ifade, onların peygambere ne derece şiddetle muhtaç olduğunu anlatır.

Veya şöyle de mana verilebilir: “Eski zamanda ecdatlarının uyarıldığı şeyle onları uyarman için biz seni onlara gönderdik.”

فَهُمْ غَافِلُونَ (Bu yüzden) onlar gafil kimselerdir.”Üstteki ilk açıklamaya göre manası şöyle olur:“Onlar, uyarılmadıkları için gaflette kalmışlardır.”İkinci cihetle ise şu manayı ifade eder: “Biz seni onları uyarman için gönderdik. Çünkü onlar gafil kimselerdir.”

 

7- لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ “Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur.”

فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ “Artık onlar iman etmezler.”Bundan murat, “Rabbinin, ‘Andolsun ki cinlerden ve insanlardan cehennemi dolduracağım’ sözü tamam oldu” ayetinin manasıdır (Hûd, 119). Çünkü onlar, Allahın “onlar iman etmezler” diye bildiği kimselerdendir.

 

8- إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ “Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır.”

Ayet, onların küfür üzere ısrarlarını ve kalplerinin mühürlü olmasını ifade eder. Bundan dolayı ayetler ve uyarılar onlara fayda vermemektedir. Bu mana ayette bir temsil olarak boynu kelepçeli insanlarla anlatılmıştır. Bu kelepçeler çenelerine kadar dayanmış, bundan dolayı başlarını eğememektedirler.

فَهُم مُّقْمَحُونَ “Artık onlar başlarını eğemezler.”

Başlarını kaldırmışlar, gözlerini yummuşlardır. Artık bunlar hakka yönelemezler, boyunlarını oraya çeviremezler, hakka mukabil baş eğemezler.

 

9- وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ “Hem önlerinden bir sed, hem de arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır.”

فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ “Artık onlar görmezler.”Bu da onların cehalet çukurunda hapiste olduklarını, ayetler ve delillere bakmaktan alıkonulduklarını anlatan bir başka temsildir. Önlerinden ve arkalarından iki sed onları kuşatmıştır. Bu sedler, onların gözlerini kapatmış, artık önlerini ve arkalarını göremez olmuşlardır.

Sebeb-i Nüzûl

Denildi ki: Bu iki ayet Benî Mahzûm hakkında indi. Ebu Cehil, Hz. Peygamber secdede iken başını yere sürteceğine dair yemin etti. Elinde bir taş olduğu hâlde Hz. Peygamberin yanına vardı. Hz. Peygamber namaz kılıyordu. Ebu Cehil elini kaldırdığında, eli boynuna kenetlendi, taş da eline yapıştı. Daha sonra güçlükle taşı elinden alabildiler. Ebu Cehil, kavmine döndü, olanları anlattı.Aynı kabileden bir başkası “Ben Muhammedi bu taşla öldüreceğim” diyerek Hz. Peygamberin yanına geldi. Allah da onun gözünü kör etti.

 

10- وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ “Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, iman etmezler.”

Bakara sûresinde bunun tefsiri geçmişti.[1>

 

 11- إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ “Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyan ve Rahmân’dan gıyabî olarak korkan kimseyi uyarırsın.”

Senin uyarıların ancak bir öğüt olan Kur’ana dikkatle muhatap olan, onunla amel eden, Rahmânın cezalandırması daha gelmeden ve o dehşetli haller gözle görülür bir şekil almadan O’ndan korkan kimseye fayda verir.

“Rahmândan gıyabî olarak korkmak”, kalbinin derinliklerinde O’ndan ürperti duymak ve O’nun rahmetine aldanmamak manasında da olabilir. Çünkü O, Rahmân olduğu gibi aynı zamanda Müntakimdir, Kahhardır.

فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ “İşte onu bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.”

 

12- إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى “Gerçekten, ölüleri biz diriltiriz.”

Allahın ölüleri diriltmesi, ölmüş olanları haşrederek ve cahillere de hidayet vererek olur.

وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ “Ve onların önceden yapıp gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını yazarız.”Onların, önceden yapmış oldukları iyi ve kötü bütün amelleri yazarız.

Ölümlerinden sonra geride bıraktıkları eserlerini de yazarız.Bu geride bıraktıkları, öğrettikleri bir ilim ve vakfettikleri bir eser gibişeyler olabildiği gibi, batıl bir şeyi yaymak ve bir zulmü tesis etmek gibi kötü şeyler de olabilir.

وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ “Ve biz her şeyi bir “imam-ı mübin”de sayıp tesbit etmişizdir.”İmam-ı Mübin’den murat, levh-i mahfuzdur.


[1>Bkz. Bakara, 6.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
36. Yasin
Gönderi tarihi: 15-04-2014
6,091 kez okundu
Block title
Block content