35- وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا “Hani İbrahim şöyle demişti: Rabbim! Bu beldeyi güvenli kıl.”Beldeden murat, Mekke’dir.Bakara sûresinde “Rabbim! Bunu emin bir belde kıl” şeklinde benzeri bir ayet geçmişti. (Bakara, 126)Aralarında şöyle bir fark vardır:
Burada, Mekkeden korkunun giderilmesi ve emniyetli bir yer olması istenirken, orada emin beldelerden bir belde olması talep edilmiştir.
وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ “Beni ve evladımı putlara tapmaktan uzak tut!”
Ayette, peygamberlerin ismetinin Allahın tevfik ve hıfzı ile olduğuna bir delil vardır.
Ayet, zahiri ile, putlara tapmaktan uzak olmanın Hz. İbrahim’in torunlarını ve bütün nesillerini içine aldığını göstermez.
İbnu Uyeyne, bu ayetten delil getirerek Hz. İsmailin neslinin puta tapmadığını iddia eder. Ona göre, onların etrafında döndükleri bir taş vardı, buna “devvar” adını vermişlerdi. Diyorlardı ki: “Ka’be bir taştır. Biz nereye bir taş koyarsak, o da Ka’be yerine geçer.’’[1>
36- رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ “Rabbim! Çünkü onlar (putlar) insanlardan birçoğunu yoldan saptırdılar.”İşte bundan dolayı ben Sen’den ismet istedim ve onların saptırmasından Sana sığındım.Ayette “saptırmak” fiilinin putlara isnad edilmesi, sebebiyet itibariyledir. Şu ayette olduğu gibi: “Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri terket!” (En’am 70)[2>
فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي “Artık kim bana uyarsa, o bendendir.”
وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Ve kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen Ğafur – Rahim’sin.”Doğrudan veya tevbeye muvaffak kıldıktan sonra onu bağışlamaya ve ona merhamet etmeye kâdirsinAyette, Allahu Teâlânın şirk dâhil bütün günahları affetmesine bir delil vardır. Ancak, Allahu Teâlâ şirk hususunda vaîdde bulunmuştur. Bu da onunla diğer günahlar arasında bir farktır.[3>
37- رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ “Ya Rabbena! Neslimden bir kısmını senin Beyt-i Muharreminin yanında, çorak bir vadiye yerleştirdim.”
Bundan murat, oğlu İsmail ve evlatlarıdır. Çünkü her ne kadar kendi neslinden sadece Hz. İsmaili oraya yerleştirmişse de, O’nun yerleştirilmesi diğerlerini de tazammun etmiştir.
“Çorak bir vadiye yerleştirdim.”Bundan murat Mekke vâdisidir. Mekke vâdisi taşlıktır, üzerinde bir şey bitmez.
Ka’beye “Beyt-i Muharrem” denmesi,
-Ona saldırmanın haram kılınması,
-Onu küçük görmenin yasaklanması,
-Zorba hükümdarların bile ona tazimde bulunması,
-Tufandan mahfuz kalması, suların orayı istila etmemesi yönlerindendir.[4 >Bundan dolayı Ka’beye “atîk” de denilmiştir.[5>
Hz. İbrahim şayet ilk gelişinde bu duayı yapmışsa, bunu ya zâten Ka’benin hürmet edilişine binaen söylemiştir veya ilerde hürmet edileceğine binaen böyle demiştir.
Rivayete göre, Hacer, Hz. İbrahimin hanımı Sâre’nin kölesi idi. Sare, onu Hz. İbrahime hibe etti. Hacer, Hz. İsmaili dünyaya getirince, Sare onları kıskandı, Haceri ve İsmaili yanlarından çıkarması hususunda Hz. İbrahimden söz aldı. Hz. İbrahim de onları Mekkeye götürdü. Allahu Teâlâ Zemzem suyunu açığa çıkardı. O civardan geçen Cürhüm kabilesi uzaktan kuşlar gördüler “ancak su olan yerde kuş olur” deyip oraya geldiler. Orada Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmaili gördüler. “Bizi suyuna ortak yap, biz de hayvanlarımızın sütüne seni ortak yapalım” dediler. Hz. Hacer kabul edince, oraya yerleştiler.
رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ “Ya Rabbena, namazı dosdoğru kılmaları için böyle yaptım.”
Ya Rabbi, benim bu yerleşime ve rızık elde etmeye uygun olmayan bu yerde onları bırakmam, ancak Senin Beytinin yanında namazlarını kılsınlar diyedir.
Hz. İbrahimin “Rabbena” nidasını tekrar etmesi ve ortada tekrar söylemesi, neslinin bir kısmını oraya yerleştirmesinden asıl maksadının namazlarını kılmaları, Beyt’e komşuluk yapmaları olduğunu bildirmek içindir. Duadan maksadı, Cenab-ı Hakkın onları buna muvaffak kılmasıdır.
فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ “Artık insanlardan bir kısmının kalplerini onlara meylettir.”
Hz. İbrahim, duasında “insanların bir kısmının kalplerini onlara meylettir” dedi. Bununla alakalı denildi ki:
“Bir kısmının” demeyip de “insanların kalplerini…” deseydi Faris ve Rum da oraya gelirdi, Yahudî ve Hristiyanlar da haccederlerdi.”
وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ “Ve onları semerat ile rızıklandır.”Hiçbir şey bitmeyen bir vâdide oturmalarına rağmen, onları her türlü semerelerle rızıklandır.
لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ “Ola ki şükrederler.”
Allahu Teâlâ, Hz. İbrahimin duasına icabet etti. Orayı emniyet içinde hür met edilen bir bölge kıldı. Her türlü rızıklar oraya sevkedildi. Hatta öyle ki, aynı günde orada bahar, yaz ve sonbahar meyvelerini bulmak mümkündür.
38- رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ “Ey Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin.”
Sen bizlerin alenî hâllerimizi bildiğin gibi, gizli hallerimizi de bilirsin. Sen bizim hâllerimizi ve maslahatlarımızı en iyi bilen ve bize bizden daha merhametli olansın. Dolayısıyla, bir talepte bulunmaya ihtiyaç yok. Lakin Sana ubudiyetimizi izhar ve rahmetine muhtaç olduğumuzu bildirmek ve nezdinde olana bir an önce ulaşmak istediğimizi göstermek için dua ediyoruz.
Denildi ki: Ya Rabbena, Sen bizim gizlemiş olduğumuz ayrılık vecdini ve açıktan gösterdiğimiz Sana olan tazarrumuzu ve tevekkülümüzü bilirsin.
“Rabbena” ifadesinin tekrarlanması, tazarruda ve Allaha ilticada daha ziyade bir iştiyakı göstermek içindir.
وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء “Yerde ve gökte,hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.”Çünkü, Allahın ilmî zâtîdir, bu ilmin bütün bilinenlere nisbeti eşittir.
39- الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ “İhtiyarlık halimde bana İsmail’i ve İshak’ı lutfeden Allah’a hamd olsun.”
Cenab-ı Hak, İsmail ve İshakı Hz. İbrahime ileri yaşta ve çocuğu olmaktan ümit kalmadığı bir zamanda vermişti.
Hz. İbrahimin, duasında “ihtiyarlık hâlimde” deyişi nimetin büyüklüğünü göstermek ve bunda Cenab-ı Hakkın ihsanlarını izhar etmek içindir. Rivayete göre, doksan dokuz yaşındayken İsmail, yüz oniki yaşındayken de İshak dünyaya geldi.
إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء “Şüphesiz ki Rabbim duayı işitendir.”
Cenab-ı Hakkın duayı işitmesinden murat, ona icabet etmesidir.
Ayette, Hz. İbrahim’in çocuk sahibi olmak için Allaha dua ettiği, O’nun da Hz. İbrahim artık ümidini kesmiş bir halde iken icabet ettiğini hissettirmek vardır. Böyle bir durum, daha büyük ve daha aşikâr bir nimettir.
40- رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي “Ey Rabbim! Beni namazını
dosdoğru kılanlardan eyle! Zürriyetimden bir kısmını da…”
رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء”Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!”
Hz. İbrahimin “Zürriyetimden bir kısmını da” deyip, neslinin tamamını istememesi
-Ya Allahın O’na bildirmesindendir.
-Veya geçmiş ümmetlerde âdetinden anlaşıldığına göre, neslinden bir kısmının kâfir olacağını bilmesindendir.
41- رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ “Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!”
[1> Aslında ayette anlatılan bir duadır. Hz. İbrahim hem kendisinin, hem de neslinin putlardan uzak kılınmasını talep etmiştir. Velev peygamber de olsa, her dua aynıyla kabul edilecek diye bir şey yoktur. Hz. Nûhun öz oğlunun küfür üzere öldüğü Kur’anda anlatılır. (Hûd, 45-47) Böyle olunca, bu ayetten hareketle “Hz. İbrahim’in neslinden puta tapan kimse gelmemiştir” denilmesi uygun olmaz.
[2>Bu ayette aldatmak dünya hayatına nisbet edilmiştir.
[3>Bir başka ayette, Allahın kendisine şirk koşulması dışında bütün günahları dilerse bağışlayacağı nazara verilmektedir. (Nisa, 48)
[4>Muhtemelen Beydâvînin yaşadığı zamana kadar Ka’beyi sular istila etmemişti. Ancak 1941 ve 1974 yıllarında Ka’be şiddetli yağışlar sebebiyle sele maruz kaldı. Şüphesiz böyle bir sel felaketi, onun korunmuş olmasına engel değildir. Çünkü o, yapılış gayesine uygun bir şekilde, tek Allaha ibadet edilen en eski mabed olarak devam etmektedir. Bu da onun korunmuş olması için yeterlidir.
[5> Bak. Hacc, 29 ve 33.