Belagat mukteza-yı hale mutabakattan ibarettir. Yani, mevcut durum nasıl bir söz söylemeyi gerektiriyorsa, onu söylemek esastır. Hz. Yakub’un çocukları, babalarının peygamberliğini değil, yaşlı olduğunu nazara vermek durumunda idiler. Çünkü, kardeşleri –görünürde- hırsızlık suçundan alı konmuştu. Babalarının Yusuf’tan sonra bunun kaybına tahammül edemeyeceğini düşünüyorlardı. Ne yapıp yapıp bu kardeşlerini kurtarmak istiyorlardı.
Kendilerinden birinin bile onun yerine cezalandırılmasına rıza gösteriyorlardı. Şimdiye kadar Vezirin(Yusuf’un) çok şefkatli ve merhametli bir kimse olduğunu müşahede etmişlerdi. İşte onun bu damarından girmek istiyorlardı. Bunu da babalarının şeyh/pir-i fani olduğunu söyleyerek işi başarmak istiyorlardı ve ayette ifade edildiği üzere bu kozu kullandılar.
“Yusuf’un kardeşini alıkoyması karşısında, onlar şöyle dediler: ‘Aziz vezir! Onun pîr-i fanî bir babası var (bu küçük evladını kaybetmeye dayanamaz), onun yerine bizden istediğini alıkoy. Gerçekten seni anlayış gösteren, iyilik sever insanlardan olarak görüyoruz!’ ” (Yusuf, 12/78)