"Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55)
İlk âyetteki "neher" kelimesine "bol ışık" mânası da verilmiştir. (Zemahşerî, IV, 49) Buna göre âyetin meali şöyle olur:"Takva sahipleri cennetlerde nur içinde olacaklardır." 55. âyetin "doğruluğun hakim olduğu bir ortamda" diye çevrilen kısmı "hoşnut olunacak, güzel bir yerde, dost meclisinde; boş sözler konuşulmayan, günah İşlenmeyen, hak ve hakikat meclisinde" mânalarıyla da açıklanmıştır. (Taberî, XXVII, 113; Zemahşerî, IV, 49; İbn Atıyye, 222) Aynı âyetin "gücüne sınır olmayan bir hükümdar" diye çevrilen kısmında geçen "melîk" ve "muktedir" kelimelerinin nekre (belirsiz) olmasında, insan havsalasının Allah Tealâ'nın hükümranlık ve gücünün mahiyetini kavrayamayacağına işaret bulunduğu yorumu yapılmıştır. (Zemahşerî, IV, 49; Elmalılı, VII, 4656; Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:V/135)
Takva: Bilindiği gibi, çok yönlü, çok manalı bir kavramdır. Özetleyecek olursak, maksadı daha iyi anlamış oluruz. Şöyle ki, takva, tahkîk derecesindeki iman atmosferi içinde Allah'dan saygı ile korkup her türlü şirkten, fenalıktan, ahlâksızlıktan sakınmak; kulluk görevini yerine getirme azim ve gayretiyle farz ve vâcib ibâdetleri vaktinde yerine getirmek, sünnetleri ihmal etmeyip günlük hayatı kitap ve sünnete göre düzen ve dengede tutmaktır.
Kendini takvanın bu düzeyine getiren mü'minlere iki büyük ecir ve mükâfat vazedilmektedir:
a) Geniş ve aydınlık cennet,
b) Doğruluk makamında o çok kudretli, kuvvetli hükümdarın yanında mutluluğa erişmek.
Zira bir insan için, kurtuluşun en büyüğü, Cennet'e erişmekse, saadetin en büyüğü Cenâb-ı Hakk'ın iltifatına lâyık bir dereceye yükseltilmektir.
Kamer Sûresi'ne, ayın ikiye bölünmesiyle kıyametin yakın olduğu bildirilerek başlandı; Allah'a ve âhirete dosdoğru imân edip hayatını takva çizgisinde düzene sokan mü'minlere âhirette hazırlanan iki büyük mükâfat müjdelenerek sûre noktalandı. (bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kuran Tefsiri)