Bu gelen rivayetler genel olarak doğru olmakla beraber, vadedilen neticelerin gerçekleşmesi bazı şartlara bağlıdır.
Hadis ve dua kitaplarında geçen bu gibi sözlerin bazıları zayıf olabilir. Ancak son derece güvenilir olanları da vardır. Bu nedenle bu gibi sözlerin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durmak istiyoruz:
1. Bir kaide vardır: "Bir söz mutlak söylendiğinde en mükemmeli anlaşılır." Örneğin “insan” denilince akla Peygamberimiz (asm) gelir. Fizikçi denilince en meşhuru aklımıza gelir. Bunun gibi "Şu duayı okuyan şu sevabı alır."sözünden aklımıza ilk gelecek olan o duanın zirvesidir, en son neticesidir. Yani bu duanın en mükemmel sonucu budur, anlamına gelmektedir.
2. Her sözün bazı şartları vardır. Örneğin bir arabanın katalogunda 200 km/saat hız yapabileceği yazılı olsun. Sadece bunun yazılmış olması o arabanın her zaman ve her sürücünün 200 km/saat yapacağı anlamına gelmez. Stabilize bir yolda, benzinine su karışmış, ön düzeni bozuk, gece vakti farları yanmayan veya başka yere bakan, üstelik de şoförü acemi olan bir araba aynı hızı yapmayınca, bu sözün yanlış olduğu anlamına gelmez. Tam tersine söz doğrudur, ama bazı gerekli şartları yerine getirilmediği söz konusudur. Bu nedenle araba bize fayda verecektir, fakat istediğimiz hıza ulaşamayacaktır. Bunun gibi biz de Allah’ın yarattığı mükemmel ve canlı bir arabayız. Bu arabanın farları olan gözler, yedikleri, içtikleri, gezdikleri, düşündükleri, ayakları gibi her şeyiyle mükemmel olacak ki, o duayı okuduğu zaman o neticeyi alabilsin. Demek ki söz doğrudur; ancak o şartları yerine getirmek kaydıyla.
3. “Her çekirdek bir ağaçtır.” sözü doğrudur. Ancak her çekirdek bir ağacın programını taşıdığı halde şartlarına uyarak ekilmezse ağaç olamaz. Bunun gibi her dua da insanı Allah’a götüren ve günahlarının silinmesine sebep olan bir sır vardır. Ancak çekirdek gibi olan bu sırrın açılması için de bazı şartlar lazımdır. İman, ibadet, niyet ve haramlardan sakınma gibi şartları yerine getiren onu ağaç gibi açacaktır. Geçmiş günahlarının silinmesine vesile olacaktır. Yoksa çekirdek olarak kalacak ve neticeye ulaşamayacaktır. Hatta hayatını yanlış yerde harcadığı için aynı zamanda sorumlu da olacaktır.
4. Dua bir ubudiyettir. Bizim dualardaki ana prensibimiz ibadet kastı ve gayesi hakim olmalıdır. Yoksa duayı sırf kabul edilmesi gereken ve ihtiyaç dilekçesi olarak görmek yanlıştır.
Dua ederken amacımız Allah rızası olduktan sonra, başka niyetler de bulunması o ibadeti batıl kılmaz.
5. Malûmdur, insanın dünya hayatı iki esas üzere yürüyor: Menfaati celp, zararları def. Mânevî hayat da öyle; onun da fayda ve zarar bölgeleri var. Onun da dostları ve düşmanları mevcut. O da sıhhat bulabiliyor ve yara alabiliyor. O da besleniyor, büyüyor; hastalanıyor ve ölüyor...
Vakıa suresi maddi fakirliği giderdiği gibi esas manevi fakirliği gidermektedir.