İlgili ayetlerin meali şöyledir:
“Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca Allah'ındır, Kıyamet vakti geldiğinde; hakkı bırakıp batıla sarılanlar işte o gün zarar edeceklerdir.
Bütün toplulukları diz çöküp boyun eğmiş olarak göreceksin. Her topluluk kendine ait defterin başına çağrılacak, o gün yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz.
"Bu, size gerçeği söylemekte olan kitabımızdır, biz bütün yaptıklarınızı kaydetmekte idik" denilecek.” (Casiye, 45/27-29)
Allah, beşer ruhunu dolduran, ona sorumluluğun mana ve ölçüsünü veren âhiret gününde meydana gelecek safhalardan birkaçını sıralamakta ve böylece kullarını uyarmaktadır. O, bununla, dünya hayatından amacın âhiret hayatı olduğunu ve bu iki hayatın birbirini tamamladığını; biri olmayınca diğerinin anlamsız kalacağını haber vermektedir.
Öldükten sonra dirilmeyi, dünyada yapıp ettiklerinden hesaba çekilmeyi inkâr eden, bu konuları anlatan âyetleri alaya alan müşriklere, yanlış yollarında devam ettikleri takdirde nelerle karşılaşacakları daha detaylı olarak açıklanmak suretiyle imana gelmeleri teşvik edilmektedir.
Dünyada topluluklar (kavimler, kabileler, ümmetler, milletler...) sosyal gruplar olarak ayrılmış, her grup da kendi içinde alt bölünmelere tabi tutulmuş, insanlık tarihinde birçok yer ve zamanda bu gruplar ayrı defterlere kaydedilmiş, burada grubun her ferdi için de bir hane açılmıştır.
Âyetlerden anlaşıldığına göre âhîret hesabı bakımından da hem gruplara birer defter tahsis edilmiş, hem de her bir ferdin yapıp ettikleri kayda geçirilmiştir. (bk. Kur’an Yolu, Heyet, ilgili ayetlerin tesfiri)
Buna göre, ayette anlatılmak istenen bir çok anlamın yanında en dikakt çekeni,her grubun ve kişinin hayatının bütün detaylarıyla kaydedildiği belgelerdir.
Defter olarak meal verilen “kitap” kelimesi, "amel sahifeler.." manasınadır. Dolayısıyla burada "kitap", bir cins isim olarak kullanılmıştır. Bu tıpkı şu ayette ifade edildiği gibidir: “Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez." (Kehf, 18/49)
Burada, "Kitap, nasıl olur da hem onlara, hem Allah'a nisbet edilir?"şeklinde bir soru akla gelebilir.
Esasen ikisi arasında bir tezad yoktur. Çünkü bu kitap, onların amellerini ihtiva eden, kaydetmiş olan kitap manasında "onların kitabı"dır; Meleklere bunların yazılmasını emreden Allah Teâlâ olduğu için de, "Allah'ın kitabı"dır.
Ayette geçen “kitabın gerçeği söylemesi” ise, hiç birşey katmadan ve eksiltmeden şahitlik yapmasıdır. Çünkü Allah meleklere, onların yaptığı her şeyi istinsah ettirir, yani onların amellerini yazmalarını emreder. (bk. Razi, Mefatih ilgili ayetlerin tesfiri)
Ayetlerin devamında, itaatkâr insanların durumları belirtilerek, "Artık iman edip de iyi amel işleyenleri, Rableri rahmetine sokacaktır. İşte bu apaçık murada erişmenin tâ kendisidir" buyurulur. İnkar edenlerin durumları da şöyle haber verilir: “Hakkı inkâr edenlere gelince şöyle denilecek: Âyetlerim size okunur değil miydi? Ama siz kibre kapıldınız ve günaha batmış bir topluluk oldunuz." (Casiye, 45/30-31)
Selamün Aleyküm,
bahsi geçen Kitap'dan maksat amel defteridir dolayısıyla her insan için mümin olsun veya kafir olsun amel defteri vardır.
Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. (İsra Suresi, 13)