"Allah, ağır ve inciten sözlerin açıktan söylenmesini hiç sevmez, ancak söyleyen zulme uğramışsa o başka. Allah her şeyi hakkıyla işitir ve görür." (Nisa, 4/148)
Yüce Allah kötü sözü açıkça söyleyen, insanların kusurlarını ulu orta anlatan kimseleri cezalandırır. Çünkü böyle bir tutum düşmanlığı körükler, nefreti, kini galeyana getirir, ruhlara düşmanlık tohumlarını eker.
Yüce Allah bir başka ayette mealen şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz hayasızlığın müminler arasında yaygınlık kazanmasını isteyenler için dünyada da ahirette de oldukça acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nûr, 24/19).
Yüce Allah kötü sözün açıkça söylenmesinin caiz olduğu bir hali istisna etmektedir:
"Haksızlığa uğrayan kimse yeri geldiğinde uğradığı haksızlığı, kendisine yapılan kötülüğü açıklamak, ilgililere duyurmak mecburiyetindedir. Aslında bu da "vuran, kıran, çalan, çarpan, yalan söyleyen, sözünde durmayan..." bir kimse hakkında kötü söz söylemektir. Ancak bundan zarar gören kimse için bunları açıkça söylemek, başkalarına duyurmak caiz görülmüş, Allah tarafından izin verilmiştir. Bir kimseye karşı haksızlık yapan ve zarar veren kimsenin yaptığı kötülüğü açıklamak caiz olunca, zulmü ve kötülüğü, bireyi aşarak bir gruba veya topluma zarar veren kimsenin durumunu açıklamak elbette caiz olacaktır. Açıklamanın ötesinde beddua etmenin de caiz olduğu ifade edilmiştir. Daha ileri giderek gıybet, iftira, küfür derecelerine varan aleyhte konuşma ise caiz görülmemiştir."(Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu,II/132)
Kişi Müslüman kardeşinin kendisine yaptığı kötülüğü -şayet zararı devam etmeyecekse- affetmesi ise daha faziletlidir.
"Bununla beraber eğer bir iyiliği açıktan yapar veya gizlerseniz veya bir kusuru bağışlarsanız bunu yapın, çünkü Allah da afüvdür, kadirdir." (Nisa, 4/149)
İbn Abbas: Zulme uğrayan kimseye, kendisine zulmedene beddua etmesi mubahtır. Sabredecek olursa bu onun için daha hayırlıdır.
Kötülük affedilir. Kendisine yapılan kötülüğün öcünü alma gücüne sahip olan kişi, o suçu bağışlarsa ilâhî ahlâk ile ahlâklanmış olur. Dikkat edilirse âyetin son kısmı "Allah'ın affedici ve kudret sahibi olduğunu" belirtmektedir. Bunun anlamı Allah günah işleyenleri cezalandırma gücüne sahip olduğu halde affetmesi, O'nun şanındandır.
"Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir zaman kadar erteliyor." (Nahl. 16/61; Fâtır, 35/45).
Demek ki Allah her suçu her günahı anında cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı derken, insanlann zamanla değişeceğini ve iyiye yöneleceğini beklemektedir. Bizlere böylece öğüt vermektedir.