Nisa suresi 117-119. ayetlere göre, şeytan, insanlara yaratıkları değiştirmelerini emredeceğini söylemektedir. Bu ayet klonlamaya işaret eder mi, şeytan bunları nereden biliyor?

İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“Allah’tan başka onlar sadece bir kısım kadınlara tapıyorlar ve onlar, aslında Allah’ın lânet ettiği o inatçı şeytandan başkasına yalvarmıyorlar. O şeytana ki: 'Ya Rabbî, Senin kullarından mutlaka bir pay edineceğim. Mutlaka onları saptıracağım, onları birtakım temennilerle oyalayacağım. Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.' dedi. Her kim Allah’ın yerine şeytanı dost edinirse, şüphesiz o besbelli bir ziyana girmiştir.”(Nisa, 4/117-119).

Şeytanın geleceğe ait sözleri, başka ayetlerde de söz konusu edilmiştir. Nitekim;

“Bana, onların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar mühlet verir misin?” dedi. Allah: “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin!” buyurdu. “Öyle ise” dedi, “Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, Sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.”(Araf, 7/15-17) mealindeki ayetlerde de bu gaybî haberlerin yer aldığını görmekteyiz. Özellikle son cümle çok kesin bir yargı olarak vurgulanmıştır.

Şeytan’ın ben “şöyle şöyle yapacağım” dediği şeyler gaybî bir ihbar değil, onun kendi kafasında kurduğu planlarını seslendirmesi manasına gelebilir. Şeytanın bu ifadeleri, insanların “ben yarın şunu, bunu yapacağım” şeklindeki sözleri cinsinden kabul edilebilir. Anacak “Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.”, “Sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.” mealindeki ifadeler, kesin bir hüküm ifade etmekte ve bu açıdan da gaybî bir haber niteliğindedir.

İşte şeytanın bu bilgisinin kaynağını birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız. Şeytanın ileriye dönük sözlerinin bilgi kaynağı şunlar olabilir:

1. Allah, konuyla ilgili bilgiyi meleklere ilham etti. Şeytan ise bu bilgiyi -kulak hırsızlığı yaparak- meleklerin kendi aralarında yaptığı konuşmalardan öğrendi.

2. Allah, insanları imtihan etmek için onu iki zıt kutuptan gelen iki farklı telkine maruz bırakmıştır. Kalbinin sağında yer alan melek/kuvve-i melekiye ona hayırlı şeyler telkin ederken, solunda yer alan şeytan/kuvve-i şeytaniyeden de kendisine kötü düşünceler pompalanmaktadır. Allah’ın bu iki görevliye görevleriyle ilgili -hayır ve şer- bilgilerini vermesi, onun hikmetinin bir gereğidir. İşte şeytanın istikbale matuf olarak söyledikleri, Allah’ın kendisine ilham ettiği hususlardır.

3. Şeytanın o kesin bir hüküm gibi görünen sözleri de kesin bir bilgiyi değil, kuvvetli bir zannı ifade etmektedir. “Hakikaten İblis onlar (insanlar) hakkındaki zan ve temennisini gerçekleştirdi, muradına erdi. Müminlerden bir kısmı hariç, onun peşine düştüler.”(Sebe’, 34/20) mealindeki ayette şeytanın bu ZANNINA işaret edilmiştir.  “Zan asla gerçeğin yerini tutamaz.”(Yunus,10/36) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Zan “gaybî haber” niteliği taşımaz. Dolayısıyla şeytanın bütün bu sözleri kesin bilgiden uzak olup sadece bir zan ve bir temenniden ibarettir.

Klonlama meselesine gelince bunu da birkaç madde halinde açıklamakta fayda mülahaza ediyoruz:

1. Önce şunu belirtelim ki, söz konusu ayetlerde klonlamanın olacağına dair açık bir ifade söz konusu değildir. Bununla beraber, klonlama dahil bir çok yeni teknolojik keşiflerin devreye sokulmasıyla yapılan ve fıtrat kanunlarının bir kopyası ve bir açıdan bir alternatifi olan değişiklikler söz konusudur. Bu hususları daha sonra değerlendireceğiz.

2. Kur’an’da klonlama olarak yorumlanabilen en açık ifade,“Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” mealindeki ayettir.

Bu sebeple, önce bu ayetin klasik tefsirlerdeki açıklamalarına bakmakta yarar vardır:

Ayette vurgulanan iki husus önem arz etmektedir: Bunlardan ilki “davarların kulaklarının yarılması”dır. Bu işlemin önemi Cahiliye döneminde -şeytanın telkiniyle- uygulanan bir putperestlik simgesi olmasıdır. Müşrik Araplar “Bahîra, Sâibe, Vasîle, Hâm” adını verdikleri bazı develerin kulaklarını yararak, bunları tağutlara/putlara tahsis ediyorlardı. Bu kulağı yarık olan develer artık işlerde kullanılamazdı. Kulaklarının yarılması, onların her türlü işlerden azat edilmiş, sadece putlara adanmış olduğunu ve böylece kutsal bir statüye kavuştuğunu gösteren bir simge idi.

“Allah ne bahîre, ne sâibe, ne vasîle, ne de hâm diye bir şey bildirmemiştir. Fakat, o kâfirler bu inançlarını Allah’a mal ederek O’na iftira etmişlerdir. Onların ekserisinin akılları ermez.”(Maide, 5/103) mealindeki ayette, bu yanlışın altı çizilmiştir. Bu yanlışların arkasında şeytan’ın amaçladığı şirk, küfür ve dalalet vardır.(bk. Taberî, Razî, İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili ayetlerin tefsiri)

İkincisi “Allah’ın yarattığını değiştirmeleri” ile ilgili hükümdür. Bu konuda klasik tefsirlerde “ma sadak/örnek” olabilecek detaylara yer verilmiş olmasına rağmen, Taberî’nin tercihi olan din olgusu en makul olarak görülmektedir.

Buna göre, inkârcıların şeytanın telkiniyle  “Allah’ın yarattığını değiştirmeleri”nden maksat Allah’ın dinini değiştirmeleridir. Nitekim, “O halde sen, batıl dinlerden uzaklaşarak yüzünü ve özünü, hak din olan İslâm’a yönelt.Yani Allah’ın insanları yaratmasında esas kıldığı o fıtrata uygun hareket et. Allah’ın bu hilkatini kimse değiştiremez. İşte dosdoğru din budur.Fakat insanların ekserisi bunu bilmezler.”(Rum, 30/30) mealindeki ayette “FITRAT, HALK=Yaratılış” kelimeleri din manasında kullanılmıştır.

Allah’ın dinine aykırı her tutum ve davranış şeytanın telkinleriyle onun amacına hizmet edecektir. Kulakların yarılması, ateşle dağlamak, saçlara ek saç yapmak, dişleri seyreltmek gibi İslam’ın uygun görmediği her şey, yaratılışı bozmak anlamana geldiği gibi, aynı zamanda dinin prensiplerini de değiştirmek manasına gelmektedir.(bk. Taberî, Razî, İbn Aşur, ilgili ayetlerin tefsiri)

Şunu da belirtelim ki, tırnakları kesmek, saçı kesmek, sünnet olmak gibi İslam’ın sünnet veya caiz gördüğü değişiklikler, bu ayetin mazmununda dahil değildir.(İbn Aşur, a.y).

Çağdaş Bir Değerlendirme:

Alimlerin dedikleri hususların doğruluğunda şüphe yoktur. Fakat, cihanşümul bir mesaj olan Kur’an’ın ifadelerinde her asra bakan, her kesime hitap eden geniş bir kapsama sahip özel bir üslubun hâkim olduğu bilinmektedir. O halde bu gün gündemde olan ve çok da önemli olan bazı konularla ilgili işaretleri de Kur’an’ın bu kapsamında aramak ve bulmakta olumsuz bir unsur gibi bir sakınca değil, mucizevî  bir parıltısının yansıması olarak değerlendirmek gerekir.  O halde “Ben onlara emredeceğim; davarlarının kulaklarını yaracaklar ve yine emredeceğim; Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” mealindeki ayetin bu asra bakan bir işarî manasını şöyle açıklamak mümkündür:

a. Kulakların yarılması ile yarattıkların değiştirilmesinin ardı sıra zikredilmeleri, bu iki hususun arasındaki bağlantıya bir işaret sayılabilir. Buna göre, yarattıkların değiştirilmesi söz konusu hayvanların kulaklarında yapılan bir işlem sayesinde gerçekleşir.

Nitekim, kopyalanmış bir hayvandan çok sayıda kopya hayvan üretme (ikinci nesil kopyalama) deneylerinde kulak dokusundan hücreler alınarak kopyalama gerçekleştirilmiştir. Yani yakın tarihte yapılan ilk deneylerde hayvanların kulağı kesilip hücre alınarak kopyası üretilmiştir. Daha sonra yapılan bazı kopyalamalarda meme dokusundan da hücreler alınmış ise de, tarihteki ilk 2. nesil kopyalamalarda hücreler kulaktan alınmıştır. (Japonya'daki Kagoşima Enstitüsünde ve Brezilya'daki Vitoria ineği örneğinde olduğu gibi)

b. İlgili ayetin işarî muhtevasını sadece klonlamaya tahsis etmek isabetli bir yaklaşım olmayabilir.  Çünkü, ayette “halkallah” olarak yer alan kelime hem –ismi maful manasıyla-yarattıklar; hem de -mastar manasıyla- yaratma, yaratış, yaratılış anlamına gelir. Terkibin/tamlamanın manası ise “Allah’ın yarattıkları, Allah’ın yaratışı, Allah’ın yaratması” şeklinde olur. Konuya bu perspektiften bakıldığında, denilebilir ki, yarattıkların bu değişikliği yaradılış kanunlarının değişliğine bağlı olarak gerçekleşir. Örneğin;

- Bir yumurtanın civciv olabilmesi için kuluçkaya yatan bir tavuğun altında, belli bir ısıda, belli süre kalması gerekir. Çağımızda, tavuk yerine onun bir nevi kopyası olan bir makine kuluçkaya yatırılarak altındaki yumurtaların civciv olarak çıkması sağlanmıştır. Burada Allah’ın yaratma kanunlarının oluşturduğu şartlar aynen tatbik edilmekle beraber, o şartların oluştuğu ortam değiştirilmiştir; tavuk ortamı makine ortamına çevrilmiştir.

- Yine, normal yaratılış kanunları dışında bir operasyonla, bir çok gıda, meyve ve sebzenin genetik yapısı değiştirilmiştir.

c. Kur’an’da yaklaşık on beş asır önce böyle bir teknolojik gelişmeye işaret etmesi, bir i’caz parıltısıdır ve Kur’an’ın sonsuz ilim sahibi Allah’ın kelamı olduğunun belgesidir.

d. Kur’an’da bundan haber verilmesi, bu işlerin güzel  olduğu anlamına gelmez. Nitekim, Kur’an ve hadislerde kötü olaylardan da haber verilmiştir.

e. Kur’an bu teknolojik hârikaların varlığından haber verirken, şeytanın sözlerini hikâye ederek konuyu anlatması, söz konusu işlemlerin çirkinliğine bir işarettir. Bu gibi işlemlerin şeytanın telkiniyle olduğunu, insanların hayrına olmadığını göstermektedir.

Diğer taraftan bu ayetlerde şeytanın bazı özellikleri ve insanlara etkileri açıklanmaktadır: (Kur’an Yolu, Heyete, ilgili ayetlerin tefsiri)

a)  Şeytan, Allah tarafından lanetlenmiş, huzurundan kovulmuş ve rahmetinden mahrum kılınmıştır.

b) O bütün insanları değil, ancak belli bir kısmını etki altına alabilecektir. Allah Teâlâ şeytana, kullarını saptırmak için çabalama hürriyeti vermiştir. Ancak onun, kullar üzerinde cebredici bir etkisi yoktur. Rabbine samimiyetle kulluk eden müminlerin, şeytandan yana bir korkuları olamaz. (Hicr, 15/40; Sâd 38/83)

c)  Şeytan, imanı zayıf, ibadeti eksik, bu sebeple aklı ve iradesi yalnız, desteksiz ve zayıf kalmış insanları doğrudan, iyiden, haktan saptırmaya çalışır, onları olmayacak kuruntularla, tatlı hayallerle oyalar, aldatır; iyi davranışlardan, faydalı uğraşlardan alıkor.

d) Şeytanın insanlara yaptırdığı yanlışların en önemlileri iki örnekle anlatılmıştır:

     1. Puta adanan devenin gözünü kulağını yarmak. Bu örnek bütün akıl ve ilim dışı kabullere ve hurafelere işaret etmektedir.

     2. Allah'ın yaratış düzenini değiştirmek. Bu örnek de fıtrata ve selim tabiata aykırı sapmalara dikkat çekmektedir.

İbn Âşûr, bu münasebetle kadınların ve erkeklerin vücutlarında yaptıkları bazı değiştirme, güzelleştirme ve düzeltmeleri değerlendirerek şu sonuca varmıştır: Sünnet olmak, belli yerlerdeki kılları almak ve gidermek, tıraş olmak, tırnak kesmek, küpe takmak için kulağı delmek gibi İslâm'ın izin verdiği, hatta teşvik ettiği güzelleştirme ve düzeltmeler "yaratılış düzenini değiştirme" mânası taşımaz. Bunlar temizlik, kolaylık ve güzellik sağlayan, tabii ve fıtrî güzelliğin ortaya çıkmasını temin eden işlemlerdir.

Günümüzde tıbbın mümkün hale getirdiği estetik ameliyatlarla yapılan değiştirmeleri de ikiye ayırmak gerekecektir:

a) Normal olana göre biçimsiz, yersiz, aşırı hacimde, maddî veya psikolojik olarak rahatsızlık verici oluşumların düzeltilmesi. Bunlar tedavi sayılır ve caizdir,

b) Normal olanı ya daha ziyade güzelleştirmek veya değişiklik arzusuyla değiştirmek. Yaratılış düzenini değiştirmeyi hedefleyen bu tür uygulamalar dinen tasvip edilmez.

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 16-04-2010
4,924 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content