Bu yurt, Nuh, Ad ve Semud kavmi (Taberî, Razî, Suyutî-ed-durru’l-mensur-, ilgili ayetin tefsiri), Hicr, Meyden (İbn Cevzî, Zadul-Mesir) kavminin yaşadığı yurtlardır. Mekke müşrikleri, ticaret için Şam tarafına yaptıkları yolculuk esnasında Ad ve Semud kavminin yaşadıkları harabelerden geçiyor, onları görüyorlar ve oralarda konaklıyorlardı.(İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).
Arap müşriklerine bir ibret levhası olarak takdim edilen kavimler hakkındaki bilgilere hem göze, hem de akla hitap eden belgelerine işaret edilmiştir.
Ayetin meali şöyledir:
“Sizden önce, kendilerine zulmetmiş olanların diyarlarına yerleştiniz. Onlara neler yaptıklarımız da size iyice belli oldu ve size meseller getirerek gerçekleri anlattık.”(İbrahim, 14/45)
“Kendilerine zulmetmiş olanların diyarlarına yerleştiniz.” mealindeki ifadeyle onların gözle gördükleri harabe halindeki yurtlarına işaret edildiği gibi, “Onlara neler yaptıklarımız da size iyice belli oldu ve size meseller getirerek gerçekleri anlattık” mealindeki ifadeyle de akla hitap eden tarihî bilgilerine işaret edilmiştir.
Bir önceki ayette de şöyle buyurulur:
“Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin, ‘Rabbimiz! Bize kısa bir süre daha ver de senin davetine uyalım, peygamberlere tâbi olalım’ diyecekleri ve onlara ‘Sizin için bir yok oluş bulunmadığına daha önce yemin etmemiş miydiniz?’ diye sorulacağı güne karşı insanları uyar.” (İbrahim, 14/44)
Bu dünyada Allah'ın birliğine inanmayan, O'na ortak koşan, âhiret hayatını ve Allah'ın oradaki nihaî yargılamasını inkâr eden, dolayısıyla kendilerine kötülük eden kimseler, âhiret azabını gördüklerinde, dünyada yaptıklarına pişman olacaklar ve kaçırmış oldukları imkânı telâfi etmek için Allah'tan mühlet isteyeceklerdir. "Rabbimiz! Bize kısa bir süre daha ver." mealindeki cümle zalimlerin, iman edip güzel işler yapmak, böylece âhiret azabından kurtulmak için dünyaya geri gönderilmek istediklerini ifade eder. (krş. En'âm, 6/23; Mü'minûn 23/99-100)
"Sizin için bir yok oluş bulunmadığına daha önce yemin etmemiş miydiniz?" mealindeki soru, kınama ve yerme mahiyetinde olup, zalimlerin bu isteklerinin yerine getirilmeyeceğini gösterir. İnkarcı zalimler bu yeminleriyle öldükten sonra dirilme olmayacağını ve herhangi bir cezaya çarptırılmayacaklarını iddia ediyorlardı. (krş. Nahl, 16/38) Oysa onlardan önce de peygamberlere ve onların getirdiği dinî ve ahlâkî değerlere karşı çıkarak kendi felâketlerini hazırlayan Nûh, Ad, Semûd gibi kavimler olmuştu; zalimler onların başına gelen felâketlerden haberdardı; çünkü onların yurtlarına yerleşip aynı çevrede yaşamışlardı.
Ayrıca onlara ibret almaları için peygamberler vasıtasıyla benzeri başka misaller de getirilmiş, insanı yoktan yaratan Allah'ın, onu öldükten sonra diriltebileceğine ve dünyada cezalandırdığı gibi âhirette de cezalandırabileceğine işaret edilmişti. Fakat onlar bunu görmezlikten ve işitmezlikten gelmişlerdi. 44. âyette Allah Teâlâ, insanların bu kötü duruma düşmemeleri ve dünyada iken âhiret hayatına hazırlık yapmaları için onları uyarmasını Hz. Peygamber (asv)'a emretmiştir.