Soruda geçen ayetin meali şöyledir:
“Vaktiyle rabbî İbrahim'i bazı sözlerle sınayıp da İbrahim onları eksiksiz yerine getirince, "Ben seni insanlara önder yapacağım." buyurmuştu. İbrahim, "Soyumdan da." deyince rabbi, "Vaadim, zalimleri kapsamaz." buyurdu.” (Bakara, 2/124)
İbrahim aleyhisselâm Kur'ân-ı Kerîm'de hayatı ve tebliğ faaliyetleri hakkında bilgi verilen büyük peygamberlerden biridir.
Kur'ân-ı Kerîm'de on dördüncü sûreye "İbrahim" ismi verilmiştir. Hz. İbrahim (as) Kur'an'da altmış sekiz defa anılmakta; çeşitli âyetler yanında özellikle Bakara sûresinin konumuz olan bu âyeti ve devamındaki 124-135, 258, 260. âyetlerinde ve ayrıca Âl-i İmrân, 3/67-68 ,95-97; En'âm, 6/74-86; Hûd, 11/69-76; İbrahim, 14/35-39; Meryem, 19/41-50; Enbiyâ, 21/51-73; Sâffât, 37/83-113 ayetlerinde, bu büyük peygamber hakkında geniş açıklamalar yer almaktadır.
Yüce Allah bu sûrenin başında mümin ve kâfirlerin, ardından da münafıkların temel niteliklerinden söz etmiş; daha sonra 40. âyetten itibaren uzun bir şekilde Yahudilerin ve Hristiyanların yanlış inançlarını, tutum ve davranışlarım anlatıp tenkit etmiştir. Burada ise söz, "Hanîflik" diye ifade edilen tek Tanrı inancının en önde gelen temsilcilerinden olan ve bütün bu belirtilen inanç gruplarının kendine büyük bir saygı duyduğu Hz. İbrahim (as)'e getirilerek, eğer gerçekten ona saygı duyuyorlarsa onu iyi tanımaları gerektiği hatırlatılırcasına, onun Allah tarafından kendine yöneltilen buyrukları nasıl eksiksiz yerine getirdiği ve böylece büyük sınavı nasıl kazandığı anlatılmakta; Allah yolundaki faaliyetleri hakkında bilgi verilmektedir.
Allah'ın İbrahim (as)'i sınamak, imtihan etmek maksadıyla kendisine yönelttiği bildirilen "sözler"le (kelimât) ne kastedildiği hususunda tefsirlerde, sünnet olma konusu da dahil olmak üzere, çeşitli görüşler yer almaktadır.
Bunlarla ilgili rivayetleri aktaran Taberî görüşlerini şöyle özetler:
"Allah Teâlâ'nın İbrahim (as)'i denemesinin anlamı, bir imtihan olmak üzere ona, kendine farz kıldığı görevleri ve buyruklarını bildirmesidir. Allah'ın İbrahim (as)'e vahyettiği bir imtihan ve deneme olarak kendini, gereğini yerine getirmekle yükümlü kıldığı kelimeler bu görevler ve buyruklardır."
Dolayısıyla âyeti bu görev ve buyrukların sadece biri veya bir kısmıyla ilgili saymak isabetli olmaz. Çünkü ne burada ne de başka bir âyet veya hadiste buna imkân veren bir açıklama yer almaktadır. (Taberi, 1/523-528)
Hz. İbrahim (as) bu kelimeleri, yani kendisine yöneltilen buyrukları eksiksiz yerine getirince Allah ona, "Ben seni insanlara önder yapacağım." buyurdu; İbrahim (as)'in kendi soyundan gelenler içinden de önderler yetişmesi yönünde dilekte bulunması üzerine ise "Vaadim zalimleri kapsamaz." buyurarak, üstünlüğün biyolojik sebeplere, kan bağına değil, dinî ve ahlâkî liyakate bağlı olduğunu bildirdi.
Bu açıklama diğer Yahudiler gibi Hz. Peygamber (asv) dönemindeki Yahudilerin de kendilerini "Allah'ın seçilmiş halkı" saymalarına bir cevap teşkil etmektedir. Buna göre zalimler İbrahim (as)'in soyundan da olsalar, Allah'ın vaad ettiği önderlik, liderlik, üstünlük gibi ayrıcalıklara, -lâyık olmadıkları sürece- sahip de olamazlar; Allah'ın bu husustaki şarta bağlı vaadi onları kapsamaz.
Böylece âyet öncelikle Medine Yahudilerine Hz. Peygamber (asV) ve Müslümanlar karşısında üstünlük, seçkinlik taslamalarının boş bir kuruntudan ibaret olduğunu; zalimlerin, yani dinî ve ahlâkî konularda Allah'ın belirlemiş olduğu sınırları aşan; özellikle şirk veya inkâra sapan; adalet, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine aykırı davranan; kör bir inatçılıkla gerçeğe karşı direnip savaşan kişi veya toplumların önder olmaya hakları bulunmadığını hatırlatmakta, fakat ilke olarak bütün insanlara, yalnız inanç ve yaşayış olarak değerli ve üstün olmaya lâyık olanların bunu hak edeceklerini bildirmektedir. (bk. Kur’an Yolu, Heyet, ilgili ayetin tefsiri)