İlgili ayetin meali şöyledir:
“Biz insana, yapacağı en hayırlı iş olarak, annesine ve babasına iyi davranmasını bildirdik. Ama bununla beraber, onlar senden, hakkında bilgin olmayan bir şeyi, Bana şirk koşmanı isterlerse, itaat etme! Hepinizin dönüşü Bana’dır ve Ben de yapageldiğiniz şeyleri bir bir bildirip karşılığını vereceğim”(Ankebut, 29/8).
Ayette yer alan “hakkında bilgin olmayan şey”den maksat Allah’a ortak koşulan her şeydir. Yani ayette demek isteniyor ki, hiç bir kimse Allah’ın ortağı olduğuna dair herhangi bir sağlam bilgiye sahip değildir. Böyle bir bilginin olması söz konusu olamaz. Çünkü Allah’ın asla ortağı olmamıştır ve olamaz da. Olmayan ve olamayan bir şeyin varlığı hakkında nasıl bilgi edinilir ki..?
O halde, Allah’a bazı şeyleri ortak koşanlar sadece hezeyan etmektedir. Dayandıkları hiç bir bilgi kırıntısı bile yoktur. Çünkü ortak denilen bir şey yok ki hakkında bilgi olsun..
Ayetin bu ifadesinden Kur’an’ın nasıl ilme değer verdiğini de anlayabiliriz. Bilgi sahibi olmak, ilim yoluyla bilmek demektir.
Demek ki Kur’an’da, bilgisizce yapılan yorumlara yer yoktur. “Akl-ı selim, beş duyu organı ve mütevatir haber”den ibaret olan kesin bilgi yollarından biriyle elde edilemeyen bir tasavvur, hayal ürünü olmaktan öteye geçemez.
O halde Allah’a ortak koşma tasavvuru da, objektif olmadığı, nesnel bir bilgiye dayanmadığı için, bir hayalden ibaret kalmaya mahkumdur.
Buna aslında örnek verilemez. Çünkü yok olan bir şeyin varlıktan bir örneği yok ki ona misal olsun.
Bununla beraber şöyle düşünülebilir ki; “Güneş sisteminde iki güneşin var olduğunu” iddia eden bir kimseye, cevap olarak denilir ki; “gerçekten orada iki güneş olduğuna dair bir bilgin var mı? Varsa kanıtını göster..!” Eğer gösteremezse, ki göstermesi mümkün değildir, çünkü güneş sisteminde ikinci bir güneş yoktur. O zaman denilir ki;“hakkında bilgin olmayan böyle bir iddiadan vazgeç, yoksa dünya-âleme maskara olursun..!”