Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
'Gerçekten bu Kur'an, insanları en doğru yola götürür.' (İsrâ Sûresi, 9)
Bir fende terakki etmek için, o fennin kanunlarına uymak bir zaruret olduğu gibi, hak ve hakikati bulmak için de, Kur'ân ve Sünnet'in düsturlarını rehber kabul etmek son derece gereklidir.
Evet, insan Cenâb-ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını ancak Kur'an'ın ve Sünnet'in irşadıyla bilebilir. Nereden gelip, nereye gittiğini, dünyadaki görevinin ne olduğunu, gideceği ahiret âleminin mahiyetini, hakikatini ancak bu iki vesile ile anlayabilir. Hangi fiil ve hareketlerin, hangi hâl ve tavırların Cenâb-ı Hakk'ın rızasını, hangilerinin de gazabını gerektireceğini; neyin hak, neyin batıl ve neyin hata, neyin doğru olduğunu yine Allah'ın Kitabından ve Onun sevgili Peygamberinden (asm.) öğrenecektir.
Bir insan, nelere, nasıl inanmakla iman dairesine gireceğini ve hangi amelleri işleyip nelerden çekinerek İslâm dairesinde kalacağını yine bu iki esastan, yâni Kur'an ve Sünnet'ten öğrenecektir.
Madem ki, bütün Müslümanların ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir, o halde bir Müslüman beşerî her inancı, her itikadı Kur'an'a ve onun birinci derecede tefsiri olan Hadîs-i şeriflere göre değerlendirecektir.
Hakk'ı bulmanın, hakikate ermenin tek yolu, Kur'an'a iman ve onun gereği ile amel etmektir. Çünkü, Kur'an, insanlığı mutlak hayır ve hakikate sevk etmek için, bizzat Allah-ü Teâlâ tarafından gönderilmiş mukaddes bir kitaptır.
Kur'an, insanları tefekküre teşvik etmiş ve bunun ölçülerini aklın eline vermiştir. İnsanlar ancak onun ders verdiği ölçülerle kâinat Kitabı'nı okuyabilmiş ve ondaki gizli hakikatleri keşfedebilmişlerdir. Güneş, madde âlemini aydınlattığı gibi, Kur'an da maneviyat âlemini aydınlatmak için nazil olmuştur.
Kur'ân-ı Kerim, imanın birinci rüknü olan 'Allah'a iman'ı bizlere ders verdiği gibi, 'melâikelere, semavî kitaplara, peygamberlere, ahirete, kadere (hayır ve şerri Onun yarattığına) iman' etmeyi de ders verir. Bir insan, ancak iman hakikatlerine Kur'an'ın bildirdiği gibi iman etmekle mümin olur.
Hem Kur'ân-ı Kerim, Allah-ü Teâlâ'nın bütün emir ve yasaklarından ibaret olan İslâmîyet'i müminlere talim etmiştir. Bir mümin, bu emir ve yasaklara harfiyen uymakla kâmil bir Müslüman olur.
Hayır.tabiki kurana uymak hakınn yolunda atılacak ilk adımlardan birisidir fakat,kur an da namaz kıl yazıyor bizler peygamberimiz olmadan bu işi nasıl yapacağımızı nasıl bilebilirdik?
Ey iman edenler Allah'ın selamı üzerinize olsun.Allah bütün alemlere bir öğüt ve doğru yolda gitmek isteyenlere bir yol gösterici olarak Kuranı göndermiştir. Ondan şaşmayın. Kim kendisine indirileni uygulamazsa o dininde bir temel üzerinde değildir. peygamber efendimiz yalnızca kendisine gelen vahye uymuştur. O'na bir peygamber veya bir insan öğretmedi ve Allah'tan getirdiği okuyuşuda kendisi uydurmamıştır.Peygamber efendimiz kendiliğinden bir yük yüklememiştir bizlere. Bilin ki Eğer o Allah'ın adına yalan söyleseydi Allah onun şah damarını keserdi ve kimse de Allah'tan koruyamazdı. O yüzden peygamber efendimizinde uyduğu ve bizimde uymamızı istediği Kurana uyun. Allah Kuranı sırf düşünüp öğüt alalım diye kolaylaştırmıştır. Peki hiç düşünüp öğüt alan var mıdır? Kuran bir insanın anlamayacağı kadar zor olsaydı Allah bizi ondan sorumlu tutar mıydı? Allah kuluna gücü kadar yük yükler.Rabbimiz bizlere en güzel şekilde açıklamıştır. Bizlere ayetlerini apaçık açıklayan Allah varken O'ndan başka bir açıklayıcı O'ndan başka bir Rab mi edinelim? Allah ortak koşulanlardan uzaktır, yücedir.
Kovulmuş Şeytandan Allah'a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
3/78. Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o,
Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
3/79. Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”
3/80. Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.” diye emretmesi de düşünülemez. Siz
müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi?
7/27. Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır.
7/28. Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?”
7/29. De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (O’na) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz.”
7/30. Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.