İlgili ayetlerin meali şöyledir:
“Biz ona İshak ile Yâkub'u ihsan ettik ve her birini nübüvvete erdirdik. Daha önce de Nuh'u ve onun neslinden Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Mûsâ'yı ve Harun'u da nübüvvete erdirdik. Biz iyi hareket edenleri işte böyle ödüllendiririz. Zekeriyya'yı, Yahya'yı, Îsâ'yı, İlyas'ı da nübüvvete erdirdik. Onların hepsi de salih, hayırlı insanlardandı. İsmâil'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u da nübüvvete erdirdik; her birini de yaşadıkları asrın insanlarından üstün kıldık.” (En'am, 6/84-86)
Dikkate şayandır ki bu âyetlerde on sekiz peygamber zikredilmiş ve bunların zikri bir güzel sınıflandırmaya tâbi tutularak Hz. İbrahim etrafında toplanmıştır.
Hz. İbrahim ve eşi Sare, yaşlanıp çocuk sahibi olmaktan ümitlerini kestikleri bir zamanda onlara oğul ve torunlar müjdelenip (bk. Hud, 11/ 71) verildiğini ki bunlar Hz. İshak ve Hz. Yakup olup bütün İsrailoğulları peygamberlerinin aslıdır. Böylece Hz. İbrahim’e böyle lütufta bulunduğunu bildirmektedir.
İshak ve Yakub zincirinin karşılığında bulunan Hz. İsmail diğer bir sınıfın başlangıcı olarak ayrıca zikredilmiştir..
Kur'anı Kerim'in ayetlerinde peygamberden ismen söz edilirken tarih sırası gözetilmemiştir. Aynı zamanda Resul ve Nebi tertibine de gidilmemiştir. Neden?
Bunun cevabı gayet açıktır. Kur'ân çoğu yerde geçmiş olayları anlatırken de tarihe ve tarih sırasına yer vermez, onu araştırıcı tarihçilere bırakır; çünkü Kur'ân'a göre, olayın meydana geldiği yıl ve gün önemli değil, olayın ibret ve öğüt alınacak noktaları önemlidir. Bu bakımdan olayların detayına inmez, onu günlük önemli olayları yazanlara bırakır. Geçmişten ders ve ibret alıp geleceğe yön vermemizi emreder; ana fikir verir, insan aklını harekete geçirir; olayları özetleyip bir komprime haline getirir; insana düşünme ve araştırma fırsatı verir. Şüphesiz ki bu metot, Allah'ın kitabının özelliklerinden biridir.
Peygamberler kendilerine sunulan fazl-ü kerem yönünden sınıflandırılmışlardır. Çünkü her birine ilâhî lûtuftan, başka bir kapı açılmıştır:
a) Nuh, İbrahim, İshak ve Yakup, sonra gelen peygamberlerin ataları olma faziletini taşımaktadırlar. Çünkü Asya'da gönderilen bütün peygamberler bunların soyundandır.
b) Dâvud ile Süleyman'a gelince, bunlara hem peygamberlik, hem hükümdarlık payesi verilmiştir. Bu özellikleriyle diğer peygamberlerden ayrılırlar.
e) Eyyub peygamber ise, gelen şiddete, inen musibete sabredenlerin başında gelir. Sonra da bu iki mertebeyi yani peygamberlik ve hükümdarlık payesiyle birlikte belâ ve musibetlere uğramayı kendinde toplayan Yusuf Peygamber, adı geçenler üzerine atfedilmiştir.
d) Musa ile Harun'a gelince, çok çetin mücadele, çok mu'cize ve açık belgeler göstermekle bilinmektedirler.
e) Zekeriyya, Yahya, İsâ ve İlyas Peygamberler ise, dünyadan el-etek çekip yüzleri daha çok âhirete yönelik bulunmakla ün yapmışlardır. Bu sebeple “Salih” sıfatıyla anılmışlardır.
f) İsmail, Elyesa', Yunus ve Lût Peygamberlere gelince, bunlar şeriatı olmayan peygamberlerdir.
Görülüyor ki Kur'ân, Peygamberleri tarihleri sırasına göre değil, taşıdıkları özelliklerine göre sıralamaktadır. (Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 4/1942-1943)