İlgili ayetin meali şöyledir: “Şimdi tapınıp durduğun tanrına bak! Biz onu yakacağız, sonra da ufalayıp denize savuracağız.” (Taha, 20/97)
Kitab-ı Mukaddes’te de benzer ifadeye yer verilmiştir: “Yaptığınız günahlı nesneyi, o buzağıya benzer dökme putu alıp yaktım. Parçalayıp ince toz haline getirinceye dek ezdim. Sonra tozu dağdan akan dereye attım” (Tesniye 9, 21)
Ayette altının küllerinin savrulduğuna dair bir ifade söz konusu değildir. Ayetin asıl metninde yer alan “NSF” kavramı, bir şeyi parçalayıp ufaltmak, en küçük toz haline getirmek manasına gelir. (İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)
Buna göre, altınlar eritilmiş, sonradan ezilerek en küçük tozlar haline getirilmiştir. Kur’an’ın ifadesi altının en küçük tozlar haline getirilip ufalanması,altının bir özelliğine de işarettir. Çünkü uzmanların bildirdiğine göre, maddesi en ufak parçalara ayrılabilen metallerin başında altın gelir.
“Altından yapılan heykel, kap, kacak, mücevher süsleme ve paraların hepsine verilen ad. Altın metallerin en yumuşağı ve en kolay biçimlendirilebilenidir. 10 g altın dövülerek 11 m²’lik ince bir levha veya çekilerek 570 m uzunluğunda ince bir tel elde edilebilir. En rahat çalışılabilen metal olarak kalemle işlenerek, kakılarak, dövülerek, oyularak, kabartılarak, dökülerek varak haline getirilip ahşap, metal, deri ve parşömen gibi başka eşyaları kaplamada da kullanılmıştır.” (VİKİPEDİ).
Kur’an’ın yaklaşık 15 asır önce belirttiği bu gerçeğin ta kendisi olan hakikati,“küller” uydurmasıyla çarpıtmanın ne kadar yanlış olduğu ortadadır.
Bununla beraber, Allah’ın sonsuz kudretiyle peygamberlerinin doğruluğunun göstergesi olarak ortaya koyduğu mucizelerin durumunu anlamayan, önce sağlam bir imana ve bu konudaki sağlam bilgiye sahip olması gerekir. Buzağının bünyesini oluşturan altınların küçük tozlar haline getirilmesi ve denize/ırmağa atılması, Hz. Musa’nın asasıyla denizi yarmasından daha harika değildir. Hatta buzağıyla ilgili işlemler o kadar doğaldır ki, harikalar arasında yer almasına bile ihtiyacı yoktur.