İlgili ayetlerin mealleri şöyledir:
“Biz her millete bir peygamber gönderdik.O da “Allah’a ibadet edin, tağuttan uzak durun!” dedi. Sonra onlardan bir kısmına Allah hidâyet nasib etti, bir kısmı hakkında da sapacaklarına dair hüküm kesinleşti. İşte gezin dolaşın dünyayı da peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin ne olduğunu görün!”(Nahl, 16/36).
“Eğer isteseydik her şehre bir uyarıcı peygamber gönderirdik.”(Furkan, 25/51)
Nahl suresindeki ayette, Hz. Adem (as)’den beri her zamanda bulunan bütün kavimlere -imtihandaki adaletin bir gereği olarak- mutlaka bir peygamberin gönderildiği ifade edilmektedir. Çünkü, peygamber olmadan imtihan olmaz. Madem ki, insanoğlu için bir imtihan dünyası açılmış, elbette bu imtihanın temel soruları olana ilahî emir ve yasaklarının bilinmesi lazımdır. Bunları ders verecek olan muallimler ise peygamberlerdir...
Furkan suresindeki ayette ise, genel olarak tarîhî bir tespit değil, sadece Hz. Muhammed (asm) devrine ait kullanılmış bir ifadedir. Buna göre ayetin açıklaması şudur:
“Biz seni bütün insanlara uyarıcı ve müjdeleyici bir peygamber olarak gönderdik. Eğer isteseydik Hicaz’ın farklı şehirlerine, dünyanın farklı bölgelerine ayrı ayrı peygamberler gönderirdik. Fakat hikmetimizin gereği olarak -kıyamete kadar gittikçe artan bir hızla bütün dünyanın tek bir millet, tek bir şehir haline, yaklaşık aynı anlayış kapasitesine vardığı ve varacağı için- artık eski devirlerde olduğu gibi, her şehre ayrı bir peygamber, ayrı bir uyarıcı göndermeyiz…”
Demek ki bu iki ayet arasında bir çelişki söz konusu değildir.