İlgili ayetin meali şöyledir:
“Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. Saptıranları da hiçbir zaman yardımcı edinmiş değilim.” (Kehf, 18/51)
"Ben onlara ne göklerin ... ne de kendilerinin yaratılışını gösterdim" cümlesindeki zamirlerden kimin kastedildiğine göre âyete iki türlü mâna verilmektedir:
a) Zamirler, İblîs'i ve neslini ifade ettiği takdirde mealinde verilen mâna çıkar. Buna göre âyette göklerin, yerin ve insanların yaratılışında -hazır bulundurulmadıkları için- hiçbir katkıları olmayan, hatta kendileri dahi sonradan yaratılmış bulunan, dolayısıyla ilâh olmaları imkânsız olan şeytanların ibadet ve itaate lâyık olmadıkları bildirilmekte ve Allah'ın, insanları yanlış yola saptıranları kendisine yardımcı edinmeyeceği vurgulanmaktadır.
b) Zamirler, İblîs'i ve neslini dost edinen insanları ifade ettiği takdirde mâna şöyle olur:
"Ben onlara (müşriklere) ne göklerin ne yerin ne de bizzat kendilerinin yaratılışını gösterdim. Ben, yoldan çıkaranları yardımcı edinecek değilim. Onlar, bana ortak koştukları şeylerin, kâinatı yaratırken bana yardım ettiklerini görmediler. O halde onların benim ortaklarım olduğunu nasıl iddia ediyorlar?"
Câhîliye döneminde insanlar cinlerin yeryüzünde tasarrufta bulunduklarına inanırlar, korkutucu bir vadiye geldiklerinde, bâtıl inançlarına göre o vadide tasarrufta bulunan cinin zararından emin olmak için "Bu vadinin azizine sığınırım." derlerdi. (İbn Âşûr, ilgili ayetin tefsiri)
Yukarıdaki iki yoruma göre de Allah Teâlâ âyette kendisine ortak koşulmasını reddetmekte ve bunu yapanları kınamaktadır. Zira kâinatta var olan her şeyi o yaratmıştır. Bu konuda eşi ve ortağı yoktur. Kur'ân-ı Kerîm göklerin ve yerin, buralarda yaşayan varlıklardan daha önce yaratılmış olduğunu ifade eder. (bk. Fussilet 41/9-12; Kur’an Yolu, Heyet, ilgili ayetin tefsiri)
Ayette geçen “el-mudıllîn” “yoldan çıkanlar, sapıtanlar, hak yoldan ayrılanlar" anlamına gelmektedir. Yüce Allah sapıtmışları yardımcı edinmeyeceğini söyleyerek, sahte tanrıları reddetmektedir. Allah'ın eşi yoktur, yardımcısı da yoktur.
Allah'ı bırakıp bazı varlıkları Allah'a ortak sayacak şekilde sevip ilâhlaştıranlar, her şeyden önce kendi azizliklerini ve Allah yanındaki şerefli yerlerini zedelemekte, varlık âleminde kendilerine ayrılan “mükerremlik, mükemmellik ve hürmete layık" makamından aşağı inmektedirler. Bu bir bakıma insanın önce kendi yaratılışındaki hikmete ve sonra da kâinat düzenine ters düşmesi demektir.