"Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tövbe edenlerin tövbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tövbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandır."(Nisa, 4/17)
"Hemen tövbe edenler" ifadesinden maksat, o günahtan hemen sonra pişman olmak, günahının idrakine vardığı anda duyulan pişmanlıklar anlaşılacağı gibi, ayette asıl kastedilen ölmeden önceye kadar ki duyduğu pişmanlıktır.(bk. Taberi, ilgili ayetin tefsiri) Nitekim her türlü günah için tövbe kapısının ölüm gelene kadar açık olması da bu hakikati teyid etmektedir.
Nitekim Abdullah b. Ömer, Resulullah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Şüphesiz ki Allah, "Can boğaza gelip dayanarak göğüse hırıltı düşmedikçe, kulun tövbesini kabul eder."(Tirmizi, Daavat, 99; İbn-i Mâce, ez-Zühd, 30)
İnsanlar yaşadıkları müddetçe tövbe kapısı açıktır. Ne zaman akılları başlarına gelir ve tövbe ederlerse Allah'ın, vaadinin gereği olarak bu tövbeyi kabul buyurması ve günahkâr kullarını affetmesi umulur, lütfundan beklenir. Günahkâr kişi hayatının son saniyelerine kadar tövbe etmez, dünya hayatından ümit kestikten ve gayb âlemine dahil bulunan berzah ve âhiretle ilgili bazı gerçekleri gördükten, hissettikten sonra henüz can vermeden tövbe ederse, bu tövbenin sebebi, gayba imana dayalı samimi pişmanlık olmayıp yüz yüze gelinen cezadan kurtulmaya yönelik bulunduğu, tekrar kulluk ve itaat imtihanına fırsat da kalmadığı için kabul edilmeyecektir. Kabul edilmeyen bir başka tövbe de hayatını, hak dini inkâr içinde geçirdikten sonra ölen ve âhiret âlemini gördükten sonra pişmanlık duyanların tövbesidir. Bu da gayba iman ve samimi pişmanlıktan kaynaklanmadığı için Allah tarafından kabul edilmeyecektir. (Kur’an Yolu, Diyanet Tefsiri, II/24-25)
Enes radıyallahu anh, “Ben Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellemi şöyle buyururken dinledim” diyor:
“Allah Teâlâ (buyurdu ki): Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden af umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak kadar olsa, sen Benden bağışlanmanı dilersen, günahlarını affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat Bana hiçbir şeyi ortak koşmamış, şirke bulaşmamış olsan, Ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım.”(Tirmizî, Daavât, 98).