347. DERS (Ahkaf Suresi, 29 - 35) Müslüman Cinnîler

29- وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ “Hani Kur’an’ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik.”

فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنصِتُوا “Onlar, peygamberin yanına gelince birbirlerine, “Susun!” dediler.”Birbirlerine “Susun, dinleyelim” dediler.

فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَى قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ “Kur’an’ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.”Rivayete göre bu olay Hz. Peygamber (asm) Taiften dönerken Nahle Vadisinde gerçekleşti. Hz. Peygamber gece namazında sesli bir şekilde Kur’an okurken bir grup cin kendisini dinlemiş, döndüklerinde duyduklarını kavimlerine anlatmışlardı.

 

30- قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى “Dediler ki: “Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen bir kitap dinledik.”

Böyle demeleri,

-Ya Yahudi olmalarından

-Veya Hz. İsa’nın dinini bilmemelerindendir.

مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ “Kendinden önceki kitapları tasdik edici.”

يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ “Hakka ve doğru bir yola iletiyor.”

Bu kitap, hak inançla ve dosdoğru hükümlerden meydana gelen bir yola sevkediyor.

 

31- يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ “Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun.”

وَآمِنُوا بِهِ “Ve ona iman edin.”

يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ “Ta ki, (Allah) günahlarınızdan sizi bağışlasın.”

Bundan murat, sırf Allah hakkı olan günahlardır. Kul hakkı olan günahlar ise, sadece iman etmekle bağışlanmaz.

وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ “Ve elîm bir azaptan sizi kurtarsın.”Ve kâfirler için hazırlanan elîm bir azaptan sizi korusun.Ayette onlara verilecek sevaptan bahsedilmeyip sadece bağışlanmaları ve azaptan korunmaları nazara verilmişse de, onlar da mükellefiyet meselelerinde Âdemoğulları gibidirler.

 

32- وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ “Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde O’nu âciz bırakacak değildir.”

Çünkü kaçmakla Allahın azabından kurtulunmaz.

وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاء “Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz.”

Ve ondan Allahın azabını men edecek yardımcılar da söz konusu değildir.

أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ “İşte onlar apaçık bir dalalet içindedirler.”

Böyle bir Hak davetçisinden yüz çevirdikleri cihetle, onlar apaçık bir dalalettedirler.

 

 33- أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى “Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye kadir olduğunu görmediler mi?

بَلَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Evet, şüphesiz O, her şeye kadirdir.”Yani, Onun kudreti zorunludur, yaratıp vücud vermekle ebediyen ne noksanlaşır ne de O’ndan ayrılır.Ayetin bu kısmı, genel bir şekilde Allahın kudretini takrîr eder, maksuda bir delil gibi olur.Sûrenin başında ilk yaratılış nazara verilmişti. Sonunda ise, ikinci yaratılışın isbatı yapıldı.

 

34- وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَلَيْسَ هَذَا بِالْحَقِّ “İnkâr edenler ateşe arzedildikleri gün, “Bu, hak değil mi?” (denir.)Bu” ile azaba işaret edilmiştir.

قَالُوا بَلَى وَرَبِّنَا “Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki hak” derler.”

قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ “Allah der: Öyleyse inkârınıza mu kabil tadın bakalım azabı!”

“Öyleyse tadın bakalım azabı” ifadesi, onları zelil kılmak ve kınamak içindir.

 

35- فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ “O hâlde, peygamberlerden ulu’l- azm olanların sabretmesi gibi sabret.”

“Peygamberlerden” ifadesi iki şekilde anlaşılabilir:

1-Sebat ve ciddiyet sergileyen diğer tüm peygamberler gibi Sen de sabret. Çünkü, Sen de onlardan birisin.

2-Bu, baziyet de bildirebilir.[1>

Peygamberlerden ulu’l-azm olanlar, müstakil şeriat sahibi olanlardır. Bunlar, dinlerini tesis ve takrir için çok büyük gayret göstermişler, zorluklara göğüs germişler ve dinlerine saldıranlara karşı mücadele etmişlerdir. Bunların en meşhurları,

-Hz. Nûh,

-Hz. İbrahim,

-Hz. Musa

-Hz. İsa (aleyhimüs-selâm)dır.

Denildi ki: Ulu’l-azm peygamberler, Hz. Nûh gibi Allahtan gelen belaya sabredenlerdir.

Hz. Nûh, onu bayıltıncaya kadar dövdükleri hâlde kavminin ezasına sabrediyordu.

Hz. İbrahim ateşe atılmasına, oğlunun kurban edilme talebi tarzındaki imtihana sabretti.

Hz. Yakub, oğlunu ve gözünü kaybetmeye sabretti.

Hz. Yusuf kuyuya ve zindana atılmasına sabretti.

Hz. Eyyûb, hastalıklara karşı sabretti.

Hz. Musa, kavminin “Ya Musa, bize yetiştiler!” demesi gibi taşkınlıklarına sabretti.[2>

Hz. Davud, bir hatasından dolayı kırk yıl ağladı.

Hz. İsa, tuğla üzerine tuğla koymadı.[3>

وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ “Onlar için acele etme.”Kureyş kâfirlerine azabın hemen gelmesi için acele etme. Çünkü vakti geldiğinde hiç şüphesiz azap onlara inecektir.

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ “Onlar kendilerine vaat edilen azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar.”

Onlar azabı gördüklerinde, azabın dehşetinden dolayı dünyada kaldıkları müddeti çok az kabul edecekler, onu gündüzün bir saati kadar zannedecekler.

بَلَاغٌ “Bu, bir duyurudur.”Size verilen bu nasihat veya bu sûre, yeter mi yeter.

Veya, bu size Peygamberden bir tebliğdir.

فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ “Yoksa yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası mı helak edilir?”Helâk olanlar, öğüt almaktan hâriç kalan veya tâatten çıkanlardan başkaları değildir.

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Ahkaf sûresini her kim okusa, ona dünyadaki bütün kumlar kadar sevap yazılır.”


[1> Yani, her peygamber ulu’l-azm olmayabilir. Sen onlardan ul’l-azm olanların sabretmeleri gibi sabret.

[2>Bkz. Şuara, 61.

[3>Yani, dünya malı olarak hiçbir şeye sahip değildi.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
46. Ahkaf
Gönderi tarihi: 16-04-2014
1,104 kez okundu
Block title
Block content