338. DERS (Zuhruf suresi, 57 - 67) Dinde Cedel

 

57- وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ “Meryem oğlu İsa bir mesel olarak anlatılınca, bakarsın ki kavmin onunla ilgili bağrışmaya başlarlar.”

“Gerçekten siz ve Allah’dan başka ibadet ettikleriniz cehennem yakıtısınız!” (Enbiya, 98) ayeti hakkında İbnu Zebari Hz. Peygambere şöyle demişti: “Hristiyanlar ehl-i kitap olup Hz. İsaya tapıyorlar, Onun Allahın oğlu olduğunu iddia ediyorlar. Eğer böyleyse, melekler Allaha evlat olmaya daha layıktırlar.”

Veya “Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor, Rahmân’dan başka ibadet edilecek ilâhlar kılmış mıyız?” (Zuhruf, 45) ayeti hakkında mücadeleye girmişti.

Veya “Mesih’e ibadet edildiği gibi, Muhammed kendisine ibadet etmemizi istiyor” demişti. Müşrikler bunu duyunca “Peygamberi ilzam ettik” zannıyla sevinçlerinden bağrışmaya başladılar.

 

58- وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ “Ve dediler: Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa O mu?”“Sana göre bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa İsa mı daha hayırlı? Şayet o cehennemde ise, varsın bizim ilahlarımız da orada olsunlar!”

Veya “İlahlarımız olan melekler mi daha hayırlı, yoksa İsa mı? Ona ibadet caiz oluyor ve Allahın oğlu sayılıyorsa, bizim ilahlarımız buna daha ziyade layıktırlar.”

Veya “Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa Muhammed mi? Öyleyse niye ilahlarımızı bırakıp O’na tapalım ki..?”

مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا “Bunu sadece seninle cedelleşmek için ortaya attılar.”

Onlar bunu hakkı batıldan ayırmak için değil, sırf bir cedel ve düşmanlık olsun diye yaptılar.

بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ “Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur.”

Doğrusu onlar husumeti şiddetli, düşmanlık yapmaya hırslı kimselerdir.

 

59- إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ “O (İsa), sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur.”

Ayet, onların bu şüphesini izah eden bir cevap gibidir.

 

60- وَلَوْ نَشَاء لَجَعَلْنَا مِنكُم مَّلَائِكَةً فِي الْأَرْضِ يَخْلُفُونَ “Eğer dilersek, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler kılarız.”Ey erkekler! Eğer istersek, Hz. İsa’yı babasız yarattığımız gibi sizden de melekler meydana getiririz.

Veya “sizin bedelinize yeryüzünde melekleri halife yaparız.”

Yani, “her ne kadar Hz. İsanın hâli hayret verici bir durum ise de, Allahu Teâlâ bundan daha hayret verici olanına da kâdirdir. Melekler, imkân dairesinde varlıklar olduklarından, doğrudan yaratılmaları caiz olduğu gibi, bir varlık vasıtasıyla yaratılmaları da muhtemeldir. Dolayısıyla, onların uluhiyete layık olmaları ve Allahın –haşa- evlatları olmaları asla söz konusu değildir.

 

61- وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِّلسَّاعَةِ “Şüphesiz o, kıyamet için bir bilgidir.”

Hz. İsa, kıyamet için bir alâmettir. Çünkü O’nun yaratılışı veya yeryüzüne inmesi, kıyametin yakın olduğunu gösteren alâmetlerdendir.

Veya ölülerin diriltilmesi Allahın kudretine delil olması itibarıyla, Hz. İsa da kıyamete bir delildir.

 

Hadiste şöyle gelmiştir:

“Hz. İsa Arz-ı Mukaddeste bir tepeye iner. Elinde bir mızrak vardır, bununla deccalı öldürür. İnsanlar sabah namazında iken Beyt-i Makdise gelir. İmam geri çıkıp Hz. İsayı imamlığa geçirmek ister. Ama Hz. İsa onu imamlığa devam ettirir. Böylece imamın ardında Muhammedin dini üzere namaz kılar. Sonra domuzu öldürür, haçı kırar, havra ve kiliseleri harap eder. Kendisine inananlar dışındaki Hristiyanları öldürür.”

Denildi ki: Ayetteki “o” zamiri Kur’ana racidir.

Çünkü Kur’anda kıyamet bildirilmkte ve onu delâlette bulunulmaktadır.

فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا “Artık onun (kıyametin) hakkında asla şüphe etmeyin.”

وَاتَّبِعُونِ “Ve bana uyun.”

- Benim hidayetime uyun.

- Şeriatıma uyun.

- Rasulüme uyun.

Denildi ki ayetin bu kısmı, böyle demesi için Hz. Peygambere bir emirdir.

هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ “İşte, bu dosdoğru bir yoldur.”

Sizi davet ettiğim bu yol, dosdoğru bir yol olup, ona süluk eden asla dalalete sapmaz.

 

62- وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُ “Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin.”

Sakın şeytan sizi bana tâbi olmaktan alıkoymasın.

إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ “Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”

Sizi cennetten çıkarıp belâlara maruz bırakmakla, düşmanlığı gözler önündedir.

 

63- وَلَمَّا جَاء عِيسَى بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ “İsa, beyyinatı getirdiği zaman şöyle demişti:”

“Beyyinat”tan murat,

-Mu’cizelerdir.

-Veya İncil’in ayetleridir.

-Veya dinin apaçık hükümleridir.

قَدْ جِئْتُكُم بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ “Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ihtilafa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim.”

Hikmet’ten murat, İncil veya din olabilir.

Ayette nazara verilen ihtilaf, dinî meselelerdir, yoksa dünya ile ilgili tartışmalı meseleler değildir. Çünkü peygamberler dünyevî meseleleri beyan etmek için gönderilmediler. Bundan dolayıdır ki Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“Siz dünyanızın işini benden daha iyi bilirsiniz.”

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ “Öyle ise, Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

 

64- إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ “Şüphesiz Allah, Rabbim ve Rabbinizdir, öyleyse O’na ibadet edin.”

هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ “İşte bu dosdoğru bir yoldur.”

Ayet, bir önceki ayette geçen “bana itaat edin” ifadesinin beyanıdır. Yani, tevhid itikadına sahip olmak ve Allahın indirdiği hükümleri yerine getirmek suretiyle ibadet etmektir. “İşte bu” ifadesi, “sahih itikad ve Allaha ibadet etmek” esaslarına işaret eder. Bu cümle, Hz. İsanın üstteki cümlesinin devamıdır.

Veya bu tâati iktiza eden şeye delâlet etmek üzere Allahu Teâlâ’dan bir cümle de olabilir.

 

65- فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ “Ama gruplar ayrılığa düştüler.”

Bundan murat, Hristiyanların kendi aralarında ihtilafı olabileceği gibi, Hz. İsanın gönderildiği kavimde Yahudilerle Hristiyanların birbiriyle ihtilafa düşmeleri de olabilir.

فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ “Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline!”Bahsedilen gün, kıyamet günüdür.

 

66- هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ “Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar?”

Zamir Kureyş’e racidir veya üstteki ayette nazara verilen “zalimler”e de raci olabilir.

Ama onlar,

-Dünya işleriyle meşguliyetlerinden

-Ayrıca, onu inkar etmelerinden dolayı o kıyametten gaflet içindedirler.

 

67- الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ “O gün müttakiler dışında, dostlar birbirine düşmandır.”Dünyada birbiriyle dost olan kimseler, kıyamet günü kendisi için dostluk yaptıkları şeylerin azaba bir sebep olduğunun ortaya çıkmasıyla birbirleriyle olan alakalarını keserler, düşman hâle gelirler.

Takva sahiplerinin birbiriyle dostlukları “el-hubbu fillah” yani “Allah için sevmek” ölçüsüyle olduğundan, dostlukları daima kendilerine fayda verir.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
43. Zuhruf
Gönderi tarihi: 16-04-2014
1,206 kez okundu
Block title
Block content