338. DERS (Muhammed Suresi, 1 - 11) Allah’a Yardım

1- الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ “İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; (Allah) onların amellerini boşa çıkarmıştır.”

Ayette nazara verilen kimseler,

-İslâma girmekten ve ona göre yaşamaktan kaçındılar.

-Veya Bedir savaşında İslâma karşı savaşanlar, finanse edenler gibi, insanları ondan men etmeye çalıştılar.[1>

-Veya bunlar Kureyşin şeytanları, yani şeytan gibi insanları aldatmaya çalışan reisleridir.

-Veya ehl-i kitaptan olup batılda ısrar edenlerdir.

-Veya ayet inkâr eden ve dine engel olmaya çalışan herkesi şümulüne alır.

Onların amellerinin boşa çıkması ise,

-Sıla-i rahimde bulunmak, esirleri hürriyete kavuşturmak, komşuluk haklarını korumak gibi aslında güzel olan amellerinin boşa çıkması, zayi olmasıdır.

-Veya, bu amelleriye Allahın rızasını aramadıklarından, hak yolu bulamamalarıdır.

-Veya peygambere yaptıkları hileleri ve O’nun yolundan alıkoymak için gösterdikleri gayretlerinin sonuçsuz kalmasıdır. Allah, Rasûlüne yardım ederek ve dinini bütün dinlere üstün kılarak o inkârcıların çalışmalarını neticesiz kılmıştır.

 

2- وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ “İman eden ve salih ameller işleyenlerin ve Muhammed’e indirilene -ki o, Rablerinden gelen haktır- inananların ise günahlarını örttü ve hâllerini düzeltti.”

Ayet, muhacirleri, ensarı, ehl-i kitaptan ve başkalarından iman edenleri içine alır.

Ayette, Hz. Peygambere inen’e iman etmenin özel olarak nazara verilmesi, bu olmadan edilen bir imanın tam olmadığını hissettirmek ve O’na inen Kur’anın büyüklüğüne dikkat çekmek içindir. Çünkü Kur’an, Allahın indirdiği kitaplarda asıldır.

Bunun için, şöyle diyerek te’kidde bulundu: “o, Rablerinden gelen haktır.”

Denildi ki: Kur’anın hak oluşu, kendisinin önceki kitapları neshetmesi ve O’nu neshedecek başka bir kitap ise gönderilmeyecek olmasındandır.

“Günahlarını örttü”

Allah, onların imanı ve salih ameli sebebiyle, günahlarını örtmüştür.

“Ve hâllerini düzeltti.”

Onları muvaffak kılarak ve te’yid ederek din ve dünya hususunda durumlarını salih kılmıştır.

 

3- ذَلِكَ بِأَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَأَنَّ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِن رَّبِّهِمْ “Bunun sebebi şudur: İnkâr edenler batıla tabi oldular ve iman edenler ise Rablerinden gelen hakka tabi oldular.”

Burada işaret edilen, buraya kadar nazara verilmiş olan,

-Allahın inkârcıları saptırması,

-Mü’minlerin günahlarını örtmesi

-Ve durumlarını salih kılmasıdır.

Üstteki ayetlerde bu mana biraz hissettirilmişti. Bununla ise, açık bir şekilde bildirildi. Bu açıdan bu ayet, evvelinin bir tefsiridir.

كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ “İşte Allah, onların durumlarını insanlara böyle anlatır.”

İşte böylece Allah her iki fırkanın veya insanların hallerini insanlara beyan edip açıklar.

-Veya Allah batıla uymayı kâfirlerin ameli için bir mesel,

-Boşa çıkarmayı onların amelleri için bir mesel,

-Ve hakka uymayı mü’minler için bir mesel,

-Günahların örtülmesini de mü’minlerin kurtulması için bir mesel kılar.

 

4- فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ “İnkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.”

Bundan murat, onlarla savaşta karşılaşma durumudur.

Öldürmekten “boyun vurmak” şeklinde bahsedilmesi,

-Savaşta mümkün olduğunca katlin bu şekilde yapılmasını hissettirmek,

-Ve öldürmenin en çirkin şekliyle onu tasvîr etmek içindir.

حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ “Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın).”

فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاء “Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin.”

Ayetten murat, savaş esirleri konusunda

-Ya onları bedelsiz salıvermek,

-Ya da esir olarak tutup fidye karşılığı bırakmak şeklinde muhayyer olduklarını bildirmektir.

حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا “Savaş ağırlıklarını bırakıncaya kadar hüküm budur.”

Savaş ağırlıklarından” murat, savaşın kendisiyle yapıldığı silah gibi aletlerdir. Yani, savaş bitip de ancak Müslüman veya onlarla barış yapan kimseler kalıncaya kadar hüküm budur.

Ayet

-Düşmanın boynunu vurmanın,

-Onları esir edip bağlamanın,

-Veya onları salıvermenin,

-Veya kendilerinden fidye almanın

-Veya beraberce bunların hepsinin ne zamana kadar olması gerektiğini ifade eder. Yani, bu hükümler müşriklerin saltanatlarının bitip savaşa son vermelerine kadar yürürlüktedir.

Denildi ki: Bu, Hz. İsanın nüzûlünde gerçekleşecektir.[2>

ذَلِكَ “Bu, böyledir.”

Yani, “durum işte budur.”

Veya “onlara işte böyle yapın.”

وَلَوْ يَشَاء اللَّهُ لَانتَصَرَ مِنْهُمْ “Şayet Allah dileseydi elbette onlardan intikam alırdı.”

Şayet Allah dilese onlardan intikam alır, hepsini toptan helâk ederdi.

وَلَكِن لِّيَبْلُوَ بَعْضَكُم بِبَعْضٍ “Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor.”

Mü’minleri kâfirlere karşı deneyip cihad etmelerini ve böylece büyük sevabı elde etmelerini istiyor. Kâfirleri de mü’minlerle deniyor, ta ki onların bazısı küfründen vazgeçsin diye onların eliyle azaplarının bir kısmını dünyada verdiriyor.

وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَن يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ “Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.”

 

5- سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ “Onlara yol gösterecek ve durumlarını düzeltecektir.”

 

6- وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ “Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.”

Allah cenneti dünyada tarif etmişti. Onlar da cennete müştak oldular ve onu kazandıracak işler yaptılar.Veya mana şöyle olabilir: Allah, cenneti onlara öyle beyan etti ki, cennet ehlinin her biri kendi menzilini bilir ve sanki ilk yaratıldığı günden beri orada yaşıyormuş gibi kolayca bulur.Ayet, “Allah, o cennetin kokusunu onlara hoş kıldı” manasına da gelebilir.

Veya “Allah her birine müstakil bir cennet düşecek şekilde cenneti kendilerine hudutları belli hâle getirdi” demektir.verilir. Bu rivayetlere göre Hz. İsa geldiğinde kırk yıl adil bir hükümdar olarak hükmedecek, Onun devrinde sulh ve adalet hakim olacaktır.

 

7- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ “Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder.”

Eğer O’nun dinine ve Rasûlüne yardım edersiniz, o da düşmanlarınıza karşı size yardım eder.

وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Ve ayaklarınıza sebat verir.”

İslâmın hakkını vermek ve kâfirlere karşı mücadele etmek hususunda ayaklarınızı sabit kılar.

 

8- وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَّهُمْ “İnkâr edenlere gelince, onlara yıkım vardır.”

وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ (Allah) onların amellerini boşa çıkarmıştır.”

 

9- ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ “Çünkü, onlar Allah’ın indirdiğinden hoşlanmadılar.”

Allahın indirdiği”nden murat, Kur’an’dır.

Bundan hoşlanmamaları, içinde bulunan tevhidden ve alışmış oldukları ve nefislerinin hoşlandığı şeylere ters gelen yükümlülüklerden dolayıdır.

Ayetin bu kısmı, Kur’anı inkârlarının niçin helâketlerine ve yoldan çıkmalarına sebep olduğuna açıklık getirmektedir.

فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ “Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.”

Daha önce onların amellerinin boşa gittiği nazara verilmişken burada tekrar edilmesi, Allahın indirdiğinden hoşlanmamanın Kur’anı inkârı gerektirdiğini hissettirmek içindir.

 

10- أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ “Artık onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna bakmadılar mı?”

دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ “Allah, onları yerle bir etmiştir.”

Onlara verdiği can, mal ve ailelerinin tümünü yok etti.

وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا “Kafirlere de bunun emsali vardır.”

Kâfirler için de bu akıbetin veya bu cezanın emsali vardır. Allah bu şekilde haddi aşanlara ceza vermeyi prensip edinmiştir.

 

11- ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا “Çünkü Allah iman edenlerin Mevlâ’sıdır.”

Düşmanlarına karşı onlara yardımcıdır.

وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ “İnkâr edenlere gelince, onlar için bir Mevlâ yoktur.”

Kâfirlerin ise, kendilerinden azabı def edecek bir yardımcıları yoktur.

Ayette “onlar için bir Mevlâ yoktur” denilmesi “Ve gerçek Mevlâları olan Allah’a döndürülürler.” (Yunus, 30) ayetine muhalif düşmez. Çünkü oradaki “Mevlâ” ifadesi “Mâlik” manasındadır.

 

[1> Bunlar Ebu Celil ve Haris Bin Hişam gibi küfrün önde gelen liderleridir. Sayılarının altı veya oniki olduğu ifade edilir. Şeklen infakta bulunmakla beraber, batıl yolda harcama yaptıklarından, bütün harcamaları boşa gitmiştir.

[2> Hadislerde kıyamet alametlerinden biri olarak Hz. İsanın nüzulü de nazara

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
47. Muhammed
Gönderi tarihi: 16-04-2014
2,912 kez okundu
Block title
Block content