275. DERS (Lokman Suresi, 12 - 19) Hz. Lokman’ın Oğluna Öğütleri

 

1ِِ2- وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ “Andolsun ki biz, Lokman’a “Allah’a şükret!” diye hikmet verdik.”Hz. Lokman Hz. Eyyûbun kızkardeşi veya teyzesinin oğlu olan Azer’in evlatlarından Bauranın oğludur. Hz. Davud’a yetişti ve O’ndan ilim öğrendi. Cumhur’a (ekser âlimlere) göre nebi değildi, ama bilge bir insandı.

Hikmet, ulema örfünde “teorik bilgileri öğrenerek insanın ruhunun kemâle ermesi ve gücü yettiğince faziletli fiilleri noksansız yapacak şekilde meleke hâline getirmesidir.”

Onun hikmetiyle ilgili şöyle anlatılır:

Hz. Lokman, Hz. Davudun yanında aylarca kaldı. Hz. Davud zırh yapıyordu. Bu süre zarfında zırhla ilgili bir şey sormadı. Hz. Davud zırhı bitirdi ve onu giyip şöyle dedi: “Sen ne güzel bir savaş elbisesisin!” Hz. Lokman da şöyle mukabele etti: “Susmak bir hikmettir, ama yapanı çok azdır!”Hz. Davud, Hz. Lokmana bir koyun kesip en hoş iki yerini kendisine getirmesini emretti. Hz. Lokman, koyunun dilini ve kalbini getirdi. Günler sonra, koyunun en nahoş iki yerini getirmesini emretti. Hz. Lokman yine koyunun dilini ve kalbini getirdi. Hz. Davud bunun hikmetini sorunca şöyle cevap verdi: Bu ikisi hoş olduğunda en güzel iki şey olurlar. Ama nahoş olduklarında da en çirkin iki şey haline gelirler.

وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ “Kim şükrederse kendi iyiliğine şükreder.”

Çünkü, şükretmesinin faydası, kendisinedir. Şükrün faydası ise

-Nimetin devam etmesi,

-Daha da artmasına layık kılmasıdır.

وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ “Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah Ğani – Hamîd’dir.”

Ğanî’dir, şükre muhtaç değildir. Hamîd’dir, kendisine hamd ü senada bulunan olmasa da, zâtında hamd ü senaya layıktır.Hamîd, “Mahmûd” yani “kendisine hamdedilen” anlamına da gelir. Bütün mahlukat hâl diliyle O’na hamdederler.

 

 1-3 وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ “Hani Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti:”

يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ “Yavrucuğum! Allah’a şirk koşma!”

إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ “Çünkü şirk, elbette çok büyük bir zulümdür.”

Çünkü şirk, bütün nimetler kendisinden gelenle, kendisinden hiçbir nimet gelmeyeni eşit kılmaktır.

 

14- وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ “Biz insana, anne ve babasını (onlara itaati) tavsiye ettik.”

حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ “Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşıdı.”

Çünkü hamilelik döneminde kadının zafiyeti gittikçe artar.

وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ “Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.”

Ayet, emme müddetinin en çok iki yıl olduğuna bir delildir.

أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ(İşte onun için insana şöyle emrettik): “Bana şükret, anne babana da.”

“Biz insana anne-babasını (onlara itaati) tavsiye ettik” denildikten sonra gelen “Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşıdı. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur” kısmı ara cümledir. Ara cümle ile annesinin durumunun anlatılması, anne-babaya ve özellikle anneye iyilik yapılmasının illetini beyan eder. Bundandır ki, Hz. Peygamber (asm) “kime iyilik yapayım” diyene üç defa “annene” diye cevap vermiş, “Sonra da babana” demiştir.

إِلَيَّ الْمَصِيرُ “Dönüş ancak banadır.”Bana döndüğünde şükrüne ve nankörlüğüne mukabelede bulunur, karşılığını veririm.

 

15- وَإِن جَاهَدَاكَ عَلى أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا “Bununla beraber eğer onlar bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman hususunda seni zorlarlarsa, onlara itaat etme.”

Şayet onlar, bana şerik olmaya istihkakını bilmediğin bir şeye, onları takliden şerik kılman için seni zorlarlarsa, bu konuda onlara itaat etme.

Denildi ki: “Bilmediğin şeyi” ifadesinden “olmayan bir şey” manası murat edilmiştir.

وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا “Fakat dünyada onlarla iyi geçin.”

Ama yine de onlara şu dünyada dinin belirlediği ve kerem sahibi olmanın da gerektirdiği marûf bir şekilde muamelede bulun.

وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ “Ve bana yönelenin yoluna tabi ol.”

Din hususunda tevhidle ve taatte ihlâsla bana yönelen kimsenin gittiği yoldan git.

ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ “Sonra dönüşünüz ancak banadır.”

Sonra hem senin, hem de anne-babanın dönüşleri banadır.

فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ “O zaman ben de yaptıklarınızı size birer birer haber veririm.”

Senin imanının ve onların da küfür ve küfranlarının karşılığını veririm.

Bu iki ayet, Hz. Lokmanın tavsiyeleri arasında ara cümle (cümle-i mu’teriza) olarak zikredilmiştir. Bu ikisi, Hz. Lokmanın oğluna söylediği “Allah’a şirk koşma!” manasını te’kid ederler. Cenab-ı Hak, sanki şöyle demiştir: “Biz de Lokmanın tavsiye ettiği gibi tavsiyede bulunduk.”Ayette anne-babanın şirk koşma konusunda dediklerine itaat edilmesinin yasaklanması, şirk konusunda çok hassas davranılması gerektiğini göstermek içindir. Yani, her ne kadar anne-baba saygıda ve sözlerine itaat edilmesinde Allahtan hemen sonra gelseler de, kendilerinin Allaha şerik kılınmasına layık olmaları caiz değildir. Nerede kaldı diğerleri O’na şerik kılınsınlar.Rivayete göre bu iki ayet Sa’d Bin Ebi Vakkas ve annesi hakkında inmiştir. Annesi oğlu Müslüman oldu diye üç gün bir şey yememişti.[1>

Sebeb-i nüzûle göre bakıldığında “Ve bana yönelenin yoluna tabi ol.” ifadesi Hz. Ebubekire bakar. Çünkü, Sa’d Bin Ebi Vakkas O’nun davetiyle Müslüman olmuştu.

 

16- يَا بُنَيَّ “Yavrucuğum!”

إِنَّهَا إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ فَتَكُن فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ “Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya içinde veya göklerde, yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir, (mizanına kor).”

Yapılan iyilik veya kötülük hardal tanesi kadar da olsa, ister bir kayanın içi gibi en gizli ve korumalı bir yerde veya göklerin tepesi gibi en üst bir yerde veya yerin derinliği gibi en alt bir yerde olsun, bir şey fark etmez, Allah onu bilir ve karşılığını verir.

إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ “Çünkü Allah Latîf’tir – Habîr’dir.”

Şüphesiz Allah Latîf’tir, O’nun ilmi bütün gizli şeylere ulaşır. Habîr’dir, o şeyin künhünü bilir.

 

17- يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ “Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl.”

Nefsini olgunlaştırmak için namazı kıl.

 وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ “İyiliği emret, kötülükten sakındır.”

Başkasını kemâle erdirmek için de iyi şeyleri emret, kötü şeylerden sakındır.

وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ “Başına gelenlere sabret.”

Sana isabet eden zorluklara, özellikle iyiliği emretmek ve kötülüğü nehyetmek esnasında karşılaşacağın sıkıntılara sabret.

إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ “Çünkü bu, azmi gerektiren işlerdendir.”

“Bu” ifadesi, sabra işaret olabileceği gibi, emredilenlerin tamamına bir işaret de olabilir.

İşte bunlar, Allahın katî bir şekilde uyulmasını istediği işlerdir.

 

18- وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ “Küçümseyerek insanlardan yüzünü çevirme.”

وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا “Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme!”

Kibirli, kendini beğenmiş insanların yaptığı gibi, yüzünü insanlardan çevirme.

إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ “Çünkü Allah, böbürlenen kibirlenenleri sevmez.”

Ayetin bu kısmı, üstteki iki yasağın illetini anlatır. Ayette “muhtâl” kelimesi yeryüzünde çalımla yürüyene, “fehûr” kelimesi de yüzünü insanlardan çevirene bakar.

 

19- وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ “Yürüyüşünde mutedil ol.”

Yürüyüşünde ne çok yavaş ne de hızlı ol, orta hâlli yürü.

Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Hızlı yürümek mü’minin vakarını giderir.”

Hz. Aişe’nin Hz. Ömer hakkında söylemiş olduğu “sür’atli yürürdü” ifadesinden murat, yavaş yürümenin fevkinde bir yürüyüşü olduğunu anlatmaktır.

وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ “Sesini de alçalt.”

إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ “Çünkü seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir.”

Eşek, özellikle sesi yönünden kınamada bir meseldir. Mesela birisine “uzun kulaklı” denilerek kinaye yoluyla hakaret edilir. Yüksek perdeden konuşmanın, eşek sesiyle temsil edilmesi ve sonra bunun istiare yoluyla ifadesinde, şiddetli bir anlatım gücü vardır.

Ayette “eşeklerin sesidir” derken “sesin” çoğul gelmeyişi, fertler yerine eşek türünün sesine dikkat çekilmesidir.


[1> Yani, anne-baba “oğlum, İslâmdan dön, yoksa biz yemeyeceğiz, içmeyeceğiz” de deseler onların rızası için dinden dönülmez. Ama şu dünyada kendilerine saygıda bir kusur da gösterilmez.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
31. Lokman
Gönderi tarihi: 15-04-2014
2,021 kez okundu
Block title
Block content