170. DERS (Hicr Suresi, 26 - 44) Hz. Âdem ve İblis

26- وَلَقَدْ خَلَقْنَا الإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ “Andolsun ki biz insanı balçıktan şekil verilmiş kuru bir çamurdan yarattık.”Ayet metnindeki salsal, üfürüldüğünde ses veren kuru çamurdur. “Hame” ise, içindeki su sebebiyle değişen ve kararan çamur, yani balçıktır. “Hame” ifadesi, salsal için bir sıfattır. Yani, insanı balçıktan yapılmış, sonra kurutulmuş bir çamurdan yarattık.

Ayetteki “mesnun” kelimesi “şekil verilmiş anlamına gelebileceği gibi, kalıba sokulmuş anlamına da gelebilir. Nasıl ki mücevherler eritilir, bir kalıba sokulur, ardından kurutulur sanki insanın cevheri de önce balçık haline getirilmiş, buradan kendisine içi boş insan timsali (heykeli) verilmiştir. Bu balçık kuruduğunda, kendisine üflenince ses verir bir vaziyet kazanmıştır. Sonra Allahu Teâlâ bunu tavırdan tavra değiştirmiş, onu düzgün bir insan yapmış ve kendisinden ruh üflemiştir.

 

27- وَالْجَآنَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ “Cinleri de daha önce nar-ı semum’dan yaratmıştık.”Ayette “cân”dan murat, cinlerin atasıdır. Bunun İblis olduğu da söylenir. Bundan muradın “cins” olması da caizdir. Nitekim üstteki ayette “insan” ifadesi ile insan cinsi kastedilmişti. Çünkü bir cinsin fertleri bir maddeden yaratılmış bir şahıstan olduğundan, o cinsin tamamı o maddeden yaratılmış olur.

Cin taifesi, insandan önce nar-ı semum’dan yani, mesamata nüfuz eden harareti şiddetli ateşten yaratılmıştır.

Mücerred cevherlerde hayatın yaratılması imkânsız olmadığı gibi, basit cirimlerde yaratılması da akıldan uzak bir şey değildir. Bu durumda, kendisinde ateş unsurunun çoğunlukta olduğu şeylerde hayatın yaratılması gayet makuldür. Çünkü ateş unsuru, toprak unsuruna nispetle hayatı kabule daha elverişlidir.

Ayette “ateşten” denilmesi, kendisinde ateş unsurunun ziyade olduğu cevherden yaratılmasını ifade eder. İnsanın topraktan yaratılmasında da benzeri bir durum vardır. Yani, insanda da hâkim unsur topraktır.

Ayet, Allahın kudretinin kemâline delâlet ve sekaleynin yani ins ve cinnin yaratılışlarının başlangıcına bir beyan olduğu gibi, yeniden dirilmenin kendisine tevakkuf ettiği ikinci mukaddimeye de bir tenbihtir. O da, bunları meydana getiren maddelerin bir araya getirilmeye ve hayatı kabule elverişli olmalarıdır.

 

28- وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ “Rabbin meleklere şöyle demişti: Ben, balçıktan şekil verilmiş kuru bir çamurdan bir insan yaratacağım.”

 

29- فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ “Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, hemen onun için secdeye kapanın.”

Yaratılışını ve hey’etini kendisine ruh üflenmeye müsait bir hale getirip ruhumdan üfleyerek o ruhun etkisinin azalarının her tarafında hissedilmesiyle hayat bulduğunda, hepiniz ona secdeye kapanın.

Ruhun Allaha nisbet ile “ruhumdan” denilmesi, Nisa sûresinde anlatılmıştı.[1>

 

30- فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ “Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.”

Ayette meleklerin secdesi iki te’kid ile kuvvetlendirilmiştir. Bunlar da “Küllühüm” ve “ecmaun” kelimeleridir. Bu te’kidden murat, tamamının secde ettiğini kuvvetli bir şekilde anlatmak ve bazılarının bu genel ifadeden tahsisini men etmektir.

Denildi ki: “Hepsi” ifadesiyle bu secdenin bütün melekleri içine aldığına, “ecmaun” ifadesiyle de secdeyi bir defada toplu halde yaptıklarına dikkat çekildi. Ancak bu görüş çok da isabetli değildir. Çünkü şayet böyle olsaydı, ikincisi te’kid olmazdı, onların hâlini beyan ederdi.

 

31- إِلاَّ إِبْلِيسَ “Ancak İblis hariç.”

أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ “O secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.”

 

32- قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلاَّ تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ “Allah dedi: Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?”

 

33- قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ “İblis dedi: Balçıktan şekil verilmiş kuru bir çamurdan yarattığın insana secde edemezdim.”

Böyle bir şey benim için uygun olmaz, benim konumum secde etmeme aykırıdır. Çünkü o cismanî, kesif bir beşerdir, ben ise ruhanî bir varlığım.

Böyle bir madde, en kıymetsiz bir unsurdur. Beni ise ateşten yarattın, ateş de unsurların en şereflisidir.İblis böyle diyerek tür ve asıl itibariyle Hz. Âdemi noksan gördü.

Bunun cevabı A’raf sûresinde verilmişti.[2>

 

34- قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا “Allah dedi: Öyle ise çık oradan!”

“Çık oradan” ifadesiyle

-Semadan,

-Cennetten,

-Melekler zümresinden çıkması kastedilebilir.

فَإِنَّكَ رَجِيمٌ “Çünkü sen, artık kovulmuş birisin.”

Çünkü sen, hayır ve şereften mahrum bırakıldın, kovuldun.

Veya bundan murat, şeytanın sihaplarla recmedilmesidir.

Ayetin bu ifadesi, şeytanın şüphesine cevabı tazammun eden bir tehdittir.

 

35- وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَى يَوْمِ الدِّينِ “Hesap gününe kadar lanet senin üzerindedir.”

Lanetten murat, şeytanın kovulması ve İlahî rahmetten uzaklaştırılmasıdır.

Yani, şeytan şu âlemde imtihan sürdüğü müddetçe kovulmuş, ilâhî rahmetten uzak kılınmıştır. “Allah’ın laneti zalimler üzerine olsun!” (A’raf, 44) ayetinde bahsi geçen lanet ise, başka bir manadadır, o gündeki lanet, şu dünya hayatındaki laneti unutturur.

Denildi ki: Cenab-ı Hakkın şeytana laneti “hesap gününe kadar” diyerek sınırlaması, insanlara zarar verebileceği nihaî zamanı göstermek içindir.

Veya hesap günü geldiğinde Allah şeytana öyle azap verir ki, şeytana o lanetli olduğu zaman dilimini unutturur. Böyle olunca da, o lanetli dönem ortadan kalkmış gibi olur.

 

36- قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ “İblis dedi: Ya Rabbi! Öyle ise insanların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver.”Şeytan, böyle diyerek insanları yoldan çıkarmak için geniş bir zamana sahip olmak veya ölümden kurtulmak istedi. Çünkü yeniden dirilme sonrasında ölüm yoktur.

 

37- قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ “Allah buyurdu: Sana mühlet verilmiştir.”

Cenab-ı Hak, birinciye cevap verdi, ikincisine ise temas etmeden şöyle bildirdi:

 

38- إِلَى يَومِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ “Vakti malum güne kadar.”Bundan murat, İblisin ecelinin Allah nezdinde belirlendiği vakittir.Veya “vakti malum günden” murat, bütün insanların ölecekleri vakittir. Bu da, cumhura (ekser âlimlere) göre sura ilk üfürüldüğü zamandır.

Üstteki ayetlerde üç ayrı gün ifadesine yer verildi:

1-Din (hesap) günü.

2-İnsanların diriltilecekleri gün.

3-Malum vaktin günü.

Bu üç günden muradın kıyamet günü olması caizdir. İbarelerin ihtilafı, aynı şeye farklı yönlerden bakmaktan kaynaklanmaktadır. Bunlardan birincisi ile, senin de bildiğin gibi ceza günü anlatıldı. İkincisi ile insanların haşri nazara verildi. Çünkü haşir ile beraber insanların imtihanının bittiği bilinir ve onları yoldan çıkarma hususunda İblisin ümidi artık biter. Üçüncüsü ile, daha önce bahsi geçen iki ayrı gün ifadesinden bu günün belli bir gün olduğu bilinir.

Bundan, İblisin ölmemesi lazım gelmez. Muhtemelen kıyametin kopmasıyla o da ölür, sonra da diğer mahlûkat ile beraber diriltilir.

Cenab-ı Hakkın İblisle konuşması her ne kadar bir vasıta ile olmayıp doğrudan ise de, onun makam sahibi olduğuna delâlet etmez. Çünkü Allahın ona olan hitabı, onu zelil kılmak, küçük düşürmek içindir.

 

39- قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِي لأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الأَرْضِ “İblis dedi: Ya Rabbi!Beni azdırmana yemin ederim ki, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim.”

وَلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ “Ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!”

Ayette بِ “ba” harfi yemin içindir.Yani, “Beni azdırmana yemin ederim ki, aldanma diyarı olan şu dünyada günahları onlara süslendireceğim.”

Ayette “arzda” (yeryüzünde) denilmesi, “Fakat o arza meyletti.” (A’raf, 176) ayetinde olduğu gibidir.İblisin kendi azgınlığını Allaha nisbet etmesi, farklı şekillerde yorumlanmıştır:

Denildi ki: İblisin bu ifadesi, sebebiyet yönündendir.[3>

Mu’tezile, “beni azdırmana…” manasını “yoldan çıkışımı” şeklinde te’vil ettiler.

Veya Cenab-ı Hakkın Âdeme secde etmeyi emretmekle İblisin azmasına sebep olması şeklinde değerlendirdiler.

Veya cennet yolundan saptırmak şeklinde açıkladılar. Cenab-ı Hakkın İblise mühlet verişini de, onun azmasının ve yoldan çıkmasının artmasına sebep olması yönüyle ele aldılar, “Allahu Teâlâ İblis ve ona uyanların küfür üzere öleceklerini ve İblise mühlet verse de vermese de onların cehenneme gideceklerini bildi, İblisi onlara musallat kıldı” dediler.

Bunların zayıf görüşler olduğu, akıl sahiplerine gizli değildir.

 

 40- إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ “Ancak onlardan muhlas kulların müstesna.”

Kendine taat için seçtiğin ve şaibeli hâllerden tertemiz kıldığın kimselere benim hilem etki etmez.

 

41- } قَالَ هَذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ “Allah dedi: İşte bu, bana ulaşan dosdoğru yol budur.”

İşte bu, benim gözetmem gereken bir haktır. Bunda bir eğrilik yoktur.

“İşte bu” ifadesiyle, “muhlas kulların şeytanın iğvasından kurtulmalarına” işaret edilmiştir.

Veya doğrudan ihlâsa işarettir. Yani, “ihlâs, hiçbir eğri büğrüsü, dalaleti olmayan ve bana ulaşmaya sevkeden bir yoldur.”

 

42- إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ “Sana uyan azgınlardan başka, kullarım üzerinde senin hiçbir nüfuzun yoktur.”

Burada, İblisin yaptığı istisnayı bir tasdik vardır. İblis, “muhlas kulların müstesna” demişti. Cenab-ı Hakkın cevabında “kullarım” şeklinde söylemesinde muhlas olanların şanını yüceltmek vardır.[4> Ayrıca, onların masumiyetini ve şeytanın pençelerinin onlara ulaşamayacağını beyan söz konusudur.

Veya ayet, bu üslûb ile Allahın kullarından muhlas olmayanlara İblisin bir otoritesi olduğunu zannettirmesine bir yalanlama vardır. Çünkü İblisin günahları süslü göstermesinin son sınırı, günahlara teşvik ve hile yapmaktır. Nitekim diğer âlemde İblis de bunu itiraf etmekte ve şöyle demektedir:

“Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım, siz de geldiniz.” (İbrahim, 22)

Bu açıklamaya göre, ayette yapılan istisna, munkatı bir istisnadır.

Birinci yoruma, yani Cenab-ı Hakkın İblisi bu sözünde tasdikine göre bakıldığında, “istisna edilenin diğer taraftan daha az olması şarttır” diyenlerin görüşüne bir cevap vardır. Çünkü böyle bir görüş, iki istisnanın birbirini nakzetmesine yol açar.

 

43- وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ “Şüphesiz ki cehennem, onların hepsine vaat edilen yerdir.”Cehennem, o azgınlara veya sana tâbi olanlara vaat edilen yerdir.

 

44- لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ “Onun yedi kapısı vardır.”Cehenneme girecekler sayıca çok olduğu için tek kapıdan değil, yedi ayrı kapıdan gireceklerdir.

Veya bundan murat cehennemin tabakalarıdır. Cehennem ehli şeytana uymaktaki mertebelerine göre buralara alınacaklardır. Bu yedi mertebe şunlardır:

1-Cehennem

2-Lazâ

3-Hutame

4-Saîr

5-Sakar

6-Cahîm

7-Hâviye

Belki de yedi rakamıyla bunun tahsisi, bütün helâk edici şeylerin beş duyu organına meyletmek, şehvet ve gadap kuvvelerinin peşine takılmakta toplanmasındandır.

Veya bu yediden murat, cehennem ehlinin yedi fırka hâlinde olmasıdır.

لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ “O kapıların her biri için ayrılmış bir kısım vardır.”

Cehennemin en üst kısmında yer alacak olanlar, tevhid ehli olduğu hâlde isyanı fazla olanlardır.

İkinci tabakada Yahudiler,

Üçüncüde Hristiyanlar,

Dördüncüde Sabi’ler,

Beşincide Mecusiler,

Altıncıda Müşrikler,

Yedincide münafıklar yer alacaklardır.


 

[1> Bkz. Nisa, 171. Ayrıca şu ayetlere de bakılabilir: Meryem 17, Secde 9, Sad 72.

[2> Bkz. A’raf, 12.

[3> Yani, benim azmama, yoldan çıkmama Sen sebep oldun

[4>Yani, gerçek anlamda Hakka kul olanlar onlardır.

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
15. Hicr
Gönderi tarihi: 12-04-2014
1,316 kez okundu
Block title
Block content