Yunus Suresi 99. ayetinin meali: “Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. Ama bunu irade etmedi. Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?”
Tevbe Suresinin 29. ayetinin meali: “Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde, Allah’a da, âhiret gününe de iman etmeyen, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan, hak dinini din olarak benimsemeyen kimselerle zelil bir vaziyette tam bir itaatle, cizye verinceye kadar savaşın”
İlk ayette, insanların özgür iradeleriyle dini seçmelerine imkân verildiği, Allah’ın kimseyi zorlamadığı, eğer dileseydi herkesi zorla imana sokmaya gücünün yettiği ifade edilmiştir.
İslam’da barış esastır, “dinde zorlama yoktur” prensibi esastır. Savaş hali arızîdir. Bu konuda bir çok ayet vardır.
İkinci ayet ise, savaş durumuyla ilgilidir. Bu ayet hicretin 9. yılında inmiştir. Bu da gösteriyor ki, İslam’ad esas olan barıştır, özgürlüktür, insanların özgür iradeleriyle dini kabul etmeleridir. Bu ayette ilk defa ehl-i kitaba karşı bir yaptırım uygulanmaya koyulmuştur. Bu ayette dikkat çeken şu noktaları göz ardı etmemek gerekir:
a. Bu ayetin hedefinde olanlar ehl-i kitaptan -özellikle de Yahudilerden- belli gruplardır. “Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde” ifadesi buna işaret etmektedir.
b. Bunlar, -değişik ayetlerde belirtildiği üzere- eskiden beri Müslümanlara karşı düşmanlık yapan, Kureyş müşriklerine “sizin putçuluk dininiz Müslümanların dininden daha iyidir” diyen, Uhud savaşı öncesinde müşrikleri savaşa kışkırtan, Hendek savaşı öncesinde müşriklerle beraber Müslümanlara karşı savaşma anlaşmasını imzalayan, bunlardan bazıları aynı savaş esnasında bilfiil işin içine giren, Müslümanların en sıkıntılı bir durumda oldukları bu Hendek savaşı esnasında onların kökünü kazımak için her türlü fitne-fesat komiteciliği yapan, hulasa Müslümanlara hayat hakkı tanımaya gönülleri asla razı olmayan fitne unsuru düşman topluluklardır. Ayette bunların Allah’a, ahirete, hak dine imanlarını sorgulayan ifadelerden bunu anlamak mümkündür.
c. Bu ayette şu husus da açıkça görülmektedir: İmanlarını sorgulayan ifadelerden bunların imana gelmedikleri açıkça anlaşılmaktadır. Buna rağmen, ayette “iman edinceye kadar onlarla savaşın” denilmemiştir. Bilakis “cizye vermeyi kabul edinceye kadar savaşın” şeklinde bir emir söz konusu edilmiştir. Demek oluyor ki, bunları ille de İslam’a girmeye zorlama diye bir şey söz konusu değildir. Tek şart, barış anlaşması çerçevesinde İslam devletine bir şekilde bağlı vatandaş olup ona “cizye” adıyla bir vergi vermelerdir. Bu vergi, Müslüman vatandaşların devlete verdiği zekât ve icap ettiğinde vergi adıyla yaptıkları diğer yardımları gibi bir yardımdır. Devlet bu cizyeyi aldığı zaman Müslüman vatandaşlarına baktığı gibi, bu gayr-ı Müslim vatandaşlarına da bakmak zorundadır.
İlave bilgi için tıklayınız:
Dinde zorlama yoktur deniliyor. Cihad da bir tür zorlama değil midir?
"Dinde zorlama yoktur" ayetini nasıl anlamalıyız?
İslam’ın yayılması ve yerleşmesinde en etkili yöntem savaş mıdır, tebliğ midir?