İlgili ayetlerin mealleri şöyledir:
“Kendi kitapları olan ve içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat ellerinde iken nasıl olup da seni hakem tayin ediyorlar? Sonra ne diye peşinden dönüp senin hükmüne razı olmuyorlar? Aslında onlar mümin değildirler”(Maide, 5/43)
“Bazı Yahudiler de Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü “Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmemiştir.” dediler. Sen onlara de ki: “Peki, Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve rehber olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kâğıtlar haline koyup işinize geleni gösterdiğiniz, fakat çoğunu gizlediğiniz ve sizin de babalarınızın da bilmediğiniz birçok şeyleri sayesinde öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi?” Ey Resulüm sen: “Allah indirdi.” de! Sonra bırak daldıkları batıllarında oynaya dursunlar”(Enam, 6/91).
“Allah buyurdu ki: “Mûsâ! Ben seni risaletlerim, mesajlarımla ve hitabıma mazhar etmemle öbür insanlar arasından seçip mümtaz kıldım. Şimdi şu sana verdiğim nübüvveti al ve bu nimetime şükreden kullarımdan ol!”(Araf, 7/144).
- Maide suresinde meal olarak yer alan “Kendi kitapları olan ve içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat ellerinde iken nasıl olup da seni hakem tayin ediyorlar?” ifadesinin manası şudur: “Bir kısım Yahudiler Tevrat’ın Allah’ın kitabı olduğuna inandıkları halde onunla amel etmiyor ve Peygamber olmadığını iddia ettikleri Hz. Muhammed’i hakem tayin ediyorlar; Allah’ın kelamı olduğuna inanmadıkları Kur’an’a göre hüküm vermelerini istiyorlar..” Allah onların bu samimiyetsiz ve çelişkili davranışlarına “(Allah’ın kelamı olduğuna inandıkları)Tevrat ellerinde iken, nasıl olup da (Kur’an’a iman etmedikleri halde) seni hakem tayin ediyorlar? (Kaldı ki hoşlarına gitmediği zaman) senin verdiğin hükmü de kabul etmiyorlar..” ayetiyle dikkat çekmiştir.
Görüldüğü üzere, bu ayette Tevrat’ın evrensel bir kitap olduğunu gösteren hiç bir emare ve bilgi kırıntısı söz konusu değildir. Kaldı ki, hem Tevrat’ta hem Kur’an’da Hz. Musa’nın -bütün insanlara değil- İsrailoğullarına gönderildiği açıkça ifade edilmiştir. (bk. Saf, 61/6; Casiye, 45/16) Hayatı boyunca Hz. Musa’nın sadece yahudilerle ilgilenmesi bu konuda reddedilmesi mümkün olmayan başka bir delildir.
- Enam suresindeki ayette, o günkü Medine’de oturan bir kısım Yahudiler, Kur’an’ın semavî kimliğini inkâr etmek için kendi kitaplarının da inkârı anlamına gelen bir ifadeyle “Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmemiştir.”demişler. Enam suresinde bu çelişkiye “Resulüm! Sen onlara de ki: “Peki, Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve rehber olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kâğıtlar haline koyup işinize geleni gösterdiğiniz, fakat çoğunu gizlediğiniz ve sizin de babalarınızın da bilmediğiniz birçok şeyleri sayesinde öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi?” mealindeki ifadeyle dikkat çekilmiştir.
- Araf suresinin ilgili ayetinde yer alan “insan” sözcüğünde bütün insanlar değil, İsrailoğulları söz konusudur. Kaldı ki “Allah buyurdu ki: “Mûsâ! Ben seni risaletlerim, mesajlarımla ve hitabıma mazhar etmemle öbür insanlar arasından seçip mümtaz kıldım..” mealindeki ayette yer alan “insanlar arasından seçme” ifadesi her peygamber için geçerlidir. Çünkü her peygamber başka insanların arasından seçilmiştir.
Diğer taraftan, geçmiş peygamberlerin hemen hepsi belli bir bölgeye, belli bir kavme geldiği bilinmektedir. Demek oluyor ki, Hz. Musa’nın da “insanlar arasından seçilmiş olması” onun dininin bütün insanlara hitap eden evrensel bir din olduğunu göstermez. Kaldı ki, Yahudi alimleri de böyle bir iddiada bulunmamışlardır. Aksine Musevî dinininYahudiliğe mahsus bir din olduğunu vurgulamışlardır.
Bugün bütün dünyada bir kaç milyonu geçmeyen mensuplarıyla Tevrat’ın evrensel bir din kaynağı olduğunu söylemek mümkün müdür? Buna mukabil Müslümanların sayısı bugün dünyada yaklaşık bir-iki milyar arasındadır. İslam dini evrensel değil de başka dinler mi evrenseldir? Tarih boyunca ve bu günkü dünyada da Yahudi ve Hıristiyanlar dahil pek çok kesimden İslam dinine giren yüz binlerce insan vardır.
- Son olarak şunu söyleyelim ki, din konusunu bir futbol takımı tutar gibi tutmak ve körü körüne taassup etmek telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracaktır. İslam dinine göre, Tevrat, Zebur ve İncil de -sonradan değiştirilmiş haliyle değil- Allah tarafından indirilmiş haliyle birer semavî kitaptır. Bunlara inanmayan İslam dairesine giremez. Bu sebeple, hiç bir müslümanın, hak olan diğer ibrahimi dinlerden dolayı sorguya çekilmesi söz konusu olmaz. Fakat kırk yönden mucize olan Kur’an’ın Allah’ın kelamı ve binden fazla mucize gösteren Hz. Muhammed’in -diğer kardeşleri olan peygamberler gibi- bir peygamber olduğunu kabul etmeyen insanların sorgulamaları esnasında çekecekleri sıkıntı ve duyacakları pişmanlık ve hissedecekleri perişanlığı düşündükçe insan olarak üzülmemek mümkün değildir.