Sarhoşluk veren içkiler hakkında dört âyet gelmiştir. Bunlardan ikisinde içkinin yanında kumar da zikredilmiştir. Mekke döneminde gelen ilk âyette, içkinin dinî hükmüne temas edilmeksizin insanların hurma ile üzüm suyundan hem içki hem de tatlı yiyecek olarak yararlandıklarına dikkat çekilmiş, bu iki meyveyi yaratıp veren Allah'a karşı minnettar olmaları telkin edilmiştir.(Nahl, 16/67)
Medine'ye hicret edildikten dört yıl sonra sarhoşluk veren içkilerin bu maksatla kullanılması yasaklanmıştır. Bu yasaklama da birden olmamış, önce "sarhoş iken namaz kılmak" menedilmiş (Nisa, 4/43) sonra "içki ve kumarın bazı faydalan bulunmakla beraber zararının daha büyük olduğu" (Bakara, 2/229) bildirilmiş ve böylece insanlar kesin yasaklamaya hazırlanmış; nihayet
"Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz." (Mâide, 5/90)
buyrularak, içki ve kumar Müslümanlara kesin olarak haram kılınmıştır.
Câhiliye Arapları içki ve kumara son derecede düşkündüler. Bunlar hayatlarının birer parçası, oyun ve eğlencelerinin vazgeçilmez unsurları haline gelmişti. Araplar içkinin sarhoşluk ve keyif veren tarafına, kumarın da eğlence, heyecan, neşe dosta ikram ve yoksullara yardım yönlerine öncelik ve ağırlık vererek bunları faydalı buluyor, zararlarını göz ardı ediyorlardı. Kur'ân-ı Kerim bu âyette içki ve kumarın bazı faydaları bulunsa da zararının daha fazla olduğuna dikkat çekti; bu yüzden -nihaî yasaklama gelmeden- içkiyi bırakanlar oldu. Kesin yasaklamada ise "şeytanın, insanların arasına düşmanlık ve kin sokmak, onları Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak için içki ve kumarı araç olarak kullandığı" (Mâide, 5/91) gerçeğine dikkat çekildi. (Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:I/234)
"İçki ve kumarın bazı faydaları vardır" ifadesi, "Ve insanlara göre içki ve kumarda bazı faydalar vardır." şeklinde de anlaşılabilir. Bu manaya göre; içkinin sarhoşluk ve keyif veren tarafına, kumarın da eğlence, heyecan yönüne ve kumarhane ve meyhane açıp bunlardan para kazanma cihetine bakıp faydalı bulabilirler. Yani bazı mazeretler göstererek içki ve kumarda bazı faydalar olduğunu iddia ederler. Bu, onların içki içmek ve kumar oynamak için bahane olarak ileri sürdükleri bir fikirdir. Kendilerince onlarda bazı faydalar gördüklerinden bunu yapmaktadırlar. Onların bu sözüne karşılık Yüce Allah şu karşılaştırmayı yapmaktadır: "Ancak günahları faydalarından daha büyüktür."
Şu halde yararları gerçek ve sağlam bir yarar değildir. Verdikleri neşe humar(aklı örtmek)a dönüşür. İnsanlara cesaret verebilir. O gelip geçici cesaret, felaket nedeni olur. O gelip geçici mizaç kuvveti, sağlığı bozar; kazanılan malın hayrı olmaz, bir kâr yüz zarar getirir. Buna tutulanlar yakalarını zor kurtarır. Kısacası neşe ve lezzetleri kişisel ve gelip geçici olduğu halde; zararları, ortaya çıkardıkları kötü sonuçlar, hem kişisel ve sosyaldir, hem bedensel ve hem de ahlâkidir. Bulaşıcı hastalıklar gibi herkese geçicidir. Cezasını başında çekmeyenler sonunda çekerler. Hayali olan bir parça kâr için, kesin ve genel bir zarara düşmek de akıl işi değildir. Zararı gidermek, yarar sağlamaktan önce gelir.