“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan diriltilip mezardan çıkarılacaksınız.” (Araf 24, 25) ayetlerine göre, diriliş yine dünyada mı gerçekleşecek? Gezegen dışında vefat eden birisi olursa ne olacak? Allah’ın huzuruna ne zaman çıkacağız?

İlgili ayetlerin tam meali şöyledir:

“(Allah) buyurdu ki: “Birbirinize düşman olarak inin! Size dünyada bir süreye kadar kalma ve yararlanma imkânı veriyorum: Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan diriltilip mezardan çıkarılacaksınız.”

Ayetin bu ifadeleri dirilişin dünyadan başlayacağını göstermektedir. Aslında mezarlar yeryüzü toprağında olduğuna göre, dirilişin de oradan olması aklî bir zorunluluktur.

“Biz sizi topraktan yarattık, yine oraya döndüreceğiz ve sizi bir kez daha oradan çıkaracağız.” (Ta Ha,20/55) mealindeki ayette de bu gerçeğe işaret edilmiştir.

1) Buna göre -farz muhal- bir kimse dünyanın dışında bir yerde  ölürse, o da oradaki mezarından diriltilip yeryüzüne getirilecektir. Çünkü, dünyadan dirilişin başlaması mezarların dünyada olmasından ötürüdür. Şayet mezarı dünya dışında ise o da oradaki mezarından diriltilip kaldırılacak ve yeryüzüne getirilecektir. Çünkü;

2) Mahşer alanının ilk girizgâhı yeryüzüdür.

“İnkârcılar alay ederek şöyle derler: “Çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz eski durumumuza getirilecekmişiz! O takdirde bu, bizim için ziyanlı bir dönüş olur! Fakat olay (zor değil,) bir tek emirden ibarettir. Bir anda SAHİRE’de/mahşerde toplanıverirler.”(Naziat,79/10-1-4)

mealindeki ayetlerde geçen “Sahire” kelimesini belli bir yerin ismi olarak Kudüs, Şam, Mekke  gibi yerler olduğu söylenmiştir.(bk. Taberî, İbn Kesir, Alusî, ilgili ayetin tefsiri).  İbn Abbas, Said b. Cubeyr, Hasan-ı Basrî, Ikrime, Dahhak, Katade ve daha başka alimlerin belirttiğine göre, ayetteki “Sahire”den maksat bütün yeryüzüdür. İbn Kesir’e göre tercih edilen görüş  budur.(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).

Rivayete göre, Hz. Âişe (r.anha),

“Gün gelir, yer başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir. Bütün insanlar kabirlerinden kalkıp tek hâkim olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.”

mealindeki İbrahim sûresinin 48. ayetini okudu ve "Ey Allah’ın Rasûlü! O gün insanlar nerede olacaklardır?" diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Sırat üzerinde” buyurdu. (Müslim, Sıfat-ü’l-Kıyame: Tirmizî, tefsir, 15; 17; İbn Mâce: Zühd: 27)

Ayette geçen “Gün gelir, yer başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir.” ifadesine göre, bu yeni diriliş, şu anda üzerinde yaşadığımız dünyamızda değil, yeniden yaratılan dünyada olacaktır.

3) "Ölümden sonra diriliş" olduktan sonra bir daha ölüm söz konusu değildir. Zerre kadar imanı olanlar da sonunda cehennemden çıkıp cennete gideceklerdir. Böylece cennet ve cehennem ebedî olduğu gibi, bu iki yurt halkı da -Allah’ın ebedileştirmesiyle- oralarda ebedî olarak kalmaya devam edeceklerdir. Bu husus açıkça ortaya koyan ayet ve hadisler vardır.

4) Aslında nasıl bir mahşer yerinin kurulacağına, Allah’ın huzuruna nasıl ve ne zaman çıkılacağına dair elimizde çok kesin bilgiler yoktur. Zaten, ahiretle alakalı gaybî ahvallerin detayları bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

“Sura üflendi, “Kalk!” borusu çaldı!..İşte mezarlarından kalkıp, Rablerinin huzurunda duruşmaya koşuyorlar. Eyvah bize! Kim kaldırdı bizi yatağımızdan?” diyorlar...“İşte Rahmân’ın va’di: Resuller doğru söylerler! Bütün olay, bir çağrıdan ibâret! İşte hepsi duruşma için huzurumuzda toplanmış olurlar.”(Yasin, 36/51-53)

mealindeki ayetlerden anlaşıldığına göre, insanlar mezarlarından kalkar kalkmaz mahşer meydanına doğru yürüyüşe geçerler ve Allah’ın huzuruna çıkarlar. Ancak bu huzura çıkış bir anda olmaz. Çünkü, sahih hadislerde belirtildiği üzere, insanlar mahşerde yıllarca süren uzun bir bekleyişten sonra, Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa (Aleyhimüsselam) gibi büyük peygamberlerin yanına gidip içinde bulundukları sıkıntıdan kurtulmak (“mahkem-i kübra”da  hesaba çekilmek üzere duruşmaya alınmak) istediklerini, bu konuda  şefaatçi olmalarını isterler. Fakat, gittikleri her peygamber “Allah’ın gazabı karşısında söyleyecek sözlerinin olmadığını” söyleyip bir takım mazeretleri beyan ederler. Böylece biri diğerine havale ettiği bu meseleyi sonunda Hz. Muhammed (asv)’e arz ederler. O bunu kabul eder ve insanların duruşmaya gitmelerini sağlayan ilk şefaatini yapar ve kabul görür. Daha sonra ümmeti için umumî şefaatte bulunur…(bk. Buharî, tevhid, 19).

Ancak, ehl-i cennet olanların mahşerde herhangi bir sıkıntıları olmadığı gibi, bütün oradaki duruşları bir veya beş vakit namaz kadar kısa gelir.

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 07-10-2010
2,540 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content