Kur’an’ın ilgili ifadesi -meal olarak- şöyledir:
“Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onlardan ayrılın/onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”
Görüldüğü gibi, ayette üç müeyyideden bahsedilmiştir:
a. “fe izuhünne”(onlara öğüt verin).
b. “vehcuruhünne”(onlardan ayrılın)
c. “vedribuhünne”(onları dövün)
Eğer biz (c) şıkkındaki ifadeyi “ayrılmak” olarak değerlendirirsek, (b) şıkkındakini -haşa- yersiz bir tekrar olarak kabul etmek gerekir.
Kaldı ki, “sefere çıkma” manasına geldiği için ayrılmak olarak değerlendirilen “darabe” fiilinin bu anlamda kullanılması ancak “fî” harf-i cerle kullanılması durumunda söz konusudur. “(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple kazanç için yeryüzünde dolaşamayan fakirler için olsun.”(Bakara, 2/273) mealindeki ayette yer alan “yeryüzünde dolaşmayı/sefere çıkmayı/evlerinden ayrılmayı” ifade eden kelime “darben fi’l-ard” sözcüğüdür ki, burada “darabe” fiili “fi” harf-i cer ile kullanılmış ve sefere çıkmayı, evden ayrılmayı ifade eder.
Halbuki söz konusu ayette “darabe” fiili harf-i cersiz kullanılmıştır ki dövme anlamına gelir. Ancak, bu bir yuvayı dağıtacak şekilde başkaldırıda bulunan kadınlar hakkında verilen ve yuvayı dağılmaktan kurtarmayı hedefleyen çok uç bir misaldir. Efendimiz (asv) (c) şıkkındaki ayeti değil, (b) şıkkındaki ayetin ruhsatını kullanmış ve eşlerinden bir ay süresince ayrı kalmıştır. Dövme ruhsatını kullanmamakla da ümmetine bir nümune-i imtisal olmuştur.
İlave bilgi için tıklayınız: