Nisa 34. ayetteki, vedribûhünne kelimesine, kadınları dövün anlamı yerine, yatağını ayır anlamı vermek daha doğru olmaz mı? Nitekim, darabe fiili sefere çıkmak anlamına geldiği gibi, Peygamberimiz de bu ayeti uygulamamış.

Kur’an’ın ilgili ifadesi -meal olarak- şöyledir:

“Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onlardan ayrılın/onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”

Görüldüğü gibi, ayette üç müeyyideden bahsedilmiştir:

a. “fe izuhünne”(onlara öğüt verin).

b. “vehcuruhünne”(onlardan ayrılın)

c. “vedribuhünne”(onları dövün)

Eğer biz (c) şıkkındaki ifadeyi “ayrılmak” olarak değerlendirirsek, (b) şıkkındakini -haşa- yersiz bir tekrar olarak kabul etmek gerekir.

Kaldı ki, “sefere çıkma” manasına geldiği için ayrılmak olarak değerlendirilen “darabe” fiilinin bu anlamda kullanılması ancak “fî” harf-i cerle kullanılması durumunda söz konusudur. “(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple kazanç için yeryüzünde dolaşamayan fakirler için olsun.”(Bakara, 2/273) mealindeki ayette yer alan “yeryüzünde dolaşmayı/sefere çıkmayı/evlerinden ayrılmayı” ifade eden kelime “darben fi’l-ard” sözcüğüdür ki, burada “darabe” fiili “fi” harf-i cer ile kullanılmış ve sefere çıkmayı, evden ayrılmayı ifade eder.

Halbuki söz konusu ayette “darabe” fiili harf-i cersiz kullanılmıştır ki dövme anlamına gelir. Ancak, bu bir yuvayı dağıtacak şekilde başkaldırıda bulunan kadınlar hakkında verilen ve yuvayı dağılmaktan kurtarmayı hedefleyen çok uç bir misaldir. Efendimiz (asv) (c) şıkkındaki ayeti değil, (b) şıkkındaki ayetin ruhsatını kullanmış ve eşlerinden bir ay süresince ayrı kalmıştır. Dövme ruhsatını kullanmamakla da ümmetine bir nümune-i imtisal olmuştur.

İlave bilgi için tıklayınız:

İslâm dini kadınları dövülmesine izin veriyor mu?

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 05-03-2010
5,605 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content