Nahl Suresi 106. Ayette geçen 'Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etme' konusunu açıklar mısınız?

İlgili ayetin meali şöyledir:

“Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır.”(Nahl, 16/106).

İbn Abbas’tan nakledildiğine göre, bu ayet Hz. Ammar b. Yasîr hakkında inmiştir. Mekke döneminde işkence gören ilk Müslümanlardan bir olan Ammar annesini, babasını bu yolda şehit verdikten sonra, işkenceler karşısında dayanamaz hale gelmiştir. Müşriklerin işkenecesi altında onların –Allah, peygamber hakkındaki- çirkin telkinlerini –istemeyerek- tekrarlamak, bazen de putlarını övmek zorunda kalmıştır. Ancak istemeyerek de olsa sarf ettiği sözlerden ötürü oldukça rahatsızlık duyan Ammar, konuyu Hz. Peygamber(a.s.m)’e arz etmiştir. O da “buna ruhsat vermiş, bir daha başına geldiğinde aynı şeyleri söyleyebileceğine izin vermiştir. Ve bunun üzerine bu ayet nazil olmuştur.

İslam’da “zaruretler haramı helal kılar” (Mecelle, md. 21) şeklinde bir prensip vardır. Bu prensip maddî olan haramları zaruret miktarı helal kıldığı gibi, manevî olan inanç esaslarına karşı da zaruret miktarı, sözde ters davranmaya izin vermektedir.

Buna göre, bir kişinin kalbindeki imanı sapa sağlam durduğu halde, hayatî bir tehlike karşısında -içten değil- yalnız diliyle sözlü olarak o inanca aykırı bir şey söylemesi onu küfre sokmaz. Çünkü iman-küfür kalbin unsurlarıdır. İçten inanan mümin olur, içten inanmayan ise kâfir olur. İçten mümin olduğu halde korkudan küfür olan sözleri kullanan kimse imandan çıkmaz. İçten inanmayan fakat korkusundan mümin olarak kendini gösteren kimse de bununla küfürden çıkmaz, bilakis iki yüzlü münafık olur.

Mümin ve müslüman olduktan sonra inancından dönen, dinden çıkan insana mürted denir. Bu şekilde "kalbini inkâra açarak" yani kendi özgür iradesini kullanarak dinini terk edip dinsizliğe sapan veya başka bir dini benimseyen kimse Allah'ın gazabına uğrayacak ve çok büyük bir azapla cezalandırılacaktır.

İman, esas itibariyle gönülden bir benimseme ve onaylama olduğu gibi, inkâr da aym şekilde Allah'ın varlığını, birliğini ve müslüman sayılmanın asgari şartları olan diğer iman esaslarını kısmen veya tamamen, bilerek ve isteyerek reddetmedir.

Öyleyse böyle bir isteği ve niyeti olmadığı, âyetteki ifadesiyle "kalbi imanla dolu olduğu halde" ağır baskı altında kalan (mükreh) bir mümin, bu baskı (ikrah) yüzünden görünüşte inancının aksine beyanda veya davranışta bulunursa âyete göre bundan dolayı mümin olmaktan çıkmaz. Karşılaşılan baskı veya sıkıntıya "zaruret", böyle bir durumda inancının aksini ifade etmeye veya yapmaya "ruhsat", baskıya rağmen inandığı gibi konuşmaya veya davranmaya da. "azimet" denir.

 

MÜKREH konusu için tıklayınız.

 

MÜRTED konusu için tıklayınız.

 

Yasir ailesi ve Ammar'ın müşrikler tarafından maruz kaldığı işkenceler konusunda bilgi için tıklayınız.

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 02-10-2009
3,606 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content