Müslümanlar Tevratın değiştirildiğini iddia ediyorlar. Halbuki Maide, 43 ve 44; Ali İmran, 3 ve 93; Bakara 113 ve Nisa 136. ayetler Tevratın değiştirilmediğinin alenen ispat etmektedir?

Öncelikle söyleyelim ki, Kur’an’a göre Tevrat, Hz. Musa (as)’a, İncil ise Hz. İsa (as)’a indirilmiş semavî kitaplardır. Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna iman etmek zorunlu olduğu gibi,  Tevrat ve İncil adında Yahudi ve Hristiyanların kitaplarına iman etmek de İslam dininde zorunludur. Ali İmran Suresi'nin üçüncü, Nisa Suresi'nin yüz otuz altıncı ayetinde bu gerçeğe vurgu yapılmaktadır.

Zaten İslam’ın bu tavrı bile tek başına onun Allah’tan gelen bir din olduğunu göstermektedir. Zira, yeni ortaya çıkan hareketler, ideolojiler, doktrinler genellikle müşteri/taraftar kazanma adına diğer düşünceleri tamamen yanlış sayma yoluna girerler. İslam dininin bu kitaplara sahip çıkması, o peygamberlere iman etmeyi kendine tabi olanlar için zorunlu bir şart olarak ortaya koyması, onun yanlış düşünceden kaynaklanan hiçbir kompleksinin olmadığının göstergesidir. Bu ise aynı zamanda Hz. Muhammed (asv)'ın hak peygamber olduğunu, davasında çok ciddi olduğunu, hakkın hatırını esas tuttuğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Maide Suresi'nin ilgili ayetlerinde Tevrat’ın bu kimliğine işaret edilmiştir. Bu her iki ayetin sonlarında yer alan fezlekeler/hükümler Tevrat’ın hükümlerine aykırı davranan Yahudilerin bulunduğunu göstermektedir. Bu da bir tahriftir.

İslam alimleri arasında “Tahrif” konusu, lafızlarda mı yoksa yorumlarla yapılan manalarda mı cereyan ettiğine dair farklı görüşler vardır. “Allah’ın hükümlerinden yüz çevirmek; Allah’ın ayetlerini dünya menfaatine satmak, Allah’ın indirdiğiyle amel etmemek” yorumsal bir tahriften haber vermektedir.

Ali İmran Suresi'ndeki ilgili ayetlerde de, Tevrat’ın aslî kimliğine vurgu yapılmıştır. Buna iman etmek zaten her müminin aslî görevidir. Bu surenin 93. ayetindeki ifadeler de Yahudilerin Tevrat’ta bulunan bazı hükümleri bile bile gizlendiklerine işaret etmektedir ki, bu da ayrı bir tahrif çeşididir.

Bakara Suresi'nin 113. ayetinde Yahudilerle Hristiyanların karşılıklı olarak birbirini yanlış yolda olmakla suçladıklarına işaret edilmiştir. Onlara “kitap okudukları”nın vurgulanması “ehlikitap” kavramını çağrıştıran bir yargıya götürmektedir. Kur’an’da bu iki din mensubuna “ehlikitap” denildiği halde onların çok kötü bir imtihan örneğini verdiğini de aktarmaktadır.

 

Bakara Suresi'nin 75, Nisa Suresi'nin 46, Maide Suresi'nin 13 ve 41. ayetlerinde “tahrifat” kavramına açıkça vurgu yapılmıştır. Bununla beraber, bu tahrifin lafzî  mı, manevî mi olduğu konusu tartışmaya açıktır.

Daha önce bir çok defa bu sitede ifade ettiğimiz gibi, XXI. asrın insanı olarak, semavî kitapların sahibi olduğunu kesin olarak kanaat eden üç semavî din mensuplarının “tahrif” gibi ferî konularda zamanlarını israf etmelerinin isabetli olmadığını düşünüyoruz.  Bu asrın akliyatı, dinleri bir futbol takımını tutar gibi bir fanatikliğe izin vermemelidir. Taassup gözlüğünü çıkarıp, ilimi irfanı hür, fikiri beyanı hür, düşünce ve tasavvuru hür bir kimlikle hakkı, hakikati araştırmak gerekir.

İnsanlığı ateşe atan materyalist felsefenin, bombardımanına maruz kalan bu üç semavî din mensuplarının en büyük görevi, fer’î ihtilaf konusu olan meseleleri bir kenara bırakıp, temel ortak referansları olan iman esasları konusunda omuz omuza vermelerinin gereğine inanıyoruz. Müslümanların Tevrat ve İncil’e iman ettikleri gibi, onların da Kur’an’a iman etmelerine engel hiçbir şey olmadığını düşünüyoruz. Çünkü, peygamberlerin özellikleri ve semavî kitapların kriterleri olarak kabul edilen hususlar, Hz. Muhammed (a.s.v) ve Kur’an için çok daha fazla geçerlidir.

“De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz Müslümanlarız.” (Al-i İmran, 3/64)

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 07-10-2010
2,740 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content
Arzu (doğrulanmadı)

Tevrattaki ayetlerin bir çoğu değiştirilmiştir.Buna karşın değişmeyen ayetlerde mevcuttur.
"İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah iyilik yapanları sever."(Maide Suresi 13. ayet)

eren (doğrulanmadı)

gayri müslimler müslüman bir coğrafya da doğup büyümedikleri için,müslüman anne babadan doğan çocuklarla sorumluluk anlamında fark olmalı mı.her doğan islam fıtratı üzere doğar.....hadisini biliyoruz.ama anne baba yahudi ve ya hristiyan.çocuklarda doğal olarak o ortamda büyüyorlar.ne dersiniz.

kuran-ikerim.org (doğrulanmadı)

değerli kardeşim, sorunuzun cevabını sorularlaislamiyet.com sitemizde bulabilirsiniz. http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2382