İslam dini evrensel bir din olduğu için, getirdiği hükümler bütün insanlar için geçerli olduğu gibi, Orta Çağ insanlarına, Araplara da hitap etmesi son derece doğaldır. Everensel boyut içerisinde Arapların kültürü de vardır. Söz gelimi, Araplarda nikah akdi geleneği vardı diye, İslam’dan bunu kullanmamasını isteyebilir miyiz? Keza, Orta Çağ Araplarında, özellikle Mekke müşrikleri arasında yardımlaşma ve mazlumları koruma düşüncesi ve geleneğinin olduğunu biliriz.
Şimdi -o zaman vardı diye- İslam’da bu olmasın mı, diyeceğiz? Halbuki, Peygamberimiz (a.s.m) bizzat bu gaye için kurulan “Hilfu’l-Fudul” derneğine kaydolmuş ve peygamber olduktan sonra da “Böyle bir kurum bugün de olsa gireceğim.” diyerek takdirlerini belirtmiştir. (İbn Sad, Tabakât, 1/129; İbn-i Kesir, Sîre, 1/261)
İslam dini hükümleri koyarken iki metot izlemiştir. Birincisi; herhangi bir geçmişi olmayan bir şeyi ilk defa koymasıdır. Buna “Şerita-ı Muhtaria” denir. İkincisi; daha önce var olan bazı hükümleri tadil ederek, kıyamete kadar insanlık camiasında uygulanabilir bir şekle sokmasıdır. Buna da “Şeriat-ı Muaddile” denir.
Orta Çağ Araplarında Hatem-i Taî gibi dünyaca meşhur misafirperverleri yetiştiği gibi, Arapların da genel olarak çok cömert oldukları bilinmektedir. Şimdi, bu güzel ahlak Orta Çağ Arapların benimsediği bir adettir diye İslam’ın “cimriliği” mi emretmesini beklerdik?
Şunu unutmamak gerekir ki, çağdaş olarak bilinen her davranış biçimi güzeldir, demek ne kadar yanlış ise, Orta Çağ'daki her davranışa kötü demek de o kadar yanlıştır. Onurlu bir varlık olarak yaratılan insanlar, peygamberlerin zincirinden koptukları zaman yanlışları oldukça fazla olduğunda şüphe yoktur, ama yine de insana yakışan pek çok değerlere de sahip çıkmakta devam ettikleri bir gerçektir.
İslam’ın kadınlara karşı tavrını olumsuz görenler, bu konuda ya gerçekten çok cahildirler, yahut da cahil numarasını yapıyorlar.
Gerçek olan şudur ki, İslam dininin on dört asır önce kadınlara verdiği değer, bu günkü uygar dünyanın verdiğinden çok daha fazladır. Zaten eğer İslam’ın kadınlara bu müspet bakış açısı olmasaydı, Avrupalılar hala onların “insan olup olmadıkları hakkında” tartışıyor olacaklardı.
İslam’dan başka hangi düzen kadınlara özellikle annelik payesini vererek “cenneti annelerin ayakları altına” sermiştir? (bk. Nesâî, Cihad, 6)
İslam’dan başka hangi düzen var ki, kadınlara olan sevgi ve saygılarını bir kriter olarak kullansın ve “Sizin en hayırlılarınız hanımlarına karşı en güzel davrananlarınızdır.” desin? (bk. Tirmizî, Radâ, 11; İbn Mâce, Nikâh, 50)
İslam’dan başka hangi medeniyet, “kadınları, Allah’ın erkeklere birer emaneti olduğunu ve bu emanete sahip çıkmalarının gerekli” olduğunu vurgulamıştır? (bk. Acluni, Keşfu'l-Hafa, Beyrut, 1351, I.36)
Cennette kadınların varlığından bahsedilmesi, onları küçültmez, bilakis büyütür. Demek ki, İslam nazarında cennetin cennet olması, kadınların orada bulunmasına bağlıdır.
Kur’an’da hiç erkek suresi olmadığı halde, “Nisa = kadınlar, Meryem, Mücadele (kocasını peygambere şikâyet eden kadın), Talak, Tahrim” gibi bir çok sure kadınların adını almış veya onlar adına yapılan hükümleri ihtiva etmiş sureler söz konusudur.