Kur'an-ı Kerim'in hedefi ve ana düşüncesi nedir? Kur'an nasıl bir kitaptır?

"KUR'AN; asırları muhtelif bütün enbiyânın kütüblerini ve meşrebleri muhtelif bütün evliyânın risalelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyânın eserlerini icmâlen tazammun eden ve cihât-ı sittesi parlak ve evham ve şübehâtın zulümâtından musaffa ve nokta-i istinadı, bilyakîn vahy-i semavî ve kelâm-ı ezelî."

"Ve hedefi ve gayesi, bilmüşahede saadet-i ebediye. İçi, bilbedahe hâlis hidâyet. Üstü, bizzarure envâr-ı îman. Altı, bi-ilmelyakîn delil ve bürhan. Sağı, bittecrübe teslîm-i kalb ve vicdan. Solu, bi-aynelyakîn teshîr-i akıl ve iz'an. Meyvesi, bihakkal-yakîn rahmet-i Rahmân ve dâr-ı cinan. Makamı ve revâcı, bil-hadsi's-sâdık makbûl-ü melek ve ins ve cân bir Kitâb-ı Semâvîdir." (Bediüzzaman, Sözler)

Kur'an Nasıl Bir Kitaptır?

Fitne ve fesadın yeryüzünü kapladığı günümüzde, Allah'ın Kitabı'na yönelip onu hayatımıza egemen kılma zarureti apaçık ortadadır. Eğer, insanlar tamamen "boş sözlere" dalmış ve onlarla oyalanıp duruyorlarsa... Allah'ın Kitabı'nı değil de beşer ürünü eserleri referans kabul edip onlara başvuruyor ve onlara uyuyorlarsa... İslam adına ortaya çıkanlar, başkalarını Kur'an'a değil, kendi fırka, mezhep ve meşreplerine çağırıyorlarsa... Müslümanlar, Kur'an'ı değil de hurafe dolu eserleri "el kitabı", "başucu kitabı" edinmişlerse...

Furkan suresinin 30. ayetinde,

"Peygamber, 'Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terkedilmiş bir şey haline getirdi.' dedi."

Resulullah'ın şikayet ettiği gibi; "ümmet, Kur'an'ı terkedilmiş bırakmışsa"... Maide suresinin 68. ayetinde,

"De ki: 'Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni,(Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.' Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme."

vurgulandığı üzere; Müslümanlar "Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı ayakta tutmayan ve hiçbir şey üzerinde olmayan" Ehl-i kitap konumuna düşmüşler ve bir kimlik krizi içinde bocalayıp duruyorlarsa... İşte o zaman, Kur'an'a dönme, onu anlama ve ayakta tutma zarureti büsbütün anlam kazanır. Kur'an'ı hayata egemen kılmak için, önce onu doğru olarak tanımak, okuyup anlamak gerekir...

Beşeri Standartların Dışında, Farklı, Eşsiz, Benzersiz Bir Kitap:

Kur'an'la yeni tanışan bir okuyucunun göz önünde tutması gereken ilk özellik şudur: O, beşeri telif yöntemleriyle yazılmış, belli bölüm, başlık ve ara başlıklara ayrılan, ya da giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan bir kitap değildir. Kur'an, alışık olduğumuz türden edebi, fikri bir kitap olmadığı gibi, bir tarih, astronomi, sosyoloji, tıp ve hatta klasik bir "din" kitabı da değildir. O, sözünü ettiğimiz bilim dallarının ilgi alanına giren birçok konuya dikkat çekmesine rağmen, amacı, üslubu, dili, tertibi ve konuları ele alış biçimi bakımından tamamen farklı, eşsiz bir kitaptır. Hiçbir bilim dalının ölçüsüne vurulamayan, alışılmışın dışında ve Mevdudi'nin deyimi ile "yeryüzünde kendi türünde tek kitap"tır o...

Kur'an, okuyucusuna belli konularda malumatlar vermek, onu bilgilendirmek ya da bilimsel araştırmaya yönlendirmek için gelmemiştir. Aksine, onun biricik gayesi, akıl ve irade sahibi olmalarından dolayı sorumluluk altına giren insan ve cinlerin "kulluk bilinci"ne,

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat, 51/56)

ulaşmalarını ve böylece dünya ve ahiret mutluluğuna erişmelerini sağlamaktır. Kur'an, "gayesiz boş bir kelam" değildir;

"O, boş bir söz değildir."(Tarık, 86/14)

O, hakkı batıldan, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden "ayıran" kriterler ve normlar bütünüdür.

Yegane amacı, insanlığın hidayeti ve mutluluğu olan Kitabullah'ın bu amaca yönelik bir üslup kullanması, okuyucusunun bazan aklına, bazan hislerine, bazan vicdanına ve gönlüne hitab etmesi; yer yer geçmiş toplumlara, gökyüzü ve yeryüzüne, bitkiler ve hayvanlar alemine, psikolojik, sosyolojik, felsefi ve ahlaki gerçeklere dikkat çekerek muhatabını bu konular üzerinde düşünmeye çağırması onun en belirgin özelliğidir.

Bu yüzden Kur'an, sureler ve ayetlerle bölümlendirilmiş olmasına karşın, ele aldığı konular itibarıyla karmaşık, girift ve içiçe girmiş bir görünüm arzeder. Bir konu üzerinde dururken aniden çok alakasız gibi görünen bir başka konuya geçivermesi, sık sık tekrarlara başvurması, nazil olduğu yirmi üç yıllık süreçte değişen, gelişen ve olgunlaşan bir toplumun pratik sorunları bağlamında tüm insanlığın evrensel problemlerine ilişkin tesbit ve çözümlere yer vermesi, insanların mutluluğunu temin edecek davranışlara ve ahlaki ilkelere yöneltip cennetle müjdelemesi, onları mutsuzluğa sevkedecek olumsuzluklara karşı uyarıp cehennemle korkutması.. Kur'an'ın kendine özgü üslubunun bir gereğidir.

Kur'an tekrar tekrar okunduğunda, konuları, kelime ve kavramları arasında şaşırtıcı bir insicam ve bütünlük olduğu, hiçbir cümlenin boş yere sarfedilmediği ve bütün bir kitabın bir tek amaç; insanlığın hidayet ve mutluluğunu sağlama ekseninde dönüp dolaştığı daha iyi görülür. Merhum Muhammed Esed'in dediği gibi, hiçbir kitap -Kitab-ı Mukaddes dahil- insanoğlunun şu tarihi sorusuna Kur'an kadar net ve kapsamlı bir cevap verememektedir: "Bu dünyada iyi bir hayat yaşamak ve öteki dünyada mutlu olmak için nasıl davranmalıyım?"

Allah Katından Gönderilmiş, Eksiksiz, Çelişkisiz, Değişmeyen Hak Kitap:

Hiç kuşku yok ki Kur'an, Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından Rasulü Hz.Muhammed'e (sav) indirilmiş "hak" kitaptır; "Bu Kur'an, asla Allah'tan başkası tarafından tasarlanmış, uydurulmuş olamaz; üstelik o, önceki vahiylerden hakikat adına bugüne kalmış ne varsa onu doğrulayıp Alemlerin Rabbi'nden geldiğinde şüphe olmayan vahyi özlü biçimde açıklıyor.

"Bu Kur’an, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o kendinden öncekileri doğrulayıcı ve Kitabı (Allah’ın Levh-i Mahfuz'daki yazısını) açıklayıcı olarak, indirilmiştir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. (O) âlemlerin Rabbi tarafındandır."(Yunus, 10/3)

Kur'an bu gerçeği,

"Kur'an'ı Muhammed uydurdu, birileri de ona yardım etti... Bu, eskilerin masallarından ibarettir." (Furkan, 25/4, 5),

"... bir şairin sözüdür; bir kahinin sözüdür..." (Saff, 61/41, 42)

türünden iftira ve iddialara karşı bir cevap olarak açıklar ve ardından da bütün bu abuk-sabuk iftiraları dillerine dolayanlara meydan okur:

"Eğer kulumuz Muhammed'e indirdiğimizden şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sure getirin. Allah'tan başka bütün şahitlerinizi {yardımcılarınızı} da çağırın; eğer dediğiniz doğru ise! Eğer bunu yapamıyorsanız -ki kesinlikle yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkarcılar için hazırlanmış ateşten sakının."(Bakara, 2/23, 24)

"Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın."(Yunus, 10/38)

Kur'an'ı dikkatle inceleyen bir okuyucu, onun bir insanın kaleminden çıkmış olamayacağını daha ilk bakışta farkeder. Herhangi bir yazarın kitabına yansıyan kişisel zaaflarına ya da içinde yaşadığı çevresel şartlara ilişkin ipuçlarına benzer hiçbir beşeri unsura rastlanmaz bu Kitap'ta. Örneğin, Abdullah Draz'ın işaret ettiği gibi, Kur'an, her türlü coğrafi, ırki ve diğer beşeri özelliklerin üstünde kalmakta, bahsettiği şahısların ve yerlerin bile ismini zikretmeyip bunlardan, insanlığın genel terbiyesi için dersler çıkarmaktadır. Sadece bu durum bile Kur'an'ın Allah kelamı olduğu hususunda bir delil teşkil eder.

Keza, çok mükemmel bir beşeri kitapta bile, yapılacak dakik bir inceleme sonucu bazı hata ve kusurlar, çelişkiler bulmak mümkündür. Kur'an'ı yüzyıllar boyu şu veya bu amaçla okuyanların hiçbiri, onda en küçük bir kusur, tezat ve eksiklik bulamamıştır. Zira, Allah'ın Kitabı'nda en küçük bir eğrilik, yamukluk, çarpıklık sözkonusu değildir:

"Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur."(Kehf, 18/1)

Kitabullah bu konuda da meydan okur:

"Onlar bu Kur'an'ı derinlemesine ve inceden inceye düşünüp araştırmazlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinden gelmiş olsaydı, onda mutlaka bir çok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı." (Nisa, 4/82)

Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışarak okuyan herkes görecektir ki: O, rastgele ve amaçsız söylenmiş bir beşer kelamı {hezl} değildir:

"O, boş bir söz değildir."(Tarık, 86/14).

"O, kendisinde asla şüphe ve zanni bilgi bulunmayan hak kitaptır."(Bakara, 2/2)

"Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkar etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler."(Bakara, 2/176}.

"Ve o, Allah katından bir hidayet ve rahmet olarak inmiştir." (Yunus, 10/37; Secde, 32/2; Yasin, 36/5; Zümer, 39/1)

Yine o, bir harfinin bile değiştirilmesi imkansız olan ve korumasını her şeye gücü yeten Allah'ın üzerine aldığı bir kitaptır. {6/115; 15/9}.

İnsanları En Doğru Yola Ulaştıran Bir Rehber ve Karanlıklardan Aydınlığa Çıkaran Bir Nur:

Kur'an-ı Kerim, en genel anlamda, tüm insanlık için bütün zaman ve mekanlarda bir kurtuluş ve hidayet rehberidir. Özel anlamda da, inanan ve sorumluluğunun bilincinde olanlar için bir bunalım ve sıkıntılardan çıkış yollarını gösteren bir kılavuzdur. Arapçada, çölde hangi yöne, hangi yola gideceğini bilemeyen insanlara bir çıkış yolu göstermeyi belirten "hidayet" kavramı, kelimenin tam anlamıyla Kur'an'ın insanlık için ifade ettiği konuma denk düşmektedir.

"Asra / bütün zamanlara" yemin ederek, "insanlığın hep hüsranda olduğunu" {Asr, 1-2} hatırlatan Kur'an, tarihin her döneminde ve özellikle de günümüzde manevi bunalımlar, ahlaki çöküntüler ve sosyal sıkıntılar içinde şaşırıp bocalayan insanoğlu için bir "kurtuluş reçetesi", bir "can simidi"dir;

"Bu öyle bir kitaptır ki, bütün insanları Rabblerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övülmeye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik."(İbrahim, 14/1)

Ahlaki erdemlerini ve güzel hasletlerini yitirerek, bugünü ve geleceği kararan bir toplumun esenlik ve mutluluğa kavuşmasının yegane çözüm yolu Allah'ın Kitabı'nda gösterilmiştir:

"Gerçekten size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi. Allah, kendi rızasını arayanları onunla esenlik yollarına iletiyor ve onları kendi izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarıp dosdoğru bir yola iletiyor."(Maide, 5/15, 16)

İnsanlığın problemlerini çözme iddiasıyla ortaya atılan beşeri ideolojiler, geçici ve eksik çözüm yolları ile sorunları iyice derinleştirirken Kur'an, bütün zamanlar ve mekanlar için geçerli, ebedi ve mutlak kurtuluş yollarını sunar. Beşeri çözüm önerileri ile sorunlarını çözmeye çalışan kimseyi Kur'an, karanlıkta gözleri kamaştıran ani bir şimşek ışığıyla birkaç adım atıp, sonra yerinde çakılıp kalan çaresiz bir insana benzetir {2/20}. Kur'an ise, insanları en doğruya ve en iyiye ulaştırır {17/9}. Çünkü o mutlak hakikatın ta kendisidir {13/1; 17/105}.

İnsanlar İçin Bir Rahmet, Bir Bereket, Şifa ve Basiret:

"Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, kalplerdeki dertlere bir deva, inananlara bir yol gösterici ve rahmet gelmiştir..."

"De ki: Allah'ın lütuf ve rahmetiyle, ancak bu Kur'an'la ferahlansınlar. Bu, onların topladıkları dünyalıklardan daha hayırlıdır." (Yunus, 10/57-58)

Kur'an, her türlü kalp marazları ve sıkıntıları için bir şifa, bir ferahlık ve dolayısıyla bir rahmettir. Manevi kir ve günahlar ile kararan, katılaşan ve hastalıklı hale gelen kalpler {2/10; 6/43; 8/49}, ancak Kur'an'la arınır, yumuşar ve şifa bulur;

"Rabblerinden korkanların bu kitaptan tüyleri ürperir; sonra hem derileri, hem de kalpleri Allah'ın Kitabı'na yumuşar ve yatışır." (Zümer, 39/23)

"İyi bilin ki, ancak Allah'ın zikri olan Kur'an'la kalpler tatmin olur." (Rad, 13/28)

Böylece Kur'an, kafaları ve gönülleri şeytani vesveselerle karmakarışık ve dağınık hale gelen, dünyaları kararan insanlar için bir şifa ve rahmet olmaktadır. Bu tür sıkıntı ve illetlerden kurtulan insanların gönül dünyaları aydınlanmakta, basiretleri ve ufukları açılmaktadır.

"... Bu Kur'an, Rabbinizden gelen basiretler / kalp gözlerinizi açan nurlardır ve inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmettir." (A'raf, 7/203; Casiye, 45/20)

Kur'an öylesine mübarek {6/155} bir kitaptır ki, Hz.Ömer (ra)'in dediği gibi, "Allah, kapalı gözleri, sağır kulakları, kilitli kalpleri ancak onunla açar."

İnsana Sorumluluk Bilinci Kazandıran Bir Öğüt, Bir Uyarı ve Nasihat:

Kur'an'ın isimlerinden biri "Zikr" yani öğüt, bir diğeri de "Tezkira" yani uyaran, hatırlatandır. Kur'an, insana sorumluluklarını öğreten, hatırlatan, onu iyiye, güzele ve doğruya yönlendiren öğüt, uyarı ve tavsiyeler bütünüdür;

"Bu Kur'an, insanlara açık bir tebliğdir. Bununla hem uyarılsınlar hem Allah'ın yalnız tek Tanrı olduğunu bilsinler, hem de sağduyu sahipleri öğüt alsınlar."(İbrahim, 14/52)

Kur'an, baştan sona kadar, insanın kendisine, Rabbine, diğer insanlara ve tabiata karşı görev ve sorumluluklarını anlatır. Bu sorumluluklarının bilincinde olmayıp, cehl içinde bulunanlara sorumluluklarını öğretir, unutanlara hatırlatır; bilerek sorumluluklarını yerine getirmeyenleri şiddetle uyarır...

Kur'an, -M.Akif'in deyimiyle- ne ölülerin ardından okunmak ne de fal bakmak için inmistir; o bir üfürük kitabı da değildir. O, sadece yaşayanlara öğüt vermek, gafillere gerçekleri hatırlatmak ve başlarına gelebilecek dünya ve ahiret felaketlerine karşı onları uyarmak için gönderilmiştir... Böylece bütün bu uyarı ve ikazlara, nasihat ve öğütlere uymayanlar için hiçbir mazeret kalmamaktadır {36/5-6, 69-70; 6/155-157}.

"Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir." (Yasin, 36/5, 6)

"Biz o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır." (Yasin, 36/69)

"(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik." (Yasin, 36/70)

"Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin." (Enam, 6/155)

"Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (Yahudilere ve Hristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız." (Enam, 6/156, 157)

İnananlar İçin Yegane Başvuru Kitabı, Ana Kaynak ve Hakkı Batıldan Ayıran Ölçü:

İslam'ı din olarak seçip Allah'a teslim olan her Müslüman için en temel referans kitabı Kur'an'dır. O, dünya ve ahiret saadetini temin edecek hayat prensiplerini Kur'an'dan öğrenecektir. Nelere inanması, neleri reddetmesi gerektiğini; nelerin iyi, güzel ve helal, nelerin kötü, çirkin ve haram olduğunu; neleri yapması, neleri yapmaması gerektiğini ondan öğrenecektir. Kalbini, gönlünü ve nefsini onunla arındıracak, Allah'a teslimiyetini onunla pekiştirecek, iman ve heyecanını onunla tazeleyecektir {9/124; 16/102}

"Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) “Bu hanginizin imanını artırdı?” diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sûre onların imanını artırmıştır. Onlar bunu birbirlerine müjdelerler." (Tevbe, 9/124)

"Ey Muhammed! De ki: “Kur’an’ı, Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) inananların inançlarını sağlamlaştırmak, Müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere hak olarak indirdi." (Nahl, 16/102)

Cennetin güzelliklerini, cehennem azabının dehşetini Allah'ın Kitabı'ndan öğrenecek, böylece erdemli ve faziletli bir hayat yaşama konusunda daha bir gayretli olurken günahlardan ve kötülüklerden uzak durma konusunda da daha bir dikkatli olacaktır. Kısaca mümin, Allah'ın rızasını kazanmak için nasıl davranması gerektiğine ilişkin her şeyi en genel çerçevesi ile Kur'an'da bulacaktır;

"Sana bu Kitab'ı, her şeyi açıklayan ve Müslümanlara bir rehber, bir rahmet ve bir müjde olarak gönderdik." (Nahl, 16/89)

Ancak, bu ayetten, Kur'an'ın bir ansiklopedi ya da bilimler kitabı olduğu anlaşılmamalıdır. O, geçici bilimsel teorilerden bahseden bir kitap değil, bir "hayat rehberi"dir. Bizi yaratan ve fıtratımızı / doğamızı bizden daha iyi bilen Allah tarafından bize gönderilmiş, şu fani bedenimizi yine fani olan şu dünyada nasıl çalıştıracağımızı gösteren bir "kullanım kılavuzu"dur;

"Bu Kur'an, uydurulacak bir söz değildir; ancak kendinden önceki vahiylerin doğrulanması, her şeyin açıklanması ve inananlar için bir kılavuz ve rahmettir."(Yunus, 10/111)

Kur'an en son ve en mütekamil Allah kelamıdır. İlk insan Hz.Adem (as)'den beri ilahi vahye muhatap olan insanoğlu, daha önceki tevhidi öğretilerin unutulması, kaybolması veya değiştirilmesi üzerine bunların doğru olanlarını tasdik, yanlış olanlarını düzeltip tashih eden mükemmel bir hazineye, Kur'an'a sahiptir artık. İnsanlar, "Furkan" olan Kur'an sayesinde nelerin ilahi doğrular, nelerin de beşer kaynaklı hurafeler ve uydurmalar olduğunu öğrenebilirler.

Müslümanlar için Kur'an, tartışmasız "mihenk taşı"dır. Onun düşünce yapısının, dünya görüşünün ve davranış biçiminin mihverini Kur'an oluşturmalıdır. İslami bilgi veya kültür adına ona ulaşan ne varsa, hepsini tek tek "Kur'an süzgeci"nden geçirmeli; hakkı batıldan, sahih olanı hurafeden, doğruyu eğriden, uydurma ve yalanlardan ayırmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, İslam'ın en büyük şansı, bağlılarının elinde, bir harfi bile değişmeyen, bizzat Yüce Allah'ın koruması altına aldığı ve kıyamete kadar hak ile batıl arasında "şaşmaz ölçü" ve kıstas olarak kalacak olan Furkan'ın, yani "ayırıcı" Kitab'ın mevcut olmasıdır. O içinde en ufak bir yanlış barındırmayan bir kitaptır...

Müminler, dünya ve ahiret mutluluğunun sırlarını öğrenmek için ona başvurdukları gibi, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda da yine Allah'ın Kitabı'na ve "yaşayan Kur'an" olan Rasulullah (asm)'ın sahih sünnetine başvuracaklardır...

Kısaca; Kur'an, müminler için kıyamete değin kıymeti ve değeri azalmayacak olan bir "başvuru" ve "başucu" kitabıdır. Bu hazine kitap, müminlerin -ihtilafa düştükleri konular dahil- her türlü manevi sorunlarını çözmek için başvuracakları "yegane merci"dir.

Bir Teori Kitabı Değil Pratik Kitabı:

Kur'an, sadece bir takım tarihi, sosyal, felsefi ve ahlaki gerçekleri teorik düzlemde ele alıp açıklayan bir kitap değildir. Aksine, ortaya koyduğu evrensel ahlaki ve manevi ilkelerle şekillenmiş bir toplum oluşturmayı hedefler. Tıpkı, yirmi üç yıl içerisinde dünya tarihinin "en cahil" toplumlarından birini, "en erdemli" toplumu haline getirdiği gibi, yeryüzünde erdemsizlik ve kötülük {fitne} adına ne varsa temizlemeyi ve bütün bir insanlığın Allah'a teslimiyetini {İslam'ı} gerçekleştirmeyi gaye edinmiş {2/193} "inkılapçı" bir kitaptır o. Kur'an, uygulanmak ve uyulmak üzere gönderilmiştir;

"Rabbinizin katından size indirilene uyun; O'ndan başka önderlerin ardından gitmeyin. Ne kadar da az öğüt tutuyorsunuz!" (Araf, 7/3)

Başta Peygamber (asm) olmak üzere Kur'an'a muhatap olup iman eden herkes ona uymak ve vazettiği ilkeleri ayakta tutmakla yükümlüdür;

"O halde sen, hemen sana vahyettiğimiz Kur'an'a sımsıkı sarıl. Çünkü sen doğru yol üzerindesin. Muhakkak ki o Kur'an, hem senin hem de ümmetin için bir şeref ve öğüttür. İlerde ona uyup uymadığınızdan sorguya çekileceksiniz." (Zuhruf, 43/43, 44)

Kur'an, "Kendisine sımsıkı sarıldığınız takdirde asla sapıklığa düşmeyeceğiniz Allah'ın Kitabı'dır." {İbn Mace} O, kendisine tutunduğunuzda sizi aydınlığa, olgunluğa, izzet ve şerefe götürecek olan Allah'ın sapasağlam ipi ve kopmayan tutamağıdır dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. "

"Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."(Bakara, 2/256); {Bakara, 2/256, 257; Al-i İmran, 3/103}

"Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz."(Al-i İmran, 3/103)

Allah'ın ipine sarılan, vahyi ilkelere uyan bir toplum hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olur. İlahi gerçeklere sırt çeviren, Allah'ın Kitabı'nı arkalarına atıp uymayanlar ise, her iki alemde de bedbaht olurlar...

Kur'an'da yer alan ahlaki ilkeler, öğüt ve tavsiyeler, ancak uygulandığında bir kıymet ifade eder. Örneğin, şu ilahi tavsiyeler, kağıt üzerinde kaldığı sürece bir anlam ifade etmeyecektir:

"Zinaya yaklaşmayın; çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur."

"Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin..."

"Yetimin malına yaklaşmayın..."

"Ahdinizi yerine getirin; çünkü o bir sorumluluktur."

"Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın; doğru terazi ile tartın..."

"Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve gönül hepsi ondan sorumludur."

"Yeryüzünde kabara kabara yürüme; çünkü sen, yeri yırtamazsın, boyca da dağlara erişemezsin."

"Bunların hepsi kötü olup Rabbin katında hoş görülmeyen şeylerdir." (İsra, 17/32-38)

Apaçık, Anlaşılır, Basitleştirilmiş Bir Kitap:

Yukarıda örnek olarak verdiğimiz gibi İsra 32-38. ayetlerde de görüldüğü gibi Kur'an ayetleri, ümmi bir toplumun bile rahatlıkla anlayıp uygulayabileceği gayet pratik ilkeler içermektedir. Kur'an-ı Kerim, sadece uzmanların, bilim adamı ve akademisyenlerin anlayabileceği veya esrarını, şifrelerini ancak onların çözebilecekleri türden girift, anlaşılmaz, tarihin derinliklerinde kalmış bir kitap değildir. Kur'an'ın ve ayetlerinin "apaçık" ve "anlaşılır" olduğu, bizzat Kur'an'da, genellikle de surelerin başlarında hep tekrarlanır durur...

Kur'an'da her şey "türlü türlü misallerle" {18/54; 20/113} anlatılmış veya ayrıntılı olarak geniş geniş açıklanmıştır {6/55, 56, 126; 41/2-3}. Yine Kur'an ayetleri çeşitli temsiller, örneklemeler yoluyla kolay anlaşılır hale getirilmiştir;

"Yemin olsun! Bu Kur'an'ı öğüt almak ve düşünmek için kolaylaştırdık. Yok mudur öğüt alan?" (Kamer, 54/17, 22, 32, 40)

"Kur'an'ın ilk muhatapları ümmi olduğundan, kutlu İslam Şeriatı da ümmidir. Şeriat muhataplarının belli bir ilim ve ihtisasa ihtiyaç duymadan anlayabilecekleri ve tatbik edebilecekleri şekilde gelmiştir. Bunun tersini iddia etmek, şeriatın özüne, kuruluş şekline aykırıdır. İlk muhataplar olan Araplar ümmi idiler; o halde onlara indirilen şeriat da ümmi olacaktı. Aksi halde, "bu bizim seviyemizde değil, bizim sözümüze benzemiyor, bizce bilinen türden değil, bilmediğimiz, anlamadığımız şeyler bunlar..." {41/44} gibi itirazlar gelirdi.

Kaldı ki, Allah Teala, kullarına "ancak kaldıracakları kadar sorumluluk yükler" {2/285}. Allah "dinde bir zorluk kılmamıştır" {22/78}. Maslahat gereği, şeriat herkesin anlayacağı bir lisan ve söylemle gelmek zorundadır. Aksi halde insanların kendilerini düzeltmeleri mümkün olmaz" Şatıbi

Hadisi şerifte Kur'anı Kerimi şöyle anlatmaktadır:

“İnsanların bir kısmı Allah'ın ehlidir. Ey Allah'ın elçisi bunlar kimlerdir diye sorulunca, o da Onlar Kur'an ehli olanlardır; bu kişiler Allahın ehli ve yakınlarıdır."(Tirmizi)

"Samimi ve Allah'ın rızası için olmak kaydıyla mümin kişi nerede Kur'an okusa, oraya rahmet ve bereket yağar, melekler ve sekinet etrafını kuşatır." (Tirmizi)

Haris el- Aver anlatıyor: Mescide uğramıştım, gfördüm ki halk, zikri terkedip malayani konulara dalmış, konuşuyor. Hz. Ali (ra) ye çıkıp durumdan haberdar ettim. Bana: Doğru mu söylüyorsun? Dedi. Evet dediğim doğrudur deyince: Ben Resulullah (sav)'ın şöyle dediğini işittim.

"Haberiniz olsun bir fitne çıkacak. Ben hemen sordum:bundan kurtuluş yolu nedir Ey Allah'ın Resulü: Buyurdu ki:Allah'ın kitabına uymaktır." 

"Onda sizden önceki (milletlerin ahvaliyle ilgili) haber, sizden sonra (kıyamete kadar) gelecek fitneler ve kıyamet ahvali ile ilgili haberler mevcut." 

"Ayrıca sizin aranızda (iman – küfür, taat – isyan, haram – helal vs. nevinden) cereyan edecek ahvalin de hükmü var. O, hak ile batılı ayırdeden ölçüdür." 

"Onda her şey ciddidir. Gayesiz bir kelam yoktur. Kim akılsızlık edip, Ona inanmaz ve Onunla amel etmezse Allah onu helak eder. Kim onun dışında hidayet ararsa Allah onu saptırır." 

O Allah'ın sağlam ipidir. O hikmetli olan zikirdir. O dosdoğru yoldur. O kendine uyan hevaları koymaktan, kendisini (kıraat eden) dilleri iltibastan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun çokça tekrarı usanç vermez, tadını eksşltmez. İnsanı hayretlere düşüren mümtaz yönleri son bulmaz, tükenmez." 

"O öyle bir kitaptır ki, cinler işittikleri zaman şöyle demekten kendilerini alamadılar: Biz hiç duyulmadık bir tilavet dinledik. Bu doğruya götürmektedir. Biz onun (Allah kelamı olduğuna) inandık. Kim ondan haber getirirse doğru söyler. Kim onunla amel ederse ücrete mazhar olur. Kim onunla hüküm verirse adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa, doğru yola çağrılmış olur. Ey Aver bu güzel kelimeleri iyi öğren." (Tirmizi)

Özet olarak, içinde yaşadığımız karanlık günlere, çektiğimiz sıkıntı ve ıstıraplara son verecek ve tüm insanlığın "evrensel mutluluğu"na kılavuzluk edecek "mucize kitap" Kur'an-ı Kerim, eşsiz bir hazine olarak elimizin altında durmaktadır. Bize düşen, bu "kurtuluş reçetesi"ni, bugünün canlı sorunlarına canlı cevaplar bulmak ve İslam'ın ilk günlerindeki dinamizm ve heyecanı yakalamak amacıyla diri bir gözle okuyup uygulamaktır.

Kaynak:

A. Yıldız-Ş. Özdemir, Kur'an Nedir, Nasıl Okunmalıdır, Pınar Yayınları.
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 30-11-2012
2,078 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content